Ankara: Emine Arslan’a destek veriyoruz

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 166. eylemiyle başörtüsüne özgürlük mücadelesindeki kararlı duruşunu sürdürüyor. Basın açıklamasını bu hafta platformu adına Esra DURU hanım yapmıştır.

Açıklamanın tam metni:

Yerel seçimler bitti, geriye yasakları ve tartışmaları kaldı. Seçimlerden önce YSK Başkanı’nın sandık alanlarının “kamusal alan” ve sandık kurulu üyelerinin de “hizmet veren” konumunda olduğu iddiasıyla bu üyelerin başörtülü olamayacağına dair açıklaması zihinlerde yer etti.. Bu demektir ki aynı yasak önümüzdeki seçimlerde de tekrar tekrar gündeme getirilebilecek. Başbakan söz konusu açıklamayı seçim öncesinde yaptığı mitinglerde sorgularken Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in “yasak uygulanacak” demesi ise anlaşılabilir gibi değildi.

Ayrıca bu olay gösteriyor ki, yasakçı zihniyetin son temsilcileri olduğunu umduğumuz kişiler, başörtüsü yasağı tamamen ortadan kaldırılmadıkça gerilim istedikleri her zaman bir başucu başvuru kaynağı olarak bu soruna el atacaklar. Seçimlerden sonra basında Gaziantep Islahiye’de eski belediye başkanının başörtülü eşinin başka bir partiden belediye başkanlığına aday gösterilmesi üzerine AKP’liler tarafından YSK’ya yapılan sözlü itirazlarda adayın başörtülü oluşunun gerekçe gösterildiği iddia edildi. İddialar doğruysa bu da bu yasağın herkes tarafından istismar edilebileceğinin açık bir göstergesidir. Üstelik tartışmaları sürdüren erkekler aynı belediye başkanının görevini, başını açarak sürdüreceği yönünde açıklamalar yapıyor. Söz konusu sözler, çoğu erkeklerden oluşan ve kendilerine “merkez medya” diyen basın kuruluşlarının, yasakçıların ekmeğine yağ sürerken, yasaktan en çok zarar gören ve en çok bedel ödeyen taraf olarak biz başörtülü kadınları derinden yaralıyor.

Bizler YSK’nın “kamusal alan” ve “hizmet alan/veren” ayrımına getirdiği yeni açılımdan da bir şey anlayabilmiş değiliz. Eğer sandık alanları “kamusal alan”, sandık kurulu üyeleri de “hizmet veren”se ve “hizmet alan”ların kılık kıyafetlerine yönelik herhangi bir kural/dayatma/yasak hiçbir yasada mevcut değilse, bir “kamusal alan” olan üniversitelerde “hizmet alan” konumunda bulunan başörtülü öğrencilere uygulanan yasak neyin nesidir? Yok eğer bu başörtülü öğrenciler “hizmet alan” oldukları halde yasaklara tabi iseler o zaman yasakçılar kendi koydukları yasak tanımları ile çelişmekte midir? Aslında “hizmet alan/veren” ayrımı falan uyduruksa ve başörtüsü istenildiği yerde istenildiği zaman yasak olabiliyorsa, başörtülü hiçbir vatandaş oy verememeli, hastanelerde muayene olamamalı, belediye otobüslerinden faydalanamamalı, kısacası vatandaş yerine konmamalıdır. Yasakların yılmaz bekçileri de başörtülü kadınlara nerelerde ve ne ölçüde tahammül edebileceklerine ya da yasağı genişletirken nereye kadar cüret edebileceklerine dair bir açıklama yapmalıdır. Sandık başlarında, resmi törenlerde, üniversitelerde, iş hayatında kısacası körlerin fil tarifine dönüşen bütün “kamusal alan”larda, başörtülülere tahammül edemeyen bu zihniyetin temsilcileri kendi koydukları kurallara bari ters düşmemelidir.

Kendi ülkemizde uğradığımız hak ihlaliyle ilgili sesimizi duyuramadığımız ve hakkımızı alamadığımız için bir tutarsızlık olarak görünmesine rağmen Bulgaristan’da eğitim kurumlarında başlatılmak istenen başörtüsü yasağını da kınıyoruz. İnsanların kendi dillerini konuşabilme, dinlerini yaşayabilme hakkı artık tartışılması bile komik konular arasında yer alırken, Bulgar yetkililere vatandaşlarının yasaklarla ilgili acı anılarını tazelememeleri ve bunlara bir de başörtüsü yasağını eklememeleri çağrısında bulunuyoruz.

Bu hafta 166’ncısını yaptığımız basın açıklamamızda, İstanbul DESA Fabrikasındaki haksız çalışma koşullarını değiştirebilmek ümidiyle sendikalı olan ve bu gerekçeyle işten çıkarılıp yasal hakları verilmediği için 262 gündür grevde bulunan Emine Arslan’dan da bahsetmek istiyoruz. Daha önce defalarca vurguladığımız gibi bizler insan hakkına, emeğine büyük değer veren bir dinin inananları, “işçinin hakkını alnının teri kurumadan veriniz” diyen bir peygamberin takipçileriyiz. Bir tek işçinin bile ezilmesi, haksızlığa uğratılması pahasına elde edilen kârın, yapılan ticaretin ve alışverişin hak ve adalet kavramlarına ne kadar uygun düştüğünün sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu inançtan hareketle söz konusu deri fabrikasından yaptığı alışveriş dolayısıyla bu tartışmada adı geçen Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ı bu haksızlık karşısında sevgili adaşına sahip çıkmaya davet ediyoruz.

Son olarak bindiği helikopterin düşmesi sonucu beş arkadaşıyla birlikte vefat eden BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun genç yaşta aramızdan ayrılmasından duyduğumuz üzüntüyü dile getirmek istiyoruz. Biz Yazıcıoğlu’nu inandıklarını savunmaktan, onların arkasında durmaktan çekinmeyen dürüst bir siyasetçi olarak tanıdık. 28 Şubatın en karanlık günlerinde bile oynanmak istenen oyunlara karşı durmuş, hiçbir zaman başörtüsüne, imam hatip liselerine, Kur’an kurslarına sahip çıkmaktan çekinmemişti. Bu tavrıyla inançları aşağılanan, itilip kakılan insanların tesellisi olmuştu. Kalplerimizde bu çizgisiyle ve cesur sesiyle yer edinen Yazıcıoğlu’nun ölümü hepimizi üzdü. Kendisine ve arkadaşlarına Yüce Allah’tan rahmet, geride bıraktıkları kederli ailelerine ve sevenlerine de sabır diliyoruz.

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına Esra Duru

Bir cevap yazın