Sakarya: Yasak sürdükçe direniş de sürecek

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 168’inci kez biraraya gelerek başörtüsü ekseninde son haftanın değerlendirmesini yaptı. Seküler batı medeniyetinin içine düştüğü açmaza dikkat çekilen açıklamada CHP’nin son hafta içinde başörtülü insanları istismar etmeye yönelik iki yüzlü tavrı eleştirildi. “Yasak sürüyor (d)uyuyormusunuz”,  “Sen değilsen kim şimdi değilse ne zaman”, “Başörtüsü direnişimiz 4. yılında zillet bizden uzaktır”, “Başörtüsü islamın emri müslüman kadının kimliğidir” pankartlarının taşındığı açıklamada “direne direne kazanacağız “sloganları atıldı. Vakit gazetesi yazarlarından ve Ribat eğitim vakfı kurucusu Abdullah Büyük Hoca’nında bulunduğu açıklamayı SAGBP adına İlim Hikmet Vakfı’ndan avukat Haluk Can yaptı.

Eylemde okunan basın açıklamasının tam metni:

“DÜNYA, İSLAM MEDENİYETİNE MUHTAÇ”

Son iki yüzyılda, insanlığın düşünce ve eylem birikiminin yalnızca seküler boyutuna dayanan Batı düşüncesi, bütün dünyayı savaş alanına dönüştüren Kapitalizm ve Komünizm’i doğurdu.İnsanlığa özgürlük vaat eden Kapitalizm, dünya ölçeğinde bir soygun ve sömürüye yol açtı. Eşitsizliklere isyandan yola çıkan Komünizm ise, baskı ve şiddete dayanan dayatmacı yönetimlerin, en dehşet verici örneklerini verdi.

Bütün Dünyada kutsal kültürün hayatın dışına atılarak seküler kültürün her alana egemen kılınması ekonomik,sosyal ve siyasal yapıda büyük krizlerin tetikleyicisi oldu. En son günümüzde yaşanan küresel krizin, sadece ekonomik bir kriz olmadığı, yaşanmakta olanın, bir medeniyet krizi olduğu ortaya çıkmıştır. 20.yüzyıl insanı büyük bir şaşkınlık ve belirsizlik içersinde gelinen noktayı sorgulayarak, bu kaostan kendisini kurtaracak çözüm arayışlarına girmiştir. Ancak,çözümün yanlış yerde arandığı da bir gerçektir.İslam’ın değerlerini referans almayan bütün çözüm önerilerinin insanlığı bu krizden gerçek anlamda kurtarmayacağını biliyor buradan bir kez daha hatırlatıyoruz.Hakikat medeniyetine ulaşmadan insanlığın gerçek huzur ve mutluluğu bulması imkansızdır.

Değerli Sakaryalılar, bir taraftan başörtüsü ile ilgili yasak ve ilkellik sınırlarını dahi aşan keyfi uygulamalar devam ederken, diğer taraftan ise, seçimlerin yaklaşması ile birlikte, siyasilerimizin başörtüsü konusunda nasıl bir ikiyüzlülük sergilediklerini de ibretle izlemekteyiz. Bu haftanın, en dikkat çekici örneği , Cumhuriyet Halk Partisinden gelmiş bulunmaktadır. CHP Genel Başkanı Baykal, partisine katılım töreninde, başörtülü ve çarşaflı kadınlara CHP rozeti takmış ve onları kucaklamıştır. Ayrıca, Baykal’ın “Biz insanların giyim kuşamıyla ilgili değiliz; taşıdıkları değerlerle, savundukları ilkelerle ilgiliyiz” şeklinde bir beyanatının olduğunu da gazetelerden öğrenmiş bulunmaktayız. Üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldıran Anayasa değişikliğini iptal ettiren CHP.nin, 22 Temmuz seçimleri öncesinde de başörtüsünü seçim malzemesi olarak kullandığını unutmadık.

