Nostaljik Kemalizm’in geleceği var mı?

Esra Özyürek, “Modernlik Nostaljisi” kitabıyla, ülkemizde 90″lı yıllar boyunca gelişen ve özellikle son dönemde belirgin ölçüde kendini hissetteren “Kemalizm ve Cumhuriyet’0in kuruluş yılları nostaljisini” ele alıyor. Bunun gündelik alandaki politik, toplumsal ve kültürel görünümlerini inceliyor. Özyürek, Cumhuriyet’in ilk yıllarına duyulan özlemin arka planında, 1930″lardan bu yana ülkeye hakim olan elitin eski hükümranlıklarını yitirmesi olduğunu ifade ediyor. Bu eliti ileriye dönük de söyleyecek sözleri ya da projeleri olmadığından nostaljik olarak tanımlıyor. Ancak bu elitin hükümranlığının zayıflamasının bazılarının iddia ettiği gibi Türkiye”de demokratikleşme getirmediğini, Kemalizmin devlete ve halka baskısının bugünün yeni elitleri tarafından yeniden üretildiğini belirtiyor. Esra Özyürek ile Kemalizmin nostaljik halleri ve Türkiye”nin değişimi üzerine konuştuk:

»Kemalizmin özel alana taşınmasından başlayabiliriz. Modernlik nostaljisi kitabınızın girişinde, bu çalışmaya sizi sevk eden şeyin, Amerika”dan döndüğünüzde sokaklarda, evinizde ve her yerde karşınıza çıkan Kemalizmin özelleşmesi olduğunu anlatıyorsunuz.

1990″lardan başlayarak Kemalizmin çehresi de kendini gösterdiği yerler de değişti. Kitapta da dediğim gibi birden hiç beklenmedik yerlerde Atatürk resimleri belirmeye başladı. Büyürken görmediğimiz Atatürk resimlerini her yerde görmeye başladık. Atatürk’ün dans ederken, şarkı söylerken, rakı içerken görüldüğü resimler dükkanları lokantaları süsler oldu. Doktora yapmak için dört yıl Amerika’da kaldıktan sonra geri döndüğümde en çok gözüme bu gelişme çarpmıştı.

»Bu aynı zamanda nasıl bir politik dönüşüme de işaret ediyor?

Tezimde bunun nasıl bir politik dönüşümün izdüşümü olduğunu araştırmaya koyuldum. Birinci gelişme Kemalist yaşam tarzı ve sembolizminin siyasi İslamla rekabete girmesi. Bunun için Kemalistler kendi sembollerini daha görülür ve cazip yapmaya çalıştılar. İkinci ve daha az fark edilen gelişme de bazı Kemalistlerin değişen 1980’lı yıllardan sonra tüm dünyada değişen devlet anlayışına kendini uydurmalarıydı. 1990″larda 2000″lerde gelişen neo-liberal akımlar nedeniyle 1930″lar daki gibi her alana egemen ve tepeden inmeci bir devlet anlayışı makbul değil artık. Onun için dükkanlarda, reklamlarda görülen güleryüzlü kalpaksız uniformasız Atatürklerle insanlar “bakın Atatürk devlet dışında da bir anlayışı temsil ediyor, biz onu gönlümüzden geçtiği şekliyle seviyoruz” demek istediler.

Ama elbette devletin ideolojisini devlet dışında bir şeymiş gibi benimsemek göstermek hem ilginç hem de problemli bir siyasi duruş.

»Kemalizmi özel alana taşıma uğraşı, Kemalizmin devletin dönüşümü ile kaybettiği hegemonyasını geri kazanma konusunda başarı kazanabildi denilebilir mi?

Aslında Kemalizm en başından beri özel alana dönüştürülmeyi, özel alana girmeyi amaçlıyordu. Medeni kanunun kabulünde, kadınların giysilerinin değişmesinde böyle bir amacı güdüyordu. Bir yere kadar zaten başarılı olmuş bir proje. 1990″larda İslamcılar bu tepeden inmedir, özel alana girmemiştir dedikleri için onlara tepki olarak ortaya çıktı nostaljik Kemalizm. Yoksa Kemalizm illa ki başarısız olduğu için değil.

