Yoksa Millî Eğitim insan mı yetiştirecek?
ÜMİT KIVANÇ / Millî Eğitim Bakanlığı altı pilot il belirlemiş, buralara elemanlar yollayıp öğretmenler, okul yöneticileri, sendika, dernek ve sivil toplum örgütü üyeleri, kamu kurumları çalışanları, öğretim elemanları ve öğretmen adaylarından oluşan toplam 6.743 kişiyle görüştürmüş, hepsinin önerilerini derleyip, bir öğretmende bulunması gereken “bilgi, beceri ve tutum özellikleri” saptamış, “Öğretmen Yeterlikleri” başlığıyla resmen yayımlamış.
Gerçek olamayacak kadar güzel bir durumla karşı karşıyayız. O halde bu ilkelere umutla, sevinçle, hattâ bir miktar gururla göz atabiliriz. Evet, neler yaparmış ideal öğretmen; bakalım.
Bir defa, “öğrenciye ismiyle hitap eder”miş. Bunu kabaca, öğrenciyi “insan yerine koyma” diye anlayabilir miyiz? Anlayabiliriz. O halde, meselâ, koca bir sınıfa, ikinci tekil şahısta, “kalk”, “otur” vs. demezmiş ideal öğretmenimiz. Ayrıca, karşısındaki çocukların teker teker birbirinden farklı bireyler olduğunu kabul edermiş, yani.
“Öğrencilerin fikirlerine ve ürettiklerine değer verir”miş. Değer verilebilmesi için, öğrencilerin birtakım fikirlerinin olduğunu ve birşeyler üretiyor olduklarını kabul etmemiz lâzım. Türk Millî Eğitim sisteminde öğrencilere “fikir” adı verilecek pek çok şey kazandırıldığını ve neler neler ürettirildiğini yoksa bilmiyor musunuz?
İdeal öğretmenin üçüncü özelliği, “sınıf içi ve dışı etkinliklerde demokratik davranması”ymış. Ödev veriyorum: Son yüzyıl içerisinde şahit olduğunuz sınıf içi veya dışı etkinlikleri sıralayınız. Herkes en az iki madde bulup buluşturmak zorunda. Bunu yapmazsanız, “demokratik davranmak” ne demek diye sorarım!
Devam ediyoruz. Öğretmen dediğin, “insan haklarına uygun davranır”mış. Bu, acaba, insan haklarına uygunsuz davranışlara tepki göstermesi anlamına da geliyor mu? Nasıl gelecek? Ne olacak? İnsan haklarına saygılı davranmazsa onu Cemil Çiçek’e mi şikâyet edeceğiz?
Devam. “Uluslara, bireylere ve inançlara karşı ayrımcılık yapmaz”mış benim öğretmenim. Yani Hıristiyanlar hakkında atıp tutmayacak, Yahudi düşmanlığı değirmenine su taşımayacak, Ermeniler eşittir şeytan denklemini zinhar reddedecek, Alevilerin de en az Sünniler kadar değerli olduğunu söyleyecek, mazallah, Türklerin bütün öteki gibi milletler gibi bir millet olduğunu, onlardan üstün olmadığını anlatacak. Ders kitaplarını mı yaksın benim öğretmenim?
Söyledim size başta; “gerçek olamayacak kadar güzel” diye. Klişe gördünüz, itibar etmediniz. Buyurun o zaman.
“Öğrencinin geçmişine ve sosyo-ekonomik durumuna göre ön yargısız davranır. Her öğrencinin başarılı olacağına inanır. Öğrenciler sorulara farklı yanıtlar verdiğinde olumlu tepki gösterir. Stresle başa çıkma yollarını bilir ve kullanır…”
Millî Eğitim Bakanlığı ne yapmak istiyor? Öğretmenleri Türk aile içi terbiyesine karşı mücadele eden mücahitler haline mi getirmek istiyor? Yeni “Vurun Kahpeye” hadiseleri mi yaşansın bu memlekette?
Bakın daha başka hangi menfur emellere hizmet etmesi isteniyor öğretmenlerin: “Öğrencilerin sahip olduğu değerlere saygı gösterir.” (Çocuk kalkıp “Atatürk’ü sevmiyorum” derse?) “Öğrencinin kişisel gelişimini ailesiyle paylaşır… Ailelerin yaşadıkları sorunlara karşı duyarlı davranır.” (Aile solcuysa? Annesi başörtülüyse?) “Öğrencilerin ilerlemelerini izlemek amacıyla kayıtlar tutar… Meslekî gelişimine yönelik yayınları izler.” (İnsafsızlık bu! Bu kadar profesyonellik başka hangi meslek erbabından bekleniyor?) “Sınıf kurallarını öğrencilerle birlikte belirler.” (Yok daha neler! Direkman anarşi.) “Öğrencilerin kendilerini güven içinde hissetmelerini sağlayacak ortam oluşturur.” (Türk Millî Eğitimi’ne teslim edilmiş bir yavrunun kendini güvende hissetmemesi için sebep mi var? Amaç kışkırtma mı?)
Sayın seyirciler, 2009 yılındayız. Tamam, bakanlığa helâl olsun, böyle bir çalışma yaptırmış, bu ilkeleri yayımlamış, ortaya koymuş. Fakat, siyasî ihtiraslar ve iktidar hesapları uğruna çocuklarına bizim kadar kıymayan birçok ülkede onyıllardır temel eğitim felsefesinin yapıtaşları haline gelmiş birtakım görüşlere, 2009 yılında, anketler, atölye çalışmaları vs. sonucunda ulaşabilmiş olmamız size ne anlatıyor? Bizzat o bakanlığın yetkilileri buraya aktardığım kadarıyla bu ilkelerden ne anlıyordur? Bunları anlamaya hazır kaç eğitimcimiz var?
Neyse ki bakanlık, ideal öğretmenin sahip olması gereken özellikler arasına şunu katmış: “Türk milli eğitim sisteminin dayandığı temel değer ve ilkeleri bilir.” Hah! Şimdi oldu. Zira bu “temel değer ve ilkeler”, yukarıdan beri saydıklarımızdan değil, robot ve borazan imalatı elkitabında (var böyle bir kitap, eminim) yazanlardan oluşuyor.
Ne diyeyim. Hayırlısı olsun.
Kaynak: Taraf