Bu güne kadar, başörtülülere karşı rejimi kurtarma mücadelesi veren CHP,nin, doğrusu bu görüntüyü nasıl izah edeceği merak konusu iken, bu merak çok uzun sürmedi. Baykal’ın “çarşaflılar ikiye ayrılır; içi aydınlık olanlar ve olmayanlar” şeklindeki sözleri içinde bulundukları paronayayı açığa çıkarmıştır.Katı laikçi bir siyaset çizgisi ile, %20 lik bir oy bandını aşamayacağını anlayan CHP.nin, seçimden seçime başörtüsünü hatırlamasını ve bu konudaki ikiyüzlülüğünü şiddetle kınıyoruz. CHP’nin içine düşmüş olduğu bu münafıkça davranış, Başörtüsü platformu olarak bizleri ve birçok kimseyi rahatsız etmiştir. İnanmadıkları bir şeye, menfaat adına eğilmelerine ise sadece acıyarak bakıyoruz.

Ancak yine de, CHP’nin ortaya koyduğu bu tavrın olumlu bir yönü olduğunu da belirtmemiz gerekir. Düne kadar başörtüsüne yasadışı bir siyasal simge diye bakanların, temel varsayımlarını yok etmiştir. Gerçekten de Üniversitelerde başörtüsü yasağı uygulanmasının sebebi olan Anayasa Mahkemesinin tüm kararlarına bakıldığında, yasağın sürdürülmesinin sebebi olarak kullanılan gerekçelerin neredeyse bütünü, başörtüsü veya türban diye adlandırılan giysinin siyasal simge sayılması üzerine oturmaktadır. Bu nedenle Baykal’ın çarşaf da dahil başını bir biçimde başını örten kadınların tek bir siyasi görüşle ilgisi olmadığını ilan etmesi, sürdürülen bu yasağın üzerine oturduğu temeli sarsacak cinsten bir yaklaşım olarak kabul edilebilir.

Değerli Sakaryalılar, İlim ve Özgür düşüncenin merkezi olması gereken Üniversiteler, yaşanmakta olan yıkıcı sorunun merkezi haline gelmiştir.Konya Selçuk Üniversitesinde yaşanan yolsuzluk iddiaları , rektör seçimlerinde dikkate alınan kriterlerin sorgulanması gereğini doğurmuştur.Sayın Abdullah Gül hangi gerekçelerle, hangi bilgiye istinaden böylesine bir hırsızlık ve yolsuzlukla ismi anılabilen bir adayı tercih etmiştir? Bundan böyle rektör seçimlerinde adayların eşlerinin başörtülü olup olmadıklarıyla ilgili raporun yanı sıra, sabıka kaydı da istenecek midir?

Son olarak Sakarya Üniversitesini de ikiyüzlü uygulamalarından dolayı kınıyoruz. Kampüse cami inşa eden ve burada kuran okunmasına ses çıkarmayanlar, O camide okunan Kuranın emri gereği başını örten talebeleri içeri almayarak, yaman bir çelişkinin içine düşmektedirler. Bu yaman çelişki, bu ikiyüzlü tavır bir ülkeye yakışmadığı gibi, bir eğitim ve öğretim kurumuna hiç yakışmamaktadır.

SAGİR olarak, CHP’nin de, Müslümanların da, kendilerini inandıkları gibi ifade edebilecekleri hür ve adil bir ortamın tesisi için sonuna kadar mücadele edeceğiz.Bu bizim, tıpkı namazımız, başörtümüz gibi kulluk yükümlülüğümüzdür.  Bizler Sakarya Adalet Girişimi olarak, bu anlamsız ve mesnetsiz yasakların daha fazla sürdürülmemesi gerektiğini ve sürdürülemeyeceğini düşünüyoruz. Ancak; yasak sürdüğü müddetçe, bizim direnişimizin de devam edeceğini bir kez daha hatırlatarak, tüm insanlık için gerçek huzur ve kurtuluş diliyoruz.

Sakarya Adalet Girişimi Adına; İlim ve Hikmet Vakfı

Bir cevap yazın