Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Habertürk’te yayınlanan ‘Gündem’ programında Muharrem Sarıkaya’nın sorularını cevapladı. Sami Selçuk, demokrasiye komplo iddialarından yeni anayasa çalışmalarına, parti kapatmadan başörtüsü yasağına pek çok konuda açıklama yaptı. Sarıkaya’nın “Mahinur Özdemir isimli bir hanımefendi Brüksel parlamentosuna türbanıyla girdi. Türkiye’de buna benzer bir gidişin yolu Brüksel’den açılmış olabilir mi?” sorusunu cevaplayan Selçuk, Türkiye’deki başörtüsü yasağıyla ilgili şöyle konuştu:

“Ben devletin bununla hiç ilgilenmemesini isterdim. Anayasa Mahkemesi’nin kararı doğrudan doğruya bununla ilgili değildi. Anayasa Mahkemesi’nin dediği şu: Dinsel bir norm laik bir düzende beşeri hukuk normuna dönüşmez diyor. Ben Anayasa Mahkemesi’nin kararını hiçbir zaman türban yasağı olarak görmüyorum. Bir de gerekçeler kimseyi bağlamaz. Türkiye’de bu unutuluyor. Hüküm fıkrası bağlar. Şu anda Türkiye’de 17. madde bulunduğu halde türban yasağından söz ediliyor. Böyle bir yasak yoktur. Yani üniversitede rektörler bu konuyla ilgilenmeyecekler, yasak getiremezler. Şu anda böyle bir yasak Türkiye’de yok, olamaz da.”

Hükümet neyi bekliyor?

Sami Selçuk’un söylediği yasağın teorik olarak yasal bir zemininin bulunmadığını gösteriyor. Lakin pratikte, sorun ölümcül boyutlara varabiliyor! Hükümet ise 12 Eylül’ün yargılanmasına ilişkin CHP’nin çağrısını, sırf Baykal’dan geldi diye “sulu şaka” olarak nitelendirebiliyor. Oysa ki bu fırsatı karşı bir hamleye dönüştürüp, yasakçılarla hesaplaşabilirdi… 12 Eylül darbe anayasasının ve yasal zemini dahi olmayan yasakların tamamen kaldırılması için bir fırsata dönüştürebilirdi. Gerçekliği imzadan değil içerikten yeterince anlaşılan belgelerin yürürlükte olduğu ve yeni bir kapatma davası ihtimalinin konuşulduğu bir süreçte, daha cesur ve özgürlükçü adımların hızla atılması gerekmez mi?

Platform Haber