“TSK arkamda olmasaydı ben ne yapardım?”
“Paşalar olmasaydı ne yapardım!” diyerek birlikte hareket ettiği bazı komutanlardan daha çok darbe hevesli olan Kemal Alemdaroğlu, 1998 yılında başörtüsüne yasak getirildiği zaman İl Emniyet Koordinasyon Kurulu’nda sorgulandığına dikkat çekerek, “O gün taviz verilseydi türban ve üniversite konusunda cephe kaybedilirdi.” diyor. 19 Eylül 2003 tarihinde, Eruygur tarafından organize edilen rektörler toplantısına katılan ve yine aynı endişeleri yaşadığını iddia eden Alemdaroğlu şöyle devam ediyor: “Dönemin Genelkurmay başkanı 3 kez telefonla aradı ve destek verdi… Vali toplumu germeyelim, taviz verin, hoşgörülü olun imasında bulundu ama direnildi. Bu tip durumların tekrarlanabileceğinden endişe ediyorum. O dönemde TSK arkamda olmasaydı ben ne yapardım? Olaylar haftasında resmî kıyafetle 3 korgeneral beni ziyaret etti. Askerler her vesile ile üniversiteleri desteklediklerini göstermeliler.” Kemal Alemdaroğlu kaygılarını dile getirirken üniversitesindeki başörtülü sayısını da veriyor. Buna göre, “2003 yılında İstanbul Üniversitesi’ne 11 bin başvuru olmuş. 170 tane de türbanlı başvurmuş. Kayıt sırasında peruk takanlar var.”
Kemal Alemdaroğlu’nun rektörlük koltuğuna oturduğu 1997 yılının Aralık ayında Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı idi. Karadayı, görevini 1998 yılının Ağustos ayında Hüseyin Kıvrıkoğlu’na devretti. İÜ’nün 98’in Eylül ayında başlattığı başörtüsü yasağı kararı sonrası binlerce öğrenci eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmıştı. Türkiye’de okuma fırsatı ellerinden alınan yine binlerce öğrenci de yurt dışında eğitimini tamamlamıştı.
Toplantıya katılan askerlere jurnalcilik yapan kimi rektörler, şikâyetlerini o kadar geniş tutmuşlar ki, değinmedikleri konu ve kurum kalmamış. Bunlardan en dikkate değeri de şu talep olsa gerek: “Bugün Türkiye’de 600 bin öğretmen var, onlardan ne kadar eminiz? Belki okul müdürlerine TSK tarafından psikolojik eğitim verilebilir.” Bu akla ziyan öneriler, akademide en üst mevkilere gelebilmiş insanların, kariyerlerini hangi alanda gösterdikleri başarılara borçlu olduklarını yeterince ortaya koyuyor.
Hakk’a ve halka karşı savaşanlara sessiz kalınmasın
Halka karşı psikolojik harp yapılması önerisini getirebilecek kadar kendinden geçmiş bir zihniyetin, üniversiteleri kışla gibi yönetmesi hiç şaşırtıcı değil. Hükümet, her kim olursa olsun, hangi mevkide bulunursa bulunsun; halka karşı suç işleyenleri adilce yargılanabileceği bir vasatı tesis etmelidir. Bugüne kadar YÖK şemsiyesi altında korunan darbe yardakçılarının yargılanmasının önünü açacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Aynı şey askeri bürokrasi için de geçerli olmalıdır. Hakk’a hesap vereceği günü unutan, halka da hesap verme ihtimali bulunmayan hazırlayacağı gelecek ihtimali korkunç olacaktır. Aynı oyunun bir daha sergilenebilmesine zemin hazırlayabilecek tüm durumlar derhal kaldırılmalıdır. Sivil anayasa diyen Hükümet, darbeci zihniyetle hesaplaşmak zorundadır, aynı şekilde halk da…
Platform Haber
One thought on ““TSK arkamda olmasaydı ben ne yapardım?””
batılı’ın bu derece netleştiği bir ortamda “hak”ın şahitliğine soyunanların muhasebelerini doğru yapmaları lazım. zira doğru-yanlış yaptıklarımız kadar yapmamız gerekirken yapmadıklarımızın da hesabını vereceğiz..