Ulus-devlet, Eğitim ve İdeoloji

BEYTULLAH EMRAH ÖNCE/ Ulus, ulus-devlet ve ulusçuluk doğal olmayan bir takım koşullar neticesinde üretilmiş sun’i kavramlardır. Ulus, bir toplumsallık biçimini ifade eder ve bu toplumda, insanları hem kültürel hem de siyasi niteliğe sahip bir kimlik bir arada tutabilir. (Giddens, 2005)

Bu kimliğin inşasının, toplum üzerinde egemenlik kurarak devleti oluşturan sınıfın çıkarlarına uygun olmasına ise önem gösterilir. Bu sebeple modern ulus-devletin varoluşu, tek tip bir insan modeli üzerinden homojen bir ulus inşa edebilmesine bağlıdır.

Modern devletin toplumu inşa sürecinde, insanları bir arada tutmayı ve aidiyet hissi oluşturmayı amaçlayan ideolojisi ulusçuluktur.

Bu ideolojiyi vatan, sınır, ırk, dil, ortak inançlar ya da din, ulusal semboller, homojen kültür ve birlikte yaşama duygusu gibi unsurlar şekillendirir. Ulusçuluk, bireylerin kitlesel duygularla birbirine bağlanmasına aracılık eden fikirler, sloganlar, semboller ve seremoniler üretir. (Smith, 2004) Fakat bu ideoloji ancak iktidar sahiplerine hizmet ettiği sürece anlamlıdır. Dolayısıyla modern devletlerde, eğitim ile ulusal kimlik tabanlı bir sadakat, iyi vatandaşlık, ulusal değerlere ve sembollere bağlılık gibi duyguların oluşturulmak istenmesi, sadece egemenlerin çıkar düzeninin korunması içindir. (Gutek, 1997)

O halde bir yanılgıyı düzeltmekte fayda var. Ulusçuluk, var olmayan bir ulusun belirli süreçler sonunda inşa edilmesidir. Ulusu var eden, bireylerin ya da grupların ortak irade ve arzuları değildir. Çünkü ulusçuluk, aynı dile, coğrafyaya, kültüre ya da birlikte yaşama iradesine sahip olan bir bütünün, siyasal iktidarı sahiplenmesi değildir. Bilakis süregelen merkezi iktidarın dayattığı hayat tarzının; zorunlu, parasız ve laik yaygın eğitim, ortak dil ve semboller gibi aracılarla ulus devlet temelinde ve ulusun egemenliği adı altında yeniden örgütlenmesidir. (Bulaç, 1995)

Devlet, halkın değil egemen sınıfın amaçlarını gerçekleştirme gücünü elinde tutan bir araç olduğu için hayatın her alanına nüfuz etmek ister. Eğitim ise düzene uygun ideolojik, ekonomik ve siyasi girdiler sağlayarak; mevcut durumun meşrulaştırılmasına ve sürdürülmesine katkıda bulunur. O halde eğitimin sınırları ve görevleri, toplumdaki egemen güce göre belirlenecektir. (Tezcan, 1997)

Ulus-devlet, egemenliğin korunmasına okulu işlevsel bir araca dönüştürmektedir. Eğitime nüfuz eden güç, yönetimde de pay sahibidir. Eğitimin bireylere kazandıracağı bilgi ve beceriler devletin müdahalesiyle belirlendiğinden; ulus-devletlerde okul, ulusal bir dili, ulusal değerleri ve kültürü aktaran; böylece devletin kendisini korumasına ve egemenliğin sürdürülmesine yardımcı olan kurum işlevini yürüten en örgütlü aygıttır. (Güven, 2000) Bu sebeple modern toplumlarda devlet, meşru eğitim tekelini elinde tutan iktidar olarak da tanımlanmaktadır. (Erözden, 1997:18)

Egemen sınıf, aynı değerlere sahip, homojen ve kolay yönetilebilir bir toplum yaratabilmek için eğitimin başarıyla verilebilmesinin ne kadar gerekli olduğunun farkındadır. Ulus-devletlerde okulların parasız, zorunlu ve uzun süreli olması da bu yüzdendir.

Okul ideolojik bir kurumdur ve devletin ideolojik bir aygıtı olarak; yönetici sınıfın egemenliğini korur; bireylere egemen sınıfa boyun eğmelerini sağlayacak bilgi, beceri, tutum ve davranışları aktararak; toplumsal düzene saygı duymalarını ve devlete itaat etmelerini öğretir. Eğitim aracığı ile devlet, bireyleri standartlaştırmak ve düzen içinde disipline ederek aynı hizaya sokmak istemektedir (Baker, 1995). Bunu gerçekleştirebilmek için okulun, terbiye etme işlemcisi olan pedagojik bir makineye dönüşmelidir.

Okullardaki çeşitli uygulamalar, bireyleri; egemen gücün disiplinsel iktidarına özgün biçimlendirme sürecinin nesnesi haline getirmelidir. (Foucault, 2000) Böylece bireylerin düzene uygun yetiştirilmesi mümkün olabilir ve egemen sınıf nesneleşen bireyler üzerinde toplumsal kontrolü, onların razı olmalarını da temin ederek kurabilirler.