Baştan beri Kemalizmin mutlaka bir toplumsal dayanağı vardı. Mustafa Kemal ortaya çıkmadan önce de Kemalizmin pek çok kurucu öğesi benimsenen savunulan şeylerdi. Jön Türkler, İttihatçılar daha sonra Kemalizm adı altında toplanacak prensiplerin çoğunu sunuyordu.

Burada önemli olan nokta, 1990″larda “özel alan” dediğimiz şeyin değişmesi. Sivil toplum kuruluşlarının önemsenmesi, özel hayat denen şeyin farklı bir şekilde yüceltilmesi gibi gelişmeler oldu. Benim nostaljik Kemalizm dediğim şey bu alanlarda kendini gösterdi.

»Kemalizmi burada ne olarak tanımlıyorsunuz?

Kemalizmi çoğu zaman “modern” hayat tarzıyla bir tutuyoruz. Ama bence daha önemlisi milliyetçi boyutu, bir de devleti farklı farklı şekillerde yeniden yeniden yüceltmesi. nostaljik Kemalizmin farkı devleti daha önce yapılmadığı bir şekilde özel alanın içinde yüceltiyor olması diye düşünüyorum.

»Kemalizmin devletçilik ve milliyetçilik anlayışında bir dönüşüm var mı peki?

Kemalizmin milliyetçilik anlayışında maalesef pek bir dönüşüm görmüyorum. Türkiye”de sesini duyurabilen tüm siyasi hareketler aşağı yukarı aynı şekilde milliyetçidir. Devletçilik meselesi biraz daha karışık. Ekonomik olarak Atatürk zamanında da farklı yaklaşımlar benimsenmiş, o kısmından söz etmiyorum. Ama bugün hem CHP”nin temsil ettiği koyu anlayışla hem diyelim Çağdaş Yaşamı Destekleme derneğinin temsil ettiği daha “sivil” şekliyle Kemalistler hep devletin yüceliğini savunuyorlar. Bir de belki Can Dündar”ın temsil ettiği bir Kemalist yaklaşım var. O belki daha az devletçi görünüyor, ama gene de devletin kurucusunu ve en büyük görsel simgesini fetişleştirildiği için o da bir şekilde devletçi ve aslında Türkiye için yeni politik alanlar açmayan bir yaklaşım diye düşünüyorum.

»Graham Fuller Yeni Türkiye Cumhuriyeti kitabında Kemalizmin etkisizleştirildiğini hatta tasfiye edildiğini, devletin artık İslamcı kadrolar tarafından yürütüldüğünü ve bu değerlerle şekillendirildiğini söylüyor, bu tespitle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Buna iki cevabım var. Birincisi Türkiye”de ordu hala önemli bir siyasi aktör ve İslamcılaşmış değil. İkincisi de İslamcı kadroların siyasi görüşleri Kemalist kadroların siyasi görüşlerinden sandığımız kadar farklı değil. Gündelik hayattaki bir takım pratikleri farklı, ama özünde devlete ve topluma bakışları Kemalist ideolojiyle büyük bir devamlılık gösteriyor. Onun için hem İslamcılardan korkanlara kormayın çok büyük bir değişim yok demek gerekiyor. Hem de İslamcıları Türkiye”de demokrasinin anahtarı olarak görenlere çok sevinmeyin, İslamcılar Kemalistlerden daha fazla demokrat değil demek gerekiyor.

»Korkunun ötesinde gerçek anlamda toplumsal yaşamda dinselleşmeden, muhafazakarlaşmadan söz etmek mümkün değil mi?

Mutlaka. Türkiye”de bugün sesi çıkan hemen her kesim çok muhafazakar, farklılıklara çok kapalı. Ben son zamanlarda Türkiye”de Hristiyanlar üzerine çalışıyorum ve onlara bakışın bir litmus testi olduğunu düşünüyorum. Yahu kardeşim, isteyen istediğine inanır, isteyen istediği dine geçer diyen insan sayısı herhalde parmakla gösterilecek kadar az. Dindar olanı olmayanı için insanların dinlerini değiştirmeleri bile büyük bir tepkiyle karşılanıyor. dinlerini değiştirmeleri bile büyük bir tepkiyle karşılanıyor.

