Kemalizm’in ötesinde

Türker Alkan yazmıştı; 1960’larda ODTÜ’de okurken Türkiye’nin fikir ikliminde hakikaten “Kemalizmden öte köy yok”tu.
Kemalizmden farklı duygulara sahip kesimler elbette vardı ama fikir hayatımız Kemalizmin çeşitli yorumlarının egemenliği altındaydı.
Demokrasi mi? Prof. Bahri Savcı’nın “Atatürkçü demokrasi” teorisi hazırdı.
Ekonomi mi? Reçetesi hazırdı, devletçilik ilkesi.
Dış politika mı? Reçete yine hazırdı; NATO’dan, Batı’dan çıkmak, “mazlum milletler”in yanında yer almak falan…
‘Gerçek Kemalist’ olmanın da yolu belliydi; yine Sayın Alkan’ın Radikal‘de yazdığı gibi “İdare-i maslahatçılar esaslı devrimci olamaz” diyerek radikalleşmekti…
Nerelere kadar sürüklenmeler olduğunu hatırlatmaya gerek yok!
Marksizm felsefi olarak çok daha işlenmiş bir fikir olduğu için “devrimcilik” süratle Marksizme kaydı. “Kemalizmden öte köy”lerin ilki Marksizm oldu! Silahlı örgütler bir kenara, solda mesela İdris Küçükömer Kemalizmin eleştirilmesini başlattı.
Bugün durum çok farklı. Gerilimlerimizin birçoğu bundan doğuyor. Ergenekon tartışmalarında da bu gerilimi görüyoruz!

Büyük değişim
1930’larda ve sonrasında fikir hayatını kontrol altında tutmak çok kolaydı: toplum köylü, okumuşlar sayıca azdı.
Kadro dergisi iktidar sahiplerinden farklı bir Kemalizm yorumu getirince buna bile izin verilmemişti. Bu “endoktrinasyon” yıllarca devam etti.
Bir halk hareketi olan DP’ye karşı, “Ordu gençlik el ele” sloganıyla üniversite ayaklandığında farklı sesler çıkarabilecek bir profesörler grubu da öğrenci kitlesi de yoktu ya da mecalsizdi.
Bugün öyle mi?!
Şehirleşme, eğitim, haberleşme, dünyadan haberdarlık arttı. Girişimci sınıf oluştu, piyasa ekonomisi, dışa açılma dinamikleri gelişti.
‘Okumuşlar’ın çoğalması her kesimden okumuşların yetişmesi demekti. Bakın, dün bastırılmış olan köylülerin çocukları, kendi değerlerinin entelektüel sözcülüğünü yapıyor: Alevi aydınlar, İslamcı aydınlar, muhafazakâr aydınlar, Kürt aydınlar var artık.
Piyasa ekonomisi dünyaya açık bir orta sınıf yaratır da “liberalizm”siz olur mu?! Sağ veya sol bütün fikirler liberal felsefeden etkileniyor artık.

Köylerimiz çoğalsın
Üniversitelerimizde sosyolog Max Weber hakkındaki ilk akademik çalışma 1974’te yapılmıştı. Bu, akademyamızın bile ne kadar ‘dar’ bir alana kapandığının bir göstergesidir. Bugün ise Genelkurmay Başkanı din-toplum ilişkileri üzerine konuşurken beş defa Weber’e gönderme yapıyor!
Türkiye artık din-toplum ilişkilerine ve cemaatler konusuna 1930’ların tanımlarıyla bakabilir mi?
1989 yılında üniversitelerimizde “liberalizm” başlıklı sadece 2 çalışma yapılmış, 2007’de bu sayı 21’e çıkmıştır! Artık üniversite mezunlarını “27 Mayıs gençliği” kalıplarına sokmak mümkün mü?
Artık Kemalizmden öteye çok köy var Türkiye’de.
Bunu görmeliyiz; bunun bir kötülük değil gelişme olduğunu anlamalıyız.
Netice:
– Böyle çeşitlenen bir toplum tek fikirli olamaz, dayatmanın anlamı yok. Böyle bir topluma şeriat gelemez, evhamın anlamı yok.
– Gettolaşma ciddi tehlikedir, farklılaşan fikirler arasında ilişkiler olmalıdır.
– Bırakın köylerimiz çoğalsın, zenginliktir! Yeter ki köylerimiz çatışmasın. Ayrılıkçı ve çatışmacı değil, uzlaşmacı ve hoşgörülü olalım.

Taha Akyol – Milliyet

Bir cevap yazın