Başörtüsü sadece başörtüsü müdür?

Türkiye 1980’li yıllardan bu yana başörtüsü yasağını tartışıyor. Ülkede siyasi, kültürel ve ekonomik pek çok problemin varlığı dikkate alındığında, başörtüsü tartışmalarının gündemi gereğinden fazla işgal ettiği kanaati her geçen gün artıyor. “Türban gündemi” bir bıkkınlığa yol açsa da yasak ayıbı henüz bir çözüme kavuşmuş değil. Herkesin kendinde söz söyleme hakkını bulduğu başörtüsü konusunda sosyolog Nazife Şişman, “yeni şeyler” söyleyen bir kitap yayımladı: Sınırsız Dünyanın Yeni SınırıBaşörtüsü. Kitap, başörtüsünün kimin meselesi olduğu sorusuna cevap arıyor. Nazife Şişman, Boğaziçi Üniversitesi’ne giren ilk başörtülü öğrencilerden biri (1979). Bu üniversitede ekonomi okumuş, sosyoloji alanında lisansüstü çalışmalar yapmış, bugüne kadar yedi kitap yayınlamış, İngilizce’den Türkçeye eserler tercüme etmiş bir sosyolog, yazar. Meraklısı onu Martin Lings’in unutulmaz Hz. Muhammed’in Hayatı isimli kitabının çevirisiyle hatırlayacak.

Kitap üç bölümden oluşuyor. “Nevzuhur Simgesellik” başlığını taşıyan ilk kısımdaki yazılar kitabın can alıcı bölümünü oluşturuyor. Yazara göre, dinin kamusal izharının laikliğin elden gitmesine yol açacağı endişesi, sorunun doğru bir zeminde ele alınmasını engelleyen algı ve reflekslerin başında geliyor. Başörtüsünün kamusal alanda yer alışının modern hayat tarzının devamlılığı açısından bir tehdit oluşturacağı iddiasının arka planında ise modernleşmeyi batılı hayat tarzının kabulü şeklinde tecrübe edişimizin etkisi var. Çünkü üst sınıfların batılı hayat tarzını benimsemesi ve laikliğin bu hayat tarzının biricikliği üzerinden tanımlanması nedeniyle başörtüsü hep modernliğin dışında, geçmişte bırakılması gereken, eğitim ve kentleşmeyle bertaraf edilecek bir unsur olarak kabul edildi. Bu tartışmalarda yapılan bir başka hata da dini ibadetlerin salt simgesellik üzerinden yorumlanması. İbadetler dışa doğru değil içe doğru bir ikna ve eğitim sürecinin göstergesi. Nazife Şişman’a göre başını örtmenin de bu manada kişiyi terbiye edici bir işlevi var.

Şişman’ın altını çizdiği konulardan biri de bugün tartışılan birçok konunun Cumhuriyet öncesinde, özellikle II. Meşrutiyet döneminde tartışılmış olması. Osmanlı’nın son dönemlerinde kadınların eğitimi, çalışması, cemiyet hayatına girişi, tesettürün niteliği üzerinden farklı görüşler öne sürülmüş fakat Cumhuriyet’le birlikte İslam ve kadın üzerine konuşulması yersizleşmiş. Çünkü İslam’ın kadın haklarına karşı olduğu fikri kabul edilmiş.1990’lı yıllardan itibaren başörtüsünün kentsel alanlarda görünürlüğü arttı. Bu sosyal gerçekliğin önü yasaklarla alınmaya çalışıldı. Bu süreçte medyanın beslediği “türban korkusu”, çözümün önünü tıkayan nedenlerden biriydi. Başörtüsü taraftarlığı ve karşıtlığı üzerinden üretilen siyasal bir dil oluştu. Nazife Şişman, iki gurup arasında sürdürülen bu “meydan savaşı”nda başörtülülere tartışmada konu mankeni olmanın dışında bir rol verilmediğini söylüyor.

Cahil köşe yazarları

Kitabın son bölümünde başörtüsü üzerine araştırma yapan sosyal bilimcilere ve konuyu köşelerinde tartışan köşe yazarlarına değiniliyor. Nazif Şişman, asgari düzeyde ilmihal bilgisine bile sahip olmadığı halde başörtüsünün dindeki yerini tartışma cesaretini bulan köşe yazarlarından örnekler veriyor ve din konusundaki cehalette medya mensuplarının yalnız olmadığını belirtiyor. Şişman’a göre “Türkiye’de sosyal bilimcilerin dini bilgisi genelde zayıf. Batı’da şarkiyat çalışan akademisyenlere göre zayıf bir portre çiziyor Türk akademisyenler.”

Yazar özetle, “başörtüsünün sadece başörtüsü olmadığını” yüksek sesle dillendiriyor. Günümüzdü başörtüsünün “sınırsız dünyanın yeni sınırı” olduğuna vurgu yapıyor. Nazife Şişman, kronikleşmiş meselenin hallinin de başörtüsünün tartışıldığı vasatın gündelik siyasi kavga dilinin ve akademik körlüklerin ötesine geçilebilmesiyle mümkün olacağına inanıyor.

Kaynak: Murat Tokay, Kitap Zamanı

 

Bir cevap yazın