Gençlik ve şiddet iç içe geçiyor
Şiddet konulu bir araştırma yapan sosyal bilimci Adem Solak’ın Newsweek Dergisi’yle paylaştığı bulgular gerçekten düşündürücü ve tedirgin edici. Cezaevlerindeki gençlerin yüzde 75’inin, lisede okuyan gençlerin yaklaşık yüzde 40’ının Hrant Dink cinayeti zanlısı Ogün Samast’a çok yakın bir profil sergilediğini söyleyen Solak, araştırmanın 60 ilde, 261 lisede, toplam 26 bin 9 öğrencinin katılımıyla gerçekleştiğini ifade ediyor. Ayrıca, 21 ilin cezaevinde yaklaşık bin 700 çocuk ve gence de ulaşılmış. Oranlar, bu rakamlar eşliğinde düşünülünce daha da rahatsız edici oluyor. Araştırmadaki bazı önemli veriler arasında, öncelikle kesici/delici alet ya da ateşli silah taşıyan gençlerin sayısı göze çarpıyor. Lise öğrencileri arasında (yaklaşık 3 milyon 600 bin), yaklaşık 470 bin kişi delici/kesici alet (silah sayılabilir) taşıyor. Ateşli silahlar da dahil edilince genel sonuçlara göre, liselere devam eden öğrencilerin dörtte birine (800 bin) yakını bir tür yaralayıcı ya da öldürücü silaha sahip. Ankete verdikleri cevaplara göre halen cezaevinde yatmakta olan çocuk ve gençlerin dörtte üçü dışarıdayken bir şekilde yaralayıcı veya öldürücü silah taşıyordu.
Aileye güven azalıyor
Komisyon araştırması sonuçlarına göre, okulda şiddetle ilgili en yüksek oranlar Konya’da görülürken, aile içi şiddetin en yoğun olduğu şehirlerin başında Samsun geliyor. Öyle ki, Konya’da cezaevinin okullara göre iki kat daha güvenilir olduğunu düşünüyor gençler. Aynı soruya “aile” diye cevap verenlerin ülke genelinde oranı yüzde 73 iken, Samsun’da bu yüzde 60’a düşüyor. Yani, bu ildeki gençlerin yaklaşık yarısı ailenin “en güvenilir ortam” olmadığını düşünüyor. Uzmanlara göre güvensizliğin temel kaynağı da aile içi şiddet. Bir başka önemli faktör de bu çocukların adalet duygularının zedelenmiş olması. Özellikle bu nedenler, onları şiddete ve suça daha eğilimli hale getiriyor olabilir.
Cinsel şiddet tırmanıyor
Bir de cinsel şiddet mağduru olduğunu düşünen lise öğrencileri var. Her yedi gençten biri cinsel şiddetle karşılaştığını düşünürken, cinsel şiddet ile karşılaşan her üç gençten biri şiddet sonrası hiçbir şey yapmadığını belirtiyor. “Üstelik, burada toplumdaki genel yargıyı yıkacak başka bir sayısal veriyle karşılaşıyoruz” diyor Solak. Cinsel şiddet gördüğünü düşünen erkek öğrencilerin oranı neredeyse kızlarla aynı, yüzde 15’den fazla. Devlet okullarında öğrenim gören erkek öğrencilerden anneleri çalışmayanlar, yaşadıkları çevreyi “olumsuz” olarak tanımlayanlar, kumar oynayanlar, ateşli silah taşıyanlar ve günde dört saat ve daha fazla televizyon seyredenler daha fazla cinsel şiddet uyguluyor.
Şiddetin kaynağı adalet duygusunun yıpranması
Özellikle gençler arasında artan şiddet eğiliminin genellikle ekonomik yetersizlikler, göçe ya da psikolojik rahatsızlıklarla açıklanmasına, yapılan araştırmalardan örnekler göstererek karşı çıkıyor Solak: “Araştırmamızda çocuk ve gençlerin şiddete yönelmesinde ekonomik yetersizliğin yüzde 18-20 kadar etkili olduğu ortaya çıkıyor.” Gerçekten de özellikle cezaevlerinde yapılan anketlerde suçla ekonomik düzey arasında sıkı bir bağ tespit etmek güç. Ailesinin ekonomik durumunu kötü diye nitelendirenlerin oranı Türkiye ortalaması için yüzde 24. “Sanıldığının aksine bazı araştırmalar, kriz zamanında özellikle çocuk ve genç suçlarında azalma olduğunu gösteriyor. Ben bu anlayışa yakınım. Krizde artan işsizlikle birlikte çocuklarla geçirilen zaman artıyor çünkü” diyor Solak.
“Genelde toplum yapımızda, insanların fakirlik nedeniyle suç işlediklerine pek tanık olmadım. Çoğunluğun aynı sosyo-ekonomik şartları paylaştığı ortamlarda ekonomik sıkıntı şiddeti arttıran bir faktör değil.” Solak’a göre bu süreçte, yoksulluktan daha etkili başka bir faktör var: Adalet duygularının yıpranması. “Köyden şehre göç edenler fakirliklerinin ezikliklerini hissetmeye başlar, hayat mücadelesine yeni anlamlar katarlar. Özellikle çocuklar, kendi ailelerinin ekonomik gerçeklerini hesaba katmadan zengin çocuklarına özenebilir, onlar gibi yaşamak isteyebilirler. Bu çaresizliğin getirdiği stres, endişe ve kaygı; öfke ile saldırganlığa dönüşebilir” diyor Solak. Araştırmanın daha detaylı sonuçları ay sonunda yayımlanacak “Türkiye’nin Suç Haritası” isimli kitapta yer alacak.
Platform Haber
15 Aralık 2008, Pazartesi