Okullar piyasalara teslim ediliyor

Cem Gurbetoğlu/ AKP Hükümeti’nin ilk icraatlarından biri de ilköğretim ders müfredatlarını değiştirmek oldu. “Yapılandırmacı eğitim modeli”ne göre gerçekleştirildiği söylenen değişikliklerle ilkokul öğrencilerine, “girişimcilik”, “rekabet”, “kariyer” gibi kavramlar öğretilmeye başlandı. Milli Eğitim Bakanlığı, şimdi de lise müfredatlarını yapılandırmacı modele göre düzenlemeye hazırlanıyor. Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kemal İnal, “öğretmen değil öğrenci merkezli” olduğu iddia edilen yapılandırmacı eğitim modeli hakkında sorularımızı yanıtladı.

Yapılandırmacı eğitim modeli nedir?

Yapılandırmacı eğitim modelinde bütüncül bir yaklaşım izlendiği savunulur. Bu modele göre öğrencilerin eğitimde aktif bir rol alacakları, günlük hayatta kullandıkları bilgileri kendi deneyimleri sonucunda yapılandıracakları, bilgileri güncelleyebilecekleri belirtiliyor. Müfredatın öğrenci merkezli, öğretmenin de sadece rehber olduğu görüşünün benimsendiği söyleniyor. Değişik disiplinler ve ara disiplinlerle bağlantı kurulduğu belirtiliyor. Ancak ara disiplinden “kariyer eğitimi”, “girişimcilik” gibi kavramlar kastediliyor ki, bunlar son derece neoliberal ve piyasacı kavramlardır.

Yapılandırmacı modele göre sonucun değil sürecin ön planda olduğu, öğrencinin öğrenme ihtiyacının göz önünde tutulduğu belirtiliyor. Eski davranışçılık yaklaşımında “birey” değil “toplumsal kümenin içerisinde birey”, “ezberci, edilgen, öğretmenin ağzına bakan birey imgesi” varken, yapılandırmacılıkta daha aktif, daha girişken, öğrencinin merkezde olduğu bir yaklaşımdan bahsediliyor.

Gerçekten yapılandırmacı eğitim ‘öğrenci merkezli’ mi?

Öğrenci merkezli olmaktan ne kastediliyor, belli değil. Öğrenciyi daha aktif kılmak, öğrencinin mevcut bilgilerinin üstünden yeni bilgileri yapılandırmaya yönlendirmek, öğrenciyi öğretmen karşısında daha etkin kılmak ise evet, böyle bir öğrenci merkezli eğitim öngörülmüş. Ama bildiğiniz gibi Türk eğitim sisteminin felsefesi hâlâ devlet merkezlidir. Devlet merkezliliğinin altında milliyetçilik ve dincilik halen önemli iki ideolojik dayanak olarak varlığını sürdürmektedir. Kaldı ki eski Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Ziya Selçuk’un “milli direnç hatları” ile kastettiği, ilköğretimin yerel ideolojilerin üzerine şekillenmesi gerektiği anlayışını düşünürsek, öğrenci merkezli bir yaklaşımın bu sistemde öğrenciyi demokratikleştireceğini, öğretmen karşısında özerk kılacağını söylemek pek mümkün değil. Çünkü öğretmen imgesi hâlâ Türk eğitim sisteminin başat simgesidir. Ve öğretmen ne derse doğru olarak kabul edilmek zorundadır. Devletin uzak bir karakolu olarak öğretmenler, hâlâ öğrencileri yukarıdan belirlemeyi sürdürmektedirler.

Peki bugün bu modelin benimsenmesinin sebebi nedir?

AKP, hükümete gelmesiyle birlikte AB mevzuatı ya da müktesebatı başta olmak üzere, diğer uluslararası kapitalist kuruluşlar ve ABD’nin yönlendirmesiyle, özellikle ekonomik alanı, eğitimle birlikte yeni küresel şartlara uyarlamak için yoğun çabalara girmiştir. Burada eğitime düşen rol AKP’ye göre okulları, öğrencileri, öğretmenleri, eğitim materyallerini olabildiğince bu koşullara uyarlamak. Müfredat bu nedenle değiştirildi. Çünkü müfredatı değiştirdiğiniz zaman, ders kitaplarını da, öğrencileri de, öğretmenleri de değiştirmiş oluyorsunuz.

Burada amaç, olabildiğince küreselleşmeci neoliberal eğitim kavrayışı çerçevesinde, eğitimi aslında kamusal ve sosyal bir haktan ziyade, piyasa konusu olan bir meta haline getirmek. Yani devlet, AKP, eğitimi tıpkı kültür, sağlık gibi bir kambur olarak görüyor ve bundan kurtulmak istiyor. Bizatihi Başbakan’ın kendi konuşmasında vurguladığı bir noktadır. Özel sektöre çağrı yapmış; “Gelin eğitimle siz ilgilenin, devlet bu alanda iştigal etmesin” demişti. Buna ilişkin paralel uygulamaları biliyoruz. Mesela özel okullardan hizmet satın almak böylesi bir anlayışın ürünü.

Yapılandırmacı yaklaşım, aslında bireyci, piyasacı bir modeldir. Her ne kadar sonucu değil süreci ölçüyoruz dese de, ölçme ve değerlendirmesini tümüyle sınavlar üzerine kuran bir modeldir. Kariyer eğitimi, girişimcilik gibi ara disiplinlere çok önem veren bir modeldir. Bireysel değerler dışında, toplumsal değerlerin hiçbirini kabul etmeyen, onlara yaslanmayan bir modeldir. Öğretmeni rehber olarak görse de, aslında öğretmen merkezli bir modeldir. Yapılandırmacı yaklaşım, esnek bir program üzerine yaslandığını iddia eder. Piyasada nasıl bir esnek üretim ve istihdam modeli varsa, ona uygun olarak bir eğitim modeli tasarlanmaktadır. Kısacası, yapılandırmacı yaklaşım aslında neoliberalizmin eğitimdeki bir izdüşümüdür.

Okullarda neyi yapılandırıyorlar?

Piyasayı yapılandırıyorlar. Piyasaya hitap edecek öğrencilerin yetiştirilmesini yapılandırıyorlar. Müfredatların bir meta olarak yeniden yapılandırılmasına çalışıyorlar. Kapitalizmin küreselleşme şartlarına uyum göstermesi açısından bu model, bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmış ve birçok ülke tarafından benimsenmiştir.
Yapılandırmacı eğitim, muhtemelen küreselleşme şartlarına uyum sağlayacak bir birey tipi üretecektir. Eğitimi bir meta, mal olarak algılayan, eğitimi kendisini geliştireceği bir araç olarak gören, sosyal haktan ziyade araç olarak gören, yatırım olarak gören bir anlayış getirecektir. Yatırımı ömür boyu eğitim olarak gören, ha bire sınavlara giren, kurslara giden, piyasadaki esnek istihdam koşuları nedeniyle kendini sürekli geliştirmek zorunda kalan birey tipini yetiştirecektir.

Bu birey, eğitimi bir bilinçlenme, sosyalleşme, halkın sorunlarını çözecek bilgilerin edinildiği bir sosyal ortamdan ziyade, sosyal Darwinizm çerçevesinde sürekli ayakta kalma, dövüş, rekabet, eleme, elenmeme saiklerinin, güdülerinin olduğu bir alan olarak görecektir.

Kaynak: Evrensel

09 Aralık 2008, Salı

 

Bir cevap yazın