Okul, sisteme uygun insan tipini yetiştirerek; bireylerde otoriteryen egemenliğin ve tabi olmanın temellerini kurar. Okullardaki ezberci, tekrarcı ve nakilci bir eğitimin amacı da budur; bireylerin etken özneler olma ihtimalini körelterek uysal bir tebaaya dönüştürebilmek… Çünkü sorgulamayı, eleştirmeyi, özgürce düşünmeyi ve düşüncelerini ifade etmeyi öğrenemeyen birey zaman içinde edilgenleşir. Edilgenleştirilen bireylerin oluşturduğu bir toplumu yönetmek ise daha kolaydır. Bu sebeple, eğitim konusu tartışılırken toplumsal ve siyasal yapı, siyasal iktidar ve egemen ideoloji gibi konuların ele alınıp; bu öğeler arasındaki ilişkiler de açıklanmalıdır. (İnal, 1996)

Monolitik bir ulusun inşa edilmesi için, tek tip yurttaşlar yetiştirme isteği, ulus-devletlerde bireylerin öznelliği üzerinde pedagojik bir iktidar kurma çabasına dönüşür. Eğitim sisteminin her kademesinde; toplumsal düzendeki egemenlik biçiminin devamını temin etmek için resmi ideolojinin aktarımı tüm etkinliklerde sürekli öne çıkarılır. Bu ideolojinin yayılması için ders kitaplarından, özel gün ve haftalardaki, resmi bayramlardaki kutlamalara ve törenlere kadar her alanda yoğun ve sürekli bir aktarım söz konusudur.

Devlet eğitim ile bireyi kendi çıkarları doğrultusunda sosyalleştirirken; diğer taraftan da onda içselleştirilmiş bir sosyal denetim mekanizması kurmayı amaçlamaktadır. Okullarda düzene uygun kafaların yetiştirilebilmesi sayesinde, bireyler hallerine razı olabileceklerdir. Böylece egemen sınıf kendi çıkarlarını koruyabileceği gibi düzenin devamını sağlayabilecek ‘kölelik toplumunu’ yeniden ve yeniden üretebilir. Bu durum eğitimi ve okulları eleştiriye ve sorgulamaya açık hale getirmektedir.

KAYNAKÇA

BAKER, Catherine (1995), Zorunlu Eğitime Hayır!, İletişim Yay., İstanbul.
BULAÇ, Ali (1995), Modern Ulus Devlet, İz Yay., İstanbul.
ERÖZDEN, Ozan (1997), Ulus-Devlet, Dost Kitabevi, Ankara.
FOUCAULT, Michel (2000), Hapishanenin Doğuşu, İmge Kitabevi, Ankara.
GIDDENS, Anthony (2005), Ulus-Devlet ve Şiddet, Devin Yay., İstanbul.
GUTEK, Gerald L. (1997), Eğitime Felsefi ve İdeolojik Yaklaşımlar, Pegem Yay, Ankara.
GÜVEN, İsmail (2000), Türkiye’de Devlet, Eğitim ve İdeoloji, Siyasal Kitabevi, Ankara.
PARLAK, İsmet (2003), “Milli Eğitim ve İdeolojisi Üzerine”, Özgür Üni. Forumu, Sayı 23, s.43-69.
SMITH, Anthony D. (2004), Milli Kimlik, İletişim Yay., İstanbul.
TEZCAN, Mahmut (1997), Eğitim Sosyolojisi, Kendi Basımı, Ankara

Kaynak: Tasfiye Dergisi (17)

One thought on “Ulus-devlet, Eğitim ve İdeoloji

  • topraklarımızda 20.yy. başından itibaren “herşeyi önüne katan bir sel gibi” maruz kaldığımız batı modernizmi karşısında , önce “osmanlı saltanatı”nın sonrasında “cumhuriyet”in elini güçlendirmek için nitelikli vatandaşlar oluşturulması yönünde bir ihtiyaç ağır basıyordu.bu Batı Medeniyeti’nin tekniğini alalım kültürünü-ahlakını almayalım yönlü bir savunma mesaisi idi. bu bir yönü ile anlaşılabilir.
    ancak batılı-kapitalist medeniyet açısından bu durum topyekün bir toplumun kendisinden daha gelişmiş bir toplum karşısında ayakta kalabilme ,onlara yetişebilme çabasını değil,kendi toplumunu iktidarı elinde bulunduran sınıf tarafından sömürürebilme koşulları içinde yeniden inşaa etmek anlamına geliyordu ki , beytullah’ın işaret ettiği bir “imaginary society” olarak ulus devletin dünya genelinde ifade ettiği anlam işte bu küresel sermayenin ve varlıklarını o’na bağlamış lokal iktidarların halklar üzerindeki rabblik iddialarınına tekabül eder. bu yüzden de eğitim meselesi “kalifiye eleman” yetiştirme olarak algılanmaya başlandığında ,bu projenin kurbanları olan çocuklarımızla ilgili tek öngörümüz hangi “pazar”a mal edeceğimizden ibaret kalır.

Bir cevap yazın