Kocaeli: Seçim bitti, yasak ise sürüyor!
Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu 207. hafta basın açıklamasını İzmit Sabri Yalım Parkında yaptı.Basın açıklamasının içeriği genel olarak yapılan belediye seçimlerinde partilerin kendilerince yaptıkları sonuç yorumlarıyla ilgili eleştirilerdi.
Basın metni aşağıdadır:Saygıdeğer Basın Mensupları ve Muhterem Halkımız,
Başörtüsüne Özgürlük mücadelemizin 207. haftasında yine burada, Sabri Yalım Parkı’nda toplanmış bulunmaktayız. Hepiniz hoşgeldiniz.
Malumunuz olduğu üzere, bir seçim atmosferinden daha geçtik… Geçtiğimiz Pazar günü yapılmış olan Yerel Seçimlerin neticesini hep birlikte gördük. Burada, seçimler hakkında yapılmış ve yapılmakta olan binlerce yorum üzerine bir yorum da biz yapacak değiliz. Seçimin sonuçlarıyla ilgili bilgelik taslayıp, kimin nerede, nasıl, kaç oy kazanıp, kaybettiği hakkında söylev yapacak da değiliz. Biz burada, kendi yangınımızdan ve anamızın ak sütü gibi helal olan ama, ne seçilmişlerin ne de atanmışların bize reva görmediği, savsakladığı haklarımızdan bir kez daha söz edeceğiz.
Bu ülkede bizi yönetmek, sevk ve idare etmek için bizden oylarımızı isteyenler ve makam koltuklarını hiç kimselere kaptırmamak için gecelerini gündüzlerine katan politik-acılar bizim neye ihtiyacımız olduğunu, neyi hak ettiğimizi ve neyimizin eksik olduğunu biliyorlar mı? Seçim üzerine seçim kazananlar, halkımızın oylarını neden aldıklarının ve halkımızın hangi umutlarını zarfların içine koyduğunun farkındalar mı?.. Gasp edilen haklarımıza kavuşabilmek için daha kaç seçim kazanılması ve daha kaç sene geçmesi gerekiyor? Seçilenler, eşsiz köprülerin, çekici sahillerin, ömür boyu borçlanarak elde edilen nohut oda / bakla sofa evlerin, canlarımızı tavuk gibi heder ettiğimiz otoyolların, bir reçete almak için kapılarında rezil olduğumuz lüks hastanelerin ve arkasında durulmayan Davosların bizi mutlu etmediğinin farkındalar mı?.. Bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşayamadıktan ve hürriyetin festivalini yapamadıktan sonra, lalelerin, sahillerin, tüp geçitlerin festivallerini yapsak ne olur, yapmasak ne?.. Oysa, gerçek şudur; Gönül ne kahve ister ne kahvehane. Gönül bir dost ister, kahve bahane…
Yolsuzluk tavan yapıyor, yoksulluk tırmanıyor, yasaklar daha da katılaşıyor, ahlaksızlık sıradanlaşıyor, fuhuş yaşı 12’ye iniyor ve sektör haline geliyor. Emeğin ve alın terinin karşılığı, kriz bahane edilerek yok sayılıyor. İşsizlik, hiç eksilmediği ve sürekli arttığı için, işçi bulmanın karınca bulmaktan daha kolay olduğu bir zamanda, çalışanların haklarını vermek, emeğe karşı vefakar davranmak şöyle dursun, insanlar bir çöp gibi kapı dışarı ediliyor. Diğer yandan göstermelik, içeriksiz, ruhsuz, samimiyetsiz sözüm ona haklar ve hürriyetler adına yapılanlara kim inanıyor, kim tatmin oluyor?.. Yer altı ve yerüstü kaynaklarımızı sömürenlerin, canlarımıza kıyanların talep ve arzularına itibar edildiği kadar, halkımızın taleplerine aynı samimiyetle neden itibar edilmiyor?
Bununla birlikte yerel olsun, genel olsun, seçim üstüne seçim kaybedenler, neden kaybettiklerini biliyorlar mı?.. Miting alanlarında sesleri kısılıncaya, tansiyonları düşünceye kadar ilden ile gezerek bitap düşenler, fakir/fukara ekmek bulamazken harcadıkları milyarlarca liradan ve gösterdikleri bunca çabadan sonra hüsrana uğrayanlar, neyi kaybettiklerinin farkındalar mı? Yoksa, iflas etmiş tüccar gibi hala, alacakken alamadıkları alacaklarını mı karıştırıyorlar?
İster kazansın, ister kaybetsin, herkes kendisine şu soruları sorarak, gerçekte neyi kaybedip, neyi kazandığının hesabını yapmalıdır: 2005 yılında sayıları yüzbinlerle ifade edilen başörtülü kız öğrenciler artık üniversiteye girebiliyorlar mı? Başörtülü olduğu için okula alınmayan öğrencilerin sayısını bilen var mı? Oylarının yüzdeliklerini hesaplayanlar, başörtülülerin kamusal alan ve eğitim haklarının %1’ini bile alamadıklarının farkındalar mı? Kaybedenler, halkın oyunu alabilmek için çok para harcamanın ve sesler kısılıncaya kadar bağırıp, çağırmanın hiç bir işe yaramadığını hala anlamadılar mı? Olgun, saygılı, samimi ve dost bir yüreğe sahip değilsen, halkının inanç ve duygularını algılayamıyorsan, halkının gönlündeki makam koltuğunun bedelini bilmiyorsan, kaç oy alıp, kaç oy kaybettiğinin ne önemi var?..
Halkımızın güven oyunu bir kez daha aldığını ilan eden başbakan Sayın Recep Tayip ERDOĞAN’a buradan şunu söylemek istiyoruz; Sayın ERDOĞAN, halkımız, hakları gaspedilenlerin sesi olduğunuza inandığı için, sizi ve partinizi bu günlere getirmiştir. Halk, gerek muhtıralara karşı, gerekse cumhurbaşkanlığı meselesinde mağduriyetinizi görerek sizleri desteklemiş ve şereflendirmiştir. Gerçek sorunlarımızın, bilindik, aldatıcı ve teslimiyetçi politikalarla değil, köklü değişimler, kararlı ve dik bir duruş sürdürerek çözüleceğini unutmayınız. Sayın Başbakan, halkımızın size olan teveccühü, sizi çok sevdiği için değildir. Öyle olsaydı, belediyelerin geneli AKP’nin değil, BBP’nin olurdu. Halkımız sizi, zalim tanrıların elinden kutsal özgürlük ateşini çalabilecek bir Prometheus olarak gördü. Bu dirayet ve liyakatta olduğunuzu varsaydı ve hala, bu inancını diri tutmaya çalışmaktadır. Durum bu olunca, sizin de önünüzde 3 seçenek kalıyor: Ya Zalimler tarafından Kaf Dağı’nın ardına zincirleneceksiniz ve halk yeni bir Prometheus bekleyecek, ya zalimlerle işbirliği yapacaksınız, halkımız sizi de defterinden silecek ya da halkımızın sizden beklediği gibi dik durarak, cesurca direnecek ve hep birlikte kazanacağız… İşte, gerçek seçim budur… Saygılarımızla…