MEB’in ‘basın açıklaması’ gerçeği yansıtmıyor
KÜRŞAT BUMİN / “Sarı Gelin- Ermeni Sorununun İç Yüzü” adlı “belgesel”in hikayesini Markar Esayan’ın (Taraf) yazısından aktaralım: “Tüm okullarda gösterilmesi için 17. MGK toplantısında ‘Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele’ kapsamında Genelkurmay tarafından ‘kamuoyunu bilgilendirmek maksadıyla’ önerilmiş, daha sonra da parası bizzat Genelkurmay’ca ödenerek 56.288 tane satın alınmış. O DVD’ler Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nca tüm okullara öğrencilere izlettirilmek üzere gönderilmiş. Tarih 10/1/ 2008.” “Ermeni meselesi”ne ilişkin MGK’ca tavsiye edilen, Genelkurmay’ca satın alınan ve Talim Terbiye’ce önerilen bir “belgesel”den söz ettiğimize göre içeriğini, nasıl bir şey olduğunu (olabileceğini) uzun uzadıya anlatmaya gerek yok herhalde.Ama biz yine de, ne olur ne olmaz diyerek, Esayan’ın yazısından içeriğe ilişkin birkaç şey hatırlatmadan devam etmeyelim:
“Düşünün, 15 milyon öğrenci, hem de çoğu daha iyi-kötü, doğru-yanlış ayrımını yapamayacak, kendini koruyamayacak yaştaki küçük çocuklar, sakallı bir dedenin Ermenilerin bir çocuğun kafasını babasının gözü önünde nasıl kestiklerini ağlaya ağlaya anlatışını izleyecekler.”
Bu kadarı -hem de fazlasıyla- kâfidir sanırım.
Evet “belgesel”e ilişkin genel değerlendirme böyle. Biz şimdi gelelim MEB’in konuya ilişkin açıklamasına:
Olay (yani “belgesel”) ortaya çıkıp hakkında yazılıp çizilince, MEB Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği imzalı bir açıklama çıka geldi. Açıklamada göze çarpan ilk husus, MEB’in söz konusu “belgesel”e hâlâ yararlı bir şey muamelesi yaptığıydı. Şu cümlelerle: “…belgeselin, asılsız Ermeni iddiaları konusunda Türkiye’nin lehinde ve aleyhinde fikirlere sahip çok sayıda tarihçi ve bilim adamı ile kendi ülkelerinde görüşülerek yapıldığı ve bu konuda gerçeklerin anlaşılmasına yardımcı olabileceği görüşüne varılmıştır.”
MEB’in “belgesel”e ilişkin bu görüşü açıklanmaya muhtaç değil ama biz yine de bir cümle ile biraz daha açalım: MEB, bunca gürültünün sonrasında bile “belgesel”in arkasındadır.
MEB’in açıklamasında -kendilerince- asıl önem verilen husus ise şöyle ifade edilmiş:
“Esasen bu doküman öğrenciler için değil, özellikle tarih öğretmenlerine yönelik hazırlanmıştır. Bazı yayın organlarınca iddia edildiği gibi Bakanlık merkez teşkilatının hiçbir resmi yazısında bu dokümanın tüm öğrencilere zorunlu olarak izletilmesi gerektiğine dair bir ifadeye rastlanmamıştır.”
İyi oldu aydınlanmış olduk!
Demek ki doküman, öğrencilere izletilsin diye değil, “tarih öğretmenleri” konuya ilişkin bilinçlensin diye dağıtılmış ve tavsiye edilmiş. Böylece öğretmenler dokümandan akıllarında kalan bilgileri öğrencilerle “paylaşacak”, dokümanda yer alan görüntü ve fotoğrafları da ellerinden geldiğince canlandırmaya çalışacaklardır.
“Zavallı tarih öğretmenleri; Okul denilen dönme dolapta kendilerine uygun görülen dişli görevine bakıp ne kadar kahrolsalar azdır” desek yanlış mı yapmış oluruz?
MEB’in açıklamasını okuduktan sonra -merak bu ya- içime kurt düştü; MEB’in web sayfası da önümde hazır dururken (“Açıklama”yı okumak için açmıştım) “Sarı Gelin” yazıp “ARA”yı tıkladım.
Aradığımı buldum da. “Sarı Gelin”e ilişkin birçok yazışma vardı. Bunlar içinden özellikle ikisi çok mühimdi. Mühim, çünkü MEB’in açıklamasının gerçeği yansıtmadığını gösteriyordu.
Bunlardan ilki “MEB Ortaöğretim 10. sınıf Tarih Dersi Programı Ankara 2008” başlığı altında yer alan “Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı Tarih Dersi Öğretim Programı Geliştirme / Özel İhtisas Komisyonu” alt başlığını taşıyan “resmi yazı”ydı. Kronolojik olarak sıraladığı konuların nasıl işleneceğine ilişkin talimatlar veren bu “resmi yazı”nın bir sayfasında şu satırlarla karşılaşıyorduk:
– Sarıkamış Harekâtı: Enver Paşa komutasındaki ordunun Sarıkamış’ta verdiği mücadele ile ilgili belgesel izlenir.
– Sarı Gelin: 1915 Olayları ile ilgili belgesel izlenir.
Yanlış anlaşılmasın; bu talimatlar “tarih öğretmenleri”ne yönelik değil. Öğrencilere yardımcı doküman sağlamayı amaçlıyor.
Bana değil bu web sayfalarını icat edene kızın, çünkü biraz ilerde karşımıza çıkan Akşehir Lisesi ile ilgili bir “doküman”da da şu sözlerle karşılaşıyorduk:
“Öğrencilerimiz 20.02.2008 Çarşamba günü Ermenilerin yaptığı soykırımı ve Türkiye’ye karşı sürdürülen soykırım yalanlarını belgeleyen ‘Sarı Gelin’ belgeselini izlediler.”
Hemen altında da üç fotoğraf. Birincisi “Sarı Gelin Belgeseli” DVD’sinin kapağı, diğer ikisinde de genişçe bir sınıfta büyükçe bir ekranda “belgesel”i izleyen öğrenciler…
Demek ki, MEB’in açıklaması gerçeği yansıtmıyor. Aslında sözünü ettiğim iki “doküman-resmi yazı” ile önümdeki sayfada karşılaşmasam bile, ben bu “belgesel” işinin açıklamada söylendiği gibi olduğuna “a priori” olarak inanmazdım. İnanmazdım, çünkü sadece kendimin değil pek çoğumuzun Okulumuzun nasıl bir şey olduğunu bu türden “açıklamalar”la öğrenecek kadar saf olmadığına eminim.
“Sarı Gelin”in okullardaki dolaşımı Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in doğrudan bilgisi dahilinde mi gerçekleşiyordu bilmiyorum. Olabilir de, olmayabilir de. Aslında bu sorunun cevabı o kadar da önemli değil. Çünkü MEB, neredeyse ezelden beridir, ülkenin neredeyse mutlak “dokunulmazlık” kazanmış en önemli ideolojik aygıtı olduğu için, kendi yolunu bakansız da bulup ilerleme kapasitesine fazlasıyla sahiptir. Dolayısıyla ne biz söz konusu “açıklama”ya inanıp “İyi bari bir yanlışlıktan çabuk dönüldü” diye kendimizi avutalım, ne de MEB inandırıcılıktan yoksun bu türden açıklamalarla bizim vaktimizi alsın… Ama şunu da akıldan asla çıkarmadan: Bu ülkede bu “Okul”la güzel ve kalıcı hiçbir şey olmaz.
Kaynak: Yeni Şafak