CHP’nin çarşaf açılımı iyi oldu
CİHAN AKTAŞ / Çarpık bir modernleşmenin yol açtığı şokları toplum olarak farklı boyutlarıyla yaşasak da, başörtülüler üzerinden yapılan bir okumayı her zaman önceliyoruz. Çünkü dindar da olsak laik de olsak, başörtülü kadınların duruşundaki iddiaya -yükseklerdeki bir yere bağlılığı gösteren masumiyet iddiasına- büyük anlamlar atfediyoruz. CHP’nin partisinin kapılarını başörtülü ve çarşaflılara açmasının, başörtülü ve çarşaflı kadınlar açısından görece de olsa, kısa bir vade için bile olsa işlevsel hatta ‘moral’ anlamları var. Başörtülüleri kendilerine mecbur bilen muhafazakar veya yeni-muhafazakar partiler, bu konuda eskisi kadar rahat olamayacaklardır artık. Başörtülüleri çantada keklik gören bu partiler, onlara da ‘prezentabl’, yani “özsel kadın” sayılan Beyaz Batılı kadın Özne’yi temsil ettiği varsayılan kadın partililerine ve seçmenlerine gösterdikleri saygıyı ve özeni gösterme gerekliliğini duyacaklardır.
CHP’nin çarşaf açılımı, Türkiye’de dini sembollerin savunusu açısından oluşmuş siyasal dengeleri karşıtıracak paradigmatik bir değişime yol açacak şekilde ilerleyebilir mi? Bu soruya cevap vermek için çok erken.
Fakat bu açılımın başörtülüler bağlamında CHP’nin özellikle Milli Görüş geleneğinden gelen partileri ‘din istismarı’ yapıyor olmakla suçlamasını işlevsiz kılacağı söylenebilir.
Ben her zaman Türkiye’de başörtüsünün serbest bırakılmasının CHP ve benzeri bir partinin desteğiyle mümkün olacağını yazmışımdır.
Beri taraftan CHP’nin açılımının da klasik ‘çarşaflı’ veya ‘türbanlı’ kadın görüşünü aşan bir enginliğe sahip olduğu söylenemez henüz.
Geçtiğimiz hafta içinde CHP’liler çarşaflı kadınlar hakkında partilerinin alışılagelmiş söylemleri açısından tanıdık gelen şu şekilde açıklamalarda bulundular:
1-“Bu kadınların içlerinde ağabeyi, babaları istediği için siyah çarşaf örtünenler var.”
İşte, klasik bir pederşahi açıklama! Zavallı, aklı kıt, eksik etek kadınları erkek zulmünden koparmaya dönük kısa yoldan şövalyece bir fırsat zeminidir, çarşaf; bu yaklaşıma göre. Ben kendi isteğiyle çarşaf giyen, bu yüzden kocasıyla veya babasıyla cedelleşmeyi göze alan, hatta evinden ayrılarak bir başına hayat mücadelesi vermeye çalışan çarşaflılar tanıdım. Öyle kimi dar ufuklu kadın derneklerinin öne sürdüğü gibi dolarlar da yağmıyordu üstlerine, çarşaflarını örtmeye devam etsinler diye.
2- Önder Sav’ın şu mealdeki sözleri dikkat çekici: “Oy verecek insanlara partimiz kendisini kapatamaz ya…”
Siyasetçilerin din istismarının muhafazakar partilerle sınırlı kalmadığı çok açık. Bu konudaki örnekleri geniş bir içerikle ve temsil alanlarını, cemaatleri ve sembol şahsiyetleri irdeleyerek sunan İsmail Kara’nın ‘Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslâm’ başlıklı eseri, politikacıların din istismarının Türkiye’de sağ-sol tanımayan bir alışkanlık halinde süregeldiğini ortaya koymakta. Kara’nın eserinin özlü olarak ortaya koyduğu tema, laikliğe dönük yoğun vurgulara karşılık dinsel kodların ve duyarlılıkların bu ülkede gözardı edilemeyecek bir yaygınlığı ve derinliği olduğudur. (Dergah; 2008)
3- “İşin esasında, bu çarşaflıları o derece de sert yargılamamak, bir blok halinde görmemek gerek.” Baykal’a ait aklı başında bir tespit bu, ama siz ardı sıra gelen cümleye bakın: “Bunların bazıları evde örtüyor, mahalle dışına çıkınca da açıyor başını. Öyle olamaz mı yani, bu ihtimali göz ardı etmememiz gerekir, başörtülüler, çarşaflılar konusunda.”
Döndük yine siyah-beyaz filmlerin hafifmeşrep ruhlu hacıağa kızı tiplemesine! Oysa zaman değişti. Şimdi bazen babalar istemediği halde, örtünüyor kızları. Bunu görmek için ille de Nilüfer Göle olmak mı gerekiyor…
4-CHP vitrininde Nilüfer Göle değil, Necla Arat yer alabiliyor. Necla Arat da “Biz vaktiyle Bülent Arınç’a niye kızmıştık ki?” şeklinde bir itiraz sorusu yöneltiyor Baykal’a…
Bir kesim ‘bilim kadınları’ ülkemizde bilimsel verimlerini kadınların tesettürüne karşı tavırlarıyla geçerli kılmaya devam edebileceklerini sanıyorlar. Fakat sosyal bilimler açısından, “bu böyle gelmiş, böyle de gidecektir” diye hüküm veremez kimse.
Sonuç olarak şunu söylemek olası: CHP’lilerin çarşaf ve başörtüsüne karşıtlıkla malûl mazisini aşarak, çarşaflı ve başörtülülerin kırık kalplerini onaracakları bir söylem oluşturmaları, kısa vadede o kadar kolay değil. Fakat şu ana kadar yapıldığı kadarıyla bile ‘çarşaf ve başörtüsü açılımı’, CHP’nin kendi içerisinde gerçekleştirdiği köklü bir yeniden yapılanma çabasının göstergesi olarak okunabilir.
Geçmiş yıllarda da Baykal’ın başörtü yasaklarına karşı eleştirel açıklamaları olduğunu hatırlıyorum. Fakat CHP’nin bu alandaki tabularını aşabilmesi için, AK Parti iktidarının yaşanması gerekiyormuş. AK Parti başörtülüleri, “nasılsa bu konuda bir çözümsüzlük içindeyiz” şeklinde bir gerekçeyle, çorak bir araziye terk etti. Son olarak partinin kadın örgütünün seçmen tabanına model olarak Gülben Ergen’i sunması, bu partide etkinlikler ve imajlar alanında yaşanan karmaşanın çarpıcı örneği.
Bir taraftan merkeze doğru kendi bildiğiniz yöntemlerle yol alırken, diğer taraftan da bir kesim seçmenden sonsuz sadakat bekleyeceksiniz! AK Parti seçmenlerine model olarak yeteneği konusunda ikna edici olamayan pop şarkıcılarını dahi gösteriyorsa, başörtülü hatta çarşaflı kadınların CHP’nin kapısını çalmalarına hiç şaşırmamak gerekiyor.
Kaynak: Dünya Bülteni