Ergenekon Davası devam ediyor
Ergenekon Davası devam ediyor. Şüphesiz bu önemli dava daha uzun süre gündemi meşgul edecek. Tabi daha derinlere gitmesi, işin silahlı kanadının araştırılması da gerekiyor fakat henüz ortada bunu yapacak siyasi bir irade görünmüyor. Yine de işleyen süreç önemli. Taraf Gazetesi’nden Yıldıray Ogur, davanın en önemli isimlerinden Veli Küçük’ün savunmasını mahkemede izledi ve gazetesinde yayınladı. İlgi çeken bölümler vardı yazısında. Gözden kaçmaması gereken bölümleri birlikte okuyalım: “Herkese göre bu davanın en önemli sanığı Veli Küçük’tü. Ergenekon-septikleri bile davaya ikna eden en şaibeli isim de Veli Küçük’tü. Ama Susurluk’tan beri yargı önüne çıkarılamamış bu ünlü paşanın sonunda mahkeme önüne çıktığı bugün izleyici locası ancak yarı yarıya doluydu. Aynı zamanda avukatı olan ve kendisine çok benzeyen uzun boylu kızının yanında eşi ve çok samimi olduklarını anladığımız Sami Hoştan’ın ailesinden başka da Veli Paşa için gelmiş kimse yoktu. Ona destek için dışarıda toplanmış kimse de yoktu.
Küçük’e kimseden destek yok
Zaten davanın ilk gününde mahkeme önünde toplananların ellerinde diğer paşaların resimleri vardı ama Veli Küçük’ünki yoktu. Genelkurmay da göstere göstere Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’u ziyaret etmişti ama onu unutmuştu. Bir zamanların kudretli ve çok korkulan paşasını şimdi herkes yalnız bırakmıştı. Veli Küçük’ün bu “gözden çıkarılmışlık” psikolojisi içinde kendini savunmak için konuşacağı zannediliyordu. Öyle olmadı.”
Komplocu devlet hangisi
Ergenekon ile TSK’nın yıpratılmaya çalışıldığını ise defalarca ve üstüne basa basa vurgulayan Küçük kendisine sahip çıkmayan TSK’ya da sahip çıktı. Bu bir tür “bana da sahip çıkın” mesajı mıydı bilinmez.
Hizmetlerini hatırlattığı TSK’ya bağlılığında bir sorun yoktu ama konuşmasının başlarında “Bir gün devletimin bana komplo kuracağını düşünemezdim” demesi ilginçti. Burada kastettiği “komplocu devlet” ise Ergenekon soruşturmasını yürüten devlet kurumlarıydı.
Küçük’ün teorileri
Anlaşılan Veli Küçük’ün kafasında Ergenekon soruşturmasıyla ilgili de farklı birkaç komplo teorisi var. Küçük, altını çizerek ve ısrarla “Recep Erdoğan” dediği Başbakan’ın 5 Kasım’daki meşhur Bush görüşmesinde Ergenekon soruşturmasının düğmesine basıldığını düşünüyor. “Yamyam kazanına” benzettiği davanın iddianamesini “okuldan yeni mezun olmuş F-tipi polisler” in yazdığını söylüyor. En ilginci ise Ergenekon soruşturmasının, sorgucu dediği ve adını vermediği Adil Serdar Saçan tarafından 2001’deki Tuncay Güney sorgusu sırasında tasarlandığını söylemesi. Uzun uzun örnekler vererek bu “sorgucunun” Tuncay Güney’i Ergenekon soruşturmasına temel olsun diye o sorguda yönlendirdiğini anlatmaya çalıştı.
Meğer Susurluk Komisyonu’na çağrılmamış!
Sami Hoştan ile tanışma hikâyesini anlatıken Küçük, “1994’te Edirne’de görevliyken, istihbarat alırım diye gazinocu Sami Hoştan’la tanıştığını”, “Onun yurtdışında PKK tarafından tehdit edildiği için bazı olaylara girdiğini” bildiğini söyledi ama bu olayların ne olduğundan bahsetmedi. Susurluk kazasını da yine bu olaylara giren Sami Hoştan bildirmiş. Veli Paşa “Terörle mücadelede Güneydoğu’da basmadık taş bırakmayan Hüseyin Kocadağ” ve “şanlı Bucak ailesinin lideri Sedat Bucak” ile olan tanışıklığı yüzünden ilgilenmiş kazayla. Ve Balıkesir Emniyet Müdürü’nü aramış. Ona Mehmet Özbay’ın Abdullah Çatlı olabileceğini de ilk söyleyen Veli Küçük’müş. Bunu kendisinin nereden bildiğini, Emniyet Müdürü’nün neden bilmediğini ise, “Daha önce meclise verilen bir soru önergesi vesilesiyle medyada yer almıştı oradan biliyordum” diye açıklıyor. Sonra Genelkurmay’ın kendisini aklayıp Hanefi Avcı’yı suçladığı soruşturma raporunun sonucunu okudu uzun uzun. Getirilemediği söylenegelen TBMM Susurluk Komisyonu’na da davet edilmediğinden gitmemiş.
Kaynak: Taraf
17 Aralık 2008, Çarşamba