“Türban” kasıtlı üretilmiş bir kavram

Siyasi tarihe “postmodern darbe” olarak geçen 28 Şubat süreci, binlerce insanın hakkının gasp edilmesine sebep oldu. Bunlardan biri de Doç. Dr. Sevgi Kurtulmuş. Sevgi hanım başörtülü olduğu gerekçesiyle üniversiteden doçent olarak uzaklaştırılan ilk kişi aynı zamanda. Tam 10 yıldır bu görevini yapamıyor. Sosyal güvenlik hocası olan Kurtulmuş, bir mağduriyet de geçtiğimiz yıllarda yaşamış. Hak ettiği halde yine skandal bir gerekçeyle emeklilik hakkından mahrum bırakılmış. Vakit Gazetesi’ne konuşan Sevgi Kurtulmuş yasağa ilişkin şunları söyledi: “Toplumunun büyük çoğunluğu arasında bir sorun yok. Hatta geniş bir toplumsal mutabakat var bu konuda. Ama geçenlerde bir dernek başkanı hanımefendi “Bizim istemediğimiz hiçbir şey bu ülkede değişmez” dedi. Bu sözü, ülkemizde toplumun geniş kesimlerini oluşturan manevi değerlere bağlı insanlar olarak bizler söyleyebilmeliydik. Merak ediyorum, bu insanlar bu gücü nereden ve kimlerden alıyorlar? Toplumun değerlerine bu kadar karşı ve bu kadar yabancı? Siz kimsiniz diye sormak lazım.

Yine bir rektör, başörtülü öğrencilere karşı adil davranamayacağını söyledi. Bir öğretim üyesi olarak bu beni çok etkiledi. Bir profesörün, torunu yaşındaki öğrencinin notunu kırabileceğini söylemesi hakikaten çok üzücü… Kariyerinin sonuna yaklaşmış insanların dahi birtakım önyargılara sahip olması çok üzücü bir durumdur. Çocuk yetiştirirken adalet duygusunu yerleştirmeye çalışmış bir anne olarak bu durum beni çok rahatsız etti. Acaba başörtüsüne karşı olan insanların kendi çocukları için bir sınırlama getirilse bundan rahatsızlık duyarlar mıydı, duymazlar mıydı bunu sormak lazım. Bu çok ciddi olarak üzerinde düşünülmesi gereken bir konu… Bu konular açıldığında şahin kesilenlere de, önce karşısındakilerin de insan olduğunu, muhataplarının da hisleri, duyguları, sevinçleri, acıları olduğunu, yaşayan insanlar olduklarını düşünmelerini tavsiye ederim. Bu tür tartışmalar, gerilimler geçer gider, geriye insanlık kalır.”

“Türban” kasıtlı üretilmiş bir kavram
Sevgi Kurtulmuş, türban kavramıyla ilgili olarak ise şu yorumu yaptı: “Türban ifadesinin kasıtlı üretildiğini düşünüyorum. Türban derseniz, başörtüsünün 1400 yıllık tarihle bağını koparmış olursunuz ve başörtüsüne siyasi bir anlam da yüklemeye çalışırsınız. Türban denerek başörtüsü nevzuhur bir şeymiş gibi gösterilmek isteniyor. Oysa annelerimizin, babaannelerimizin de taktığı bir başörtüsü var. Zaman içinde kişilerin zevkine ve isteğine göre şekil değiştirmiş olsa bile aynı amaca hizmet etmektedir.” Hükümetin hazırladığı “çene altından düğüm atma” modelini ise şöyle değerlendirdi: “Bu tarz bir ifadede açıkça aşağılama var. Kanun teklifinde, “çene altından fiyonk gibi bağlayacaksınız” derseniz bunu kimseye anlatamazsınız. Bunun mantığı nedir? “Daha fazla örtmesin, minimum örtsün müdür” anlamıyorum. Hizmet alan, hizmet veren ayrımına da gittiler. Bu çok sıkıntı oluşturacak bir şey. Üniversiteler sadece kültür ve bilgi edinilen değil, aynı zamanda meslek edinilen yerlerdir. Siz öğrencilere başörtüsüyle okuma hakkı tanıyacaksınız fakat mezun olduktan sonra mesleğini icra imkânı vermeyeceksiniz. Bunun mantığını anlamak ve anlatmak mümkün değil. Kaldı ki, şimdiye kadar anayasada başörtüyle alakalı herhangi bir yasak yoktu. Sadece Anayasa Mahkemesi’nin bir yorumu vardı. Şimdi bir anlamda yasağı yasalaştırmış oluyorsunuz.”

Platform Haber

Bir cevap yazın