Türkiye’de resmi ideoloji halen yasal bir dokunulmazlığa sahip. Onca açılım ve uyum paketine rağmen, Kemalizm’e yönelik getirilen eleştiriler ciddi bir koruma kalkanıyla karşılanıyor. Yalanlara kanmamız, yalanlarla avunmamız bekleniyor. Kendi doğrularımızı söylemek ise resmi ideolojinin sınırlarını aşmadığı müddetçe makbul sayılıyor! Şayet Kemalizm’e dokunuyorsanız, özgürlüklerin sınırı orada bitiyor. Özgür-Der’in 13 Eylül 2008 tarihinde düzenlenen eyleminde “Okullarda Resmi İdeoloji Şartlandırmasına Hayır! Zorunlu Atatürkçülük Dayatmasına Son!” başlığı çerçevesinde konuşan derneğin yönetim kurulu üyesi Kenan Alpay hakkında TCK 216/1 ve 53/1-2 maddeleri gereğince “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlamasıyla iddianame hazırlandı. Eğitim sisteminde Kemalist dayatmalara karşı getirilen eleştirilerin son günlerde nasıl bastırılmak istendiğini koyan örneklere bir yenisini ekleyen dava, yasakçı ve baskıcı politikaların hangi sınırlara kadar geriletilebildiğini ortaya koyuyor. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun öğrenci andının tartışılabilir olduğunu söylemesi dahi büyük bir gürültü koparabiliyorsa, Kemalist ideolojinin tahakkümü altındaki eğitim sistemiyle ilgili daha çok temel mesele tartışılacak demektir. Platform Haber