Bıyıktan çarşafa simgesel dönüşüm
ABDÜLKADİR YELER /Lise yıllarımdayken, Ankara’da bulunan bir akrabamı ziyarete gitmiştim. Uzun süredir görmediğim bu akrabamın bıyıklarının bir hayli değişmiş olduğunu fark ettim. Uçlarından biraz daha uzatmıştı bıyıklarını. O zamanlar bir ekmek fabrikasında şoför olarak çalışan akrabam bıyıklarının sebebini şöyle izah etmişti: “Bazı devlet kurumlarına ekmek servisi yapıyoruz, girişlerde kolaylık olması için bıyıklarımı böyle yaptım”. Ankara caddelerinde dolaşırken bazı kurumların kapısında bekleyen güvenlik görevlilerinde de benzer bıyıkları görünce, bu tür bıyıkların siyasi/ideolojik bir değer taşıdığını fark ettim. Bu tecrübe, karşılaştığım bıyıklı insanlara daha farklı gözlerle bakmama sebep oldu. Gördüğüm her bıyıklı insanın bıyığında farklı anlamlar aramaya başladım.
Bir süre sonra Antalyalı Kemal amcayla tanıştık. Kemal amcanın saçlarının bir kısmı beyazlamış olmasına rağmen bıyıkları simsiyahtı, bir hayli de uzundu. Üst dudağını tamamen kaplayan bıyıkların uçları da neredeyse ağzına giriyordu. Merakımı yenemeyip bıyıklarının neden böyle olduğunu sormak zorunda kaldım. Kemal amca geçmişine duyduğu özlemi bakışlarına yansıtarak; “bizim kuşağın sembolüdür bu bıyık, bıyık dediğin böyle olmalı” dedi ve ben Kemal amcaların hangi kuşak olduğunu merak ederken “bizim çocuk bıyıklarını inceltiyor, uçlarını da dudaklarının üstünden kesiyor, öyle bıyık mı olur, üniversiteye gidince dindarlaştı…” diyerek tamamladı sözlerini. Kemal amca 68 kuşağından bir solcuymuş, oğlu da üniversiteye gidince dindarlaşmış, evde namaz kılan tek kişiymiş. O gün bıyığın baba ile oğul arasındaki ideolojik farklılaşmaya simgesel anlam katacak kadar etkili olduğunu fark ettim.
Fakülte hayatına başladığım zaman, o zamana kadar yetişkin insanlarda gördüğüm bıyığı kendi akranlarımda da görmeye başlamıştım. Bıyıkları henüz yeni çıkmaya başlayan 18-20 yaşlarındaki gençler bıyık bırakıyordu. Bıyıkları da genellikle tek tipti; ince, seyrek, üst dudağın çevresinde bir çizgi halinde uzanıyordu. Zamanla anladım ki; bu çeşit bıyık da üniversite öğrencileri için dini/siyasi/ideolojik bir anlam taşıyormuş.
Okumuş, kültürlü çevrelerde böylesine farklı ve simgesel değer taşıyan bıyık tipleri varken, ideolojilerle hiç alakası olmayan Anadolu erkeğinin bıyık tarzını yeniden gözden geçirmek zorunda kaldım. Kimilerinde uçları burulan pala bıyık olurdu, kimilerinde ince badem bıyık hatta bazılarında Hitler’in bıyıklarına benzeyen bıyıklar bile vardı. Tıraş olurken kazara bıyıklarını kesen bir Anadolu erkeği, günlerce ortalıkta gözükmezdi.
Metropolün okumuş erkeklerinin bıyıkları simgesel değer taşırken, Anadolunun ideolojiden habersiz, bağda bahçede çalışan kırsal kesim erkeğinin bıyığının simgesel değerinin olup olmadığını ister istemez sorgulamaya koyuldum. 25’li yaşlara geldiğimde, çevreden “bıyıklarını uzatsan olmaz mı, erkek adam bıyıklı olur” şeklinde tavsiyeler duymaya başlayınca, Anadolu erkeğinin bıyığının da bir simgesel değeri olduğunu fark ettim. Metropol erkeğinin bıyığı siyasi/ideolojik simge değeri taşırken Anadolu erkeğinin bıyığı da “erkek” olmanın simgesel değerini taşıyordu.
2000’li yıllardan itibaren bıyık simgesel değerini kaybetmeye başladı. Yeni nesil, büyüklerinin yaptığı gibi 25’li yaşlarda bıyık bırakmıyordu artık. Bu gelişme ilerleyen zamanlarda bıyığın eskiden olduğu gibi siyasi/ideolojik simge olarak sahiplenilmeyeceğine işaret ediyordu. Bazı istisnalar dışında, hala bıyıklı kalmayı tercih edenlerin bıyıkları birbirine benzemeye başladı. 25’li yaşlarda bıyık bırakanlardan birçoğu da, 40’lı yaşlardan sonra genç görünmek veya genç sevgililerine uyum sağlamak adına vazgeçtiler bıyıklarından. Eski Türk filmlerinde izlediğimiz jönlerin neredeyse tamamı kendilerine has bıyıklarıyla yer etmişken zihinlerimizde, günümüzde Türk televizyonlarında bıyıklı jön görmek neredeyse imkansız hale geldi.
2000’li yıllara hazırlanırken toplumumuzda yaygınlaşmaya başlayan ve o dönemlerde solculara ait kabul edilip, muhafazakar kesimler tarafından şiddetle reddedilen topsakal da zamanla, kendisine atfedilen simgesel değerini kaybetti ve günümüzde muhafazakar kesim tarafından da kabul edilebilir bir hale gelerek, ideolojiden ziyade bir çeşit entelektüellik havası vermek için tercih edilir oldu.
Bu zamana kadar bıyık ve topsakal gibi simgesel değer taşıyan veya siyasi ve ideolojik simge olduğu iddia edilen türban ve çarşaf da son zamanlarda ciddi bir dönüşüm hareketine muhatap oluyor. Yıllardır siyasi simge olduğuna sıkça atıf yapılan ve son yılların en çok tartışılan meselesi olan türban ve hatta türban tartışılırken gündeme alınma değeri bile taşımayan çarşaf, yine onlara siyasi/ideolojik simge değeri yükleyen ana muhalefet partisinin halka açılmak amacıyla oluşturduğu politikaların merkezini teşkil ediyor. Deniz Baykal’ın “çarşaf siyasi simge değildir” demesi, yıllardır zihinlere işlenen bir düşüncenin ve kabulün temellerinin ciddi biçimde sarsılmasına zemin hazırlarken, yine Baykal’ın; çarşaflıların bir tehdit olmadığını, asıl tehdidin kravatlıların kafasında olduğunu söylemesi, ister istemez dikkatlerimizi kravat çeşitlerine, kravat bağlama yöntemlerine ve kravatlılara yönlendirdi.
Bütün bu gelişmelere dikkatli baktığımızda; küreselleşmenin çok yoğun bir şekilde seyrettiği, kültürel etkileşimlerin insanları birbirine daha fazla yakınlaştırdığı post modern dönemde, bu zamana kadar değişmez gözüyle baktığımız birçok şeyin aslında değişebilir olduğunu fark etmekteyiz. Belki de bu gidişle türban ve çarşaf da, bıyık ve topsakal gibi simgesel değerini kaybeder ve bu zamana kadar taşıdığı siyasi/ideolojik simge görevini kravata devreder.
Kaynak:Radikal