Başörtüsü, İslam, estetik…
CİHAN AKTAŞ/ Kara kalabalıkları uygarlaşmaya engel olan gericiler olarak suçlamak, Türkiye’de bugüne kadar CHP’lilerin iktidar alanlarını koruma yöntemiydi. Son aylarda Deniz Baykal partisine örtülü kadınlara bakış itibarıyla yeni bir açılım kazandırmaya çalışıyor. CHP’liler tarafından o denli ağır suçlamalara maruz kalmış olmalıyız ki, bu kadarcık bir anlama çabasıyla bile bu parti dolayımıyla yaşanmış mağduriyetleri bir kenara bırakıyor, Baykal’ı takdir hisleriyle dolup taşıyoruz. 90’lı yılların başlarında Mısırlı bir kadın yazar ZDF’de, Mona Lisa programında başörtülü kadınları aşağılıyordu. “Çirkinleşmek için örtü” diyordu bu kadın yazar, “çirkinleşmek için sarınıp bürünüyorlar. Oysa zaten çok çirkinler, çok çirkin.”
Arif Nihat Asya’dan bu yana başörtülüleri sevgiyle ve dostlukla anlatan şiirler, metinler öylesine az yazıldı ki… Başörtülü kadınların giyim kuşamları konusunda değerlendirmelerde ve tavsiyelerde bulunsunlar diye, İslamcı gazeteler, sosyete modacılarının kapısını çaldılar. Neslihan Yargıcı’da çirkin bulunmayan siyah tonu, başörtülü kızlar söz konusu olunca kargaları, hamamböceklerini çağrıştırdı.
İslami kesim içinde de başörtülü kadınlar çoktandır “rüküş ve köylü” bulunarak eleştiriliyor. Bu eleştiriler, sosyolojik gelişmeler hesaba katılmadan yapılıyor.
Refah Partili belediyelerinden AK Parti hükümetlerine uzanan bir süreçte oluşumunu sürdüren bir İslami burjuvanın sunduğu alışılmamış (ve kuşkusuz hâkim ideolojik halk/millet resmini karıştırdığı için bâtıl sayılan) görüntüler ve yapılaşmalar, farklı İslam algılamalarına neden oluyor. Kentleşme çabalarıyla bütünleşen bu sahnelerde kendini gösteren kusurlar, “laikçiler” ve liberaller kadar, İslami kesim içinde de bir “göbeğini kaşıyan adam” huzursuzluğu oluşturmaya başladı.
Geçtiğimiz günlerde medyada yer alan tartışmalarda ve köşe yazarlarının makalelerinde başörtülülerin “çirkin”liği konusunda muhafazakâr ve liberal estetlerin aynı bağlamda buluşmasını, yenilerde yayınlanan bir yazısında şu şekilde yorumluyor Ümit Aktaş:
“Burada ‘çirkin’ olan, açıkça ifade edilmese de, bu kadınların giyim kuşamlarından, hâl ve tavırlarından öte, ortaya çıkan bu kadın özgürleşmesi ve etkenleşmesindeki kabul edilemezliktedir; ve çirkinlik yaftasının altında yatan diğer bir sebep ise, bu özgürleşmenin de kendisine, ortada bunca allı pullu modernleşme söylemleri dururken, İslami bir yordamı seçmiş olmasıdır.”
Aktaş’a göre estetiğin; kavramla maddenin, ruhla bedenin bir buluşması, yani bir anlamda ahlakın tecessümü açısından ele alınmadığı bir tartışmadır bu. Meselenin özü ise, neredeyse bin yıldır köylerinde tutulmuş olan bu insanların, şehirlere taşınmasında ortaya çıkan ve kendisine ifade olunmak için ancak İslami bir formasyonun ifade imkânları ve dilini bulan o enerji patlamasındaki (yaratıcılıktaki) devinimin yeğinliğindedir: “Bu devinimin, mezkûr anlayışların beklediği estetik formasyonu oluşturması, yani kendisine “uygar” bir görünüm oluşturması, ancak bu devinimsel sürecin nihai aşamasında mümkün olacaktır ki, benim gibi toplumsal devinimsellik (devrimcilik)’teki güzelliğin hazzına sahip olan bakışlar da, işte o zaman ortaya çıkan bu “taşlaşmış” tecessümden rahatsız olacaklardır.” (Estetik ve Şehirli/Köylü İslam tartışmaları, tekilhaber.com, 20.12.2008)
Bu bağlamdaki tartışmaların bir katılımcısı olan Mehmet Şevket Eygi Bey, bir yandan İslami burjuvazinin ortaya çıkışını, haramla iştigalin bir sonucu olarak lanetlerken, öte yandan ise “Müslümanları” köylülükle suçlamakla, estetik bağlamda bir çelişki sergilemektedir, Ümit Aktaş’a göre. Ne de olsa Eygi’nin bugün yücelttiği dünün şehirlisi, aslında dünün burjuvasıdır da…
Estetik tartışmalarında başörtülülere ilişkin değerlendirmelere gelince… Başörtülüler rüküşlükle suçlanırken, sanki başını örtmeyen kadın nüfusunun tamamına yakınının zevkli giyindiği var sayılıyor. Başörtülülerin, pek çok açıdan olduğu gibi estetik açıdan da yasaklardan kaynaklanan mahrumiyetlere rağmen başlarını dik tutmaya çalıştıkları gerçeği, bu tartışmalarda sıklıkla ihmal edilen bir diğer husus.
İranlı Azeriler arasında kullanılan bir deyim vardır, bir iltifat karşısında. “O sizin gözlerinizin, bakışınızın güzelliğidir” der kişi, kendisine güzel sözlerle yönelen muhatabına.
Başörtülülerin “çirkinliği”, usta modacıların üsluplarının ortadan kaldırabileceği bir çirkinlik değildir. Yasakların yol açtığı eziklik psikolojisi elbette başörtülülerin görülme biçimlerini doğrudan etkiliyor. Dindar camia içinde bile bu böyle oluyor.
Kaynak: Taraf