»CHP son günlerde “çarşaf açılımı” olarak tartışılan yeni bir imaj ortaya koymaya çalışıyor. Daha önce de “din de bizim” diye afiş yapmıştı.

Din de bizim diyen CHP aslında yepyeni bir şey yapmıyor. Türkiye”deki laikliğin en önemli boyutu dindarlığın azaltılması değil, dinin kayıtsız şartsız devlet kontrolü altına alınmaya çalışılmasıdır. 1924″te Diyanet İşleri Başkanlığı”nın kurulması Türkiye”de laikliğin en önemli adımıdır Ve dünyadaki diğer laik düzenlerde laikliğe karşıt görülecek bir gelişmedir. Dinin devlet altında tekelleşmesi, alternatif İslami anlayışların kontrol altına alınması gene Sultan Abdülhamid zamanında başlayan bir gelişmedir. AKP hükümeti de hiç bir zaman Diyanet İşlerini kaldıralım, insanlar diledikleri şekilde islamı yorumlasınlar diye bir şey asla demedi. Aksine bugünlerde Aleviliğin bile Diyanet kapsamına alınması konuşuluyor.

Bir de aradan geçen yıllar içinde din meselesi CHP için hep merkezde duran bir mesele değildi. Özellikle 1970″lerdeki CHP’ye bakarsak dini kendine çok da dert etmeyen bir parti görüyoruz. Yani CHP’nin 1920″lerden bugüne hiç kopmadan İslama karşı bir siyasi duruşu vardı da son birkaç haftadır bu duruş birden değişti diye bakmak yanlış olur. Bence CHP en çok 1990″larda İslamcılığa karşı duruş anlamda laikliğe çok önem verdi. Ben son Cumhurbaşkınlığı seçimlerinden önce İslamcılık karşıtlığına bu kadar asıldıktan sonra bu duruşun beklenilenin altında oy getirmesininin CHP’nin tavır değişikliğinin neden olduğunu düşünüyorum. Sonuçta bugünkü CHP iktidara gelmek isteyen siyasi bilimde “catch all” denen bir tarz parti. Mutlaka nasıl bir söylemle daha çok oy alabilirim diye arayış içinde.

Burada asıl ilginç olan CHP bu şekilde islamcılık karşıtı duruştan bu şekilde uzaklaşırsa, Türkiye”de Kemalizme ne olacağı. Acaba Kemalizmi bir hayat tarzı olarak gören diğer Kemalist hareketler bağımsız olarak güçlenir mi? yoksa Kemalizm Marjinal ve alternatif bir harekete mi dönüşür?

»Nostaljik Kemalizmin bir geleceği var mı?

Ben insanların kendilerini iyi ve muzaffer hissettikleri bir döneme nostalji duyduklarını düşünüyorum. Toplumsal hafızada Cumhuriyet”in ilk yılları toplum olarak bir araya gelişin, askeri başarılar elde edişin, Batı tarafından onaylanıp sırtların sıvazlandığı, ülkede muhalif seslerin başarıyla susturulduğu bir dönem olarak hatırlanıyor. İnsanlar da bunu özlüyorlar diye düşünüyorum.

Ama diğer taraftan da 1930″lardan beri ülkeye hakim olan elit artık eski hükümdarlıklarının bittiğini kabul ediyor bir şekildi sokaklara dökülerek. Belki onun için ileriye dönük söyleyecek bir şey yok. Onun için nostaljik bir hareket. Ama işte işin acıklı tarafı, bu elitin hükümdarlığı bitti diye ülkeye demokratik bir açılım gelmedi. Başka bir kadro aynı anlayışlarla benzer şekillerde ülkeyi yönetiyor.

»O zaman AKP eliyle yeni bir biçimde yol alıyor diyebilir miyiz?

Evet. Eski Kemalistler güçlerini kaybetse de, Kemalizm gücünü kaybetmiyor.

Kaynak: Birgün

14 Aralık 2008, Pazar

Bir cevap yazın