Van: Özgürlük siyasetin varoluş nedenidir
İnsan onuruna yakışan bir yaşam ve hak ihlallerinin olmadığı bir demokratik standart için, insan hakları alanında hala devam eden sorunların çözüme kavuşturulması için 141. kez meydanlardayız. Yirmi birinci yüzyıla girerken dünyanın her tarafında özgürlük ve barış başat bir değer olarak kabul edilmekte, daha çok demokrasi daha çok özgürlük, daha çok sivilleşme arayışları devam etmektedir. Bu küresel taleplere rağmen ülkemizde askeri vesayetin devamı için sözde siyaset yapanlar bulunmaktadır. Bir siyasal partinin, askerlerin de sivil yargıda yargılanmasını sağlayan kanunun iptali için Anayasa Mahkemesine başvurması ancak darbe heveslilerini cesaretlendirmektedir. Siyasal partiler halkın oylarıyla mı yoksa askerlerin inisiyatifi ile mi meclise girer? Bir siyasal parti oylarıyla seçildiği halka karşı mı sorumludur, yoksa askere karşı mı? Hukukun egemen olması, ayrıcalıklı ve kuruma özgü bir hukuk anlayışının ortadan kalkması için oluşturulan bir çaba nasıl olur da bir siyasi parti tarafından engellenir? Bunu anlamak mümkün değildir. Başörtüsüne özgürlük tanıyan kanunu Anayasa Mahkemesine taşıyan bu zihniyetin askerin vesayetini bu ölçüde talep etmesi bir tesadüf değildir. Başörtüsü yasağı ile askeri vesayet talebinin aynı kaynaktan beslendiği ortaya çıkmıştır.
Bu tavrı siyaset yaptığını söyleyenlere yakıştıramıyoruz. Siyaset, daha çok sivilleşme için daha çok özgürlük için yapılmalıdır. Yoksa iddia edildiği gibi bir siyasi parti gizli bir iktidarın temsilcisi midir? Şüphesiz bu anlayış hiçbir zaman halkın iktidarı olamayacaktır. Aynı zamanda bu anlayış hiçbir zaman halkı temsil etmeyecektir. Oysa askeri darbe yapanların yargılanmasını istedikleri zaman ne kadar sevinmiştik.
Bütün dünya daha çok demokrasi adına askeri vesayetten uzak anlayışlar için çaba sarf ederken, bizim ülkemizde birileri demokrasinin önüne vesayet setini çekmeye çalışıyor. Ekonomik kriz ve savaş, açgözlülükten ve kendilerinin dışındakileri insan yerine koymamaktan kaynaklanmaktadır. Hak ihlalleri ancak barış ve özgürlük atmosferinin dünyada ve ülkemizde hakim olmasıyla sona erebilir. Kendilerinin dışındakileri hesaba katmayan, kendileri gibi yaşamayanları önemsemeyen, başkalarının haklarını ihlal edenler bütün dünyada ağır bir bedel ödediler. Bu nedenle inanıyoruz ki, gelişmiş olan ülkeler, gelişmekte olan ülkeleri sömürmeden, aşağılamadan, dünya sorunlarına ortak çözümler konusunda üzerine düşeni yaparsa, ne kriz kalır ne de savaş.
Ülkemizde de insan hak ve özgürlüklerini önemsemeyen ve kendileri dışındakileri hor gören hiçbir anlayış başarılı olamaz. Ergenekon terör örgütünün akıbeti bunun en güzel örneğidir. Bu nedenle hukuktan başka yolumuz ve yöntemimiz olmamalıdır. Hala hukuk dışı yollarla egemenlik kurmaya çalışanlar zamanın ruhunu iyi okuyamayanlardır. Artık saman altından su yürütmek kolay değildir. Türkiye 20 yıl öncesinin Türkiye’si değildir. Spekülasyonlarla, şok eylemlerle halkı manipüle edenlerin şapkası düşmüş, keli görünmüştür. Bu yüzden herkes bu ülkenin demokratik olması için sarf edilen çabalara katkı sağlamalıdır. Görülüyