Felah-ı Dareyn’e davet
FIRAT TOPRAK / Son din olarak gönderilen İslam’ın tüm zamanları ve mekânları kuşatacak bir muhtevaya sahip olduğu açıktır. Ey insanlar! Şeklindeki nidanın kapsayıcılığı hitabın her bir insan teki için geçerli olduğunu, her bir insana değer verildiğini ve her insanın vahy-i ilahiye muhatap kabul edildiğini ifade etmektedir.
Davetin seslenme, nida etme, çağırma kök anlamları terim anlamıyla da örtüşmektedir. Davet, tebliğ, irşad, nasihat, emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker kavramlarının nüans farklılıklarıyla beraber aynı anlam alanına tekabül ettiklerine vurgu yapmak önem taşımaktadır.
Ben-i Adem’in şaşkın vadilerde dolaşmasına son vermek, sırat-ı mustakim’e çağırma anlamında son vahyin daveti ab-ı hayat hükmündedir. Yaygın olarak davetten anlaşılan küfürden islama çağırmaktır. Bununla beraber Müslümanların İslamı daha iyi yaşamalarına dönük bir çağrı ve eğitim- öğretim faaliyeti de bu çerçevede düşünülmelidir.
Kisra sarayında bedevi olarak kabul edilen sahabinin cevapları tarihe kayıt düşerek en güzel şekilde özetlemiştir ki İslam’ın gayesi insanları kullara kulluktan Allah’a kulluğa, dinlerin zulmünden İslam’ın adaletine, dünyanın darlığından dünyanın genişliğine çıkarmaktır.
İnsanlık son kez Kuran vahyi ile iki dünya saadeti için Tevhid akidesine çağrılmıştır. Ancak Tevhid inancı ile bireysel, toplumsal ve kevni düzlemde, kısaca makro ve mikro planda yaşanabilir bir dünya gerçekleştirilebilir. Anafordan sükuna, kaostan nizama, kesretten vahdete ulaşmak Tevhidin bilgi, inanç ve eylemiyle mümkündür.
İnsan yüzlü bir dünya özleminin adıdır adalet aslında. Her Hak sahibine hakkının teslim edildiği bir dünya. Her boyutuyla hukukun üstün olduğu bir dünya. Dar-ı fena olduğu bilinen ve bir ağaç gölgeliği muamelesi yapılan bir dünya..İnsanın insanın kurdu değil kardeşi olduğu, maddeye tahvil edilemeyen değerlerin hükümferma olduğu bir dünya.
Ahlak-ı hamidiyenin eşsiz örneklerinin sergilendiği bir dünya. Tevhid, Adalet ve Ahlak gibi değerlerin anlam bütünselliğiyle şekillendirilecek bir davettir bahsedilen.
Yani Çağrı felaha/kurtuluşadır. Tek boyutlu olarak değil bütün yönleriyle ve gerçeğiyle.
Davet insanın zaaf ve eğilimlerini tanıma ve kontrol etmeyedir. Yine insanın kuvvet noktalarını tanımaya ve geliştirmeyedir. Bu manada insanın içsel yolculuğuna bir çağrıdır aslında. Hayati soru(n)larla yüzleşme cesaretinedir. Aslında insan fıtrat ve vicdanıyla yüzleşmekten kaçınır çoğu zaman. Çünkü kendine bile söylemek istemediği/kendini aldattığı durumlar sıklıkla vakidir. İnsanın muhasebe ve murakabesi bahsedilen düzlemde oldukça önem taşımaktadır. Kalbin, hayatın ve dünyanın selameti temel insani ve İslami değerler manzumesindedir.
Kişinin kendini gerçekleştirmesinedir davet. Yani insana, hayata ve ölüme anlam kazandırmayadır.
Materyalist sapkınlığın bu dünyacılığı, ahireti inkârı veya yokmuş gibi davranması, dolayısıyla ahlaki kayıtlardan boşanmışlığı üzerinde durulmayı hak etmektedir. Mistik yaklaşımların ise bu dünyayı ihmal ederek ölçüsüz bir ahiret vurgusunu merkeze almaları, meşru nimetlerden istifadeyi bile olumsuzlamaları materyalist ifratın tefriti olarak karşımıza çıkmaktadır.
[Rabbimiz bize dünyada da iyiliği ver, ahirette de.] duası altın ortayı, vasat yaklaşımı en güzel bir şekilde ifade etmektedir.
Ezanın namaz davetini bir felah daveti olarak insanlığa sunumu ne kadar da çarpıcıdır. Namazı felaha/kurtuluşa eşitleyen bir davet olarak ezan Tevhidin/şehadetin ete kemiğe büründüğü bir ibadet anlamına vurgu yapmaktadır.
Elbette davetin teknik detayları, merhaleleri, şekli, hikmet ve güzel öğütle olan ilişkisi, davetçinin vasıfları vb. mevzular bahs-i diğerdir. Lakin itikat, ibadet ve muamelatıyla İslam daveti özgürlüğe/özü gürleştirmeye, hürriyete/her türlü beşeri bağımlılıklardan azade olmaya çağırır ben-i ademi. Sadece söylem düzeyinde değil ciddi bir pratikle somutlaştırılan bir davet tir İslam daveti. Hatta halin kale ( eylemin söyleme ) öncelendiği bir muhtevaya da sahiptir. İslam düşüncesinin beşeri din ve düşüncelerden farkını bu çerçevede değerlendirmek icap eder.
İnsanın sarp yokuşlarını aşmasına, zihni karmaşadan kurtuluşuna, hayatın anlamsızlığı/başıboşluğuna muhteva kazandırmasına vesile olacak bir seslenişin önemini modern zamanlarda daha iyi anlamaktayız.
İnsana mana kazandıracak, O’nu bütün boyutlarıyla ihata ve idame edecek, sorun ve sıkıntılarına sadra şifa çözümler sunacak başkaca bir disiplinin olmadığını anlamanın ağır bir bedel ve uzun bir zaman almaması temennisiyle…