Başörtülü avukatlara faşizan uygulama

2005’teki Ankara Barosu seçimlerinde 17 başörtülü kadın avukat da oy kullandı. Barolar Birliği Ankara Barosu’ndan bu avukatların cezalandırılmasını istedi. Baro bunu “Bu faşizan bir uygulama olur” diyerek reddetti. Ancak, üst organ olan Türkiye Barolar Birliği bu kararı kaldırdı ve avukatların disiplin kuruluna verilmesini istedi. Ankara Barosu da bu isteği yerine getirdi, haklarında soruşturma açılan 17 kadın avukata uyarı cezası verildi. Bu avukatlardan biri karara itiraz etti. Barolar Birliği ise, Avukatlık Yasası’nda buna ilişkin herhangi bir yasaklama olmamasına karşın, “laikliğe aykırı olduğu” gerekçesiyle itirazı reddetti ve verilen kararı onayladı17 başörtülü avukata tutanak

TBB’nin kararına konu dosya, Ankara Barosu’nun 2004 yılında tamamen sivil alanda Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nda yaptığı Genel Kurul seçimlerinde oy kullanan 17 başörtülü avukat hakkında Divan Başkanlığı tarafından tutanak tutulması ve haklarında soruşturma açılması için baro yönetimine başvurmasıyla oluştu.

Ancak Ankara Barosu Yönetim Kurulu, oy verme işlemi sırasında bu avukatların görev başında gibi kabul edilemeyeceğini, ayrıca “avukatların kökten dinci olup olmadıklarının sorgulanmalarının faşizan bir yaklaşım olacağı” gerekçesiyle oy kullanan avukatların Disiplin Kurulu’na sevkine gerek görmedi.

Baronun bu kararı baroların en üst organı olan TBB’ye takıldı. TBB’nin ısrarı üzerine Ankara Barosu, “avukatlık kanunu ve meslek ilkelerine göre avukatların kılık kıyafet düzenlemelerine uygun davranmalarının zorunlu olduğunu” savunarak avukatları Disiplin Kurulu’na sevketti. Hakkında soruşturma açılan avukatlardan biri, Disiplin Kurulu’nda “Duruşmalarda giyilmesi gereken resmi kılık ile ilgili hükümlerin yorumla zorlanarak diğer alanlara uygulanması doğru değildir. Baro organının siyasi ve dini görüş farkı sebebiyle meslektaşlarına eziyet etme hakkı yoktur, bu uygulama ile Anayasal hakkıma engel olunmaktadır” şeklinde savunma yaptı.

Savunmayı yeterli görmedi

Baro Disiplin Kurulu, bu savunmayı yeterli görmedi ve “Oy verme işlemi de mesleki faaliyetin bir devamıdır. Avukatların genel kurullara mesleğe yaraşır bir kılıkta ve başları açık olarak katılmaları gerekir” gerekçesiyle avukata ‘uyarı’ cezası verdi.

Avukat, bunun üzerine baro kararına karşı TBB’ye şu gerekçeleri de ekleyerek itiraz edip cezanın kaldırılmasını istedi: “Oy kullanırken uyarılmadım. Seçme ve seçilme hakkı anayasal bir haktır. Seçimde yargıç yetkilidir. Usulsüz düzenlenmiş tutanakla ceza verilemez. Din ve vicdan özgürlüğü anayasal bir haktır ve bu hakkın kullanılması kısıtlanamaz.”

Laikliğe aykırıymış

TBB, baronun ceza kararını onaylayıp itirazı reddetti. TBB Disiplin Kurulu itirazı ret kararını şu gerekçelere dayandırıldı: “Demokratik bir toplumda, başörtüsü veya türban kullanarak bir dinin gereklerini açıkça sergileyebilme özgürlüğünün, başkalarının haklarının korunabilmesi için kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanması ve kamusal hizmetlerin yürütülmesi amacıyla yasaklanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı Anayasa Mahkemesi’nin ve Danıştay’ın konuya ilişkin kararlarıyla saptanmıştır. Bu nedenle, adaletin yerine getirilmesiyle görevli avukatların, bu hizmeti sunarken veya avukatlık sıfatını kullanarak iş ve işlem yaptıklarında laik hukuk düzeninin gereklerine aykırı davranışlarda bulunmaları kabul edilemez. Kamu hizmeti gören ve bağlı olduğu kamu kurumu niteliğindeki baroya bağlı bir avukatın, bu sıfatından kaynaklanan Baro Genel Kurulu’nda oy verme görevi sırasında, başını türbanla örtmek suretiyle dinsel inançlarını, hatta siyasal nitelikteki bu tavrını ortaya koymasına izin verilemez.”

Kaynak: Taraf

12 Aralık 2008, Cuma

3 comments

  • Yasakçılar haklıdırlar.Domates tarlasında buğday biçilmez.Adliyenin tamamı islama zıt ve karşıdır.Kadın müslüman avukatsa orada işi ne?.,Ekmek kapısımı?,yoksa adalet kapısımı?.Su taaa baştan bulanmıştır,Hükümet islam hükümeti değil,devlet islam devleti değil.Bu vatan sathında islam özgürlüğünden bahsedilebilirmi?.Önce islam özgürlüğü olmalı.islami bir devlet olmalı,sonra kişisel veya toplumsal ibadetten bahsedlmeli,İman olmadan islam olmaz,Mü’min olmadan ,müslüman olunmaz.

  • yorum yazayım dedimde……
    saolsun sayın mehmet selim polat bana söz bırakmamış
    aynen diyeyim…. saygılar
    saflar belli olsun; duruşumuzda…

  • mehmet beyin “Önce islam özgürlüğü olmalı.islami bir devlet olmalı,sonra kişisel veya toplumsal ibadetten bahsedlmeli,”yorumuna kesinlikle katılıyorum.islami mücadele sürecine katkısı olmayan bireysel hak kazanımları birşey ifade etmez.
    lakin sorunda burada başlıyor; yapılması gereken bu bireysel hak mücadelelerini yok saymak mı yoksa tüm bu tekil açılımları bir mücadele sürecine dahil edebilmenin imkanlarını oluşturmak mıdır?

Bir cevap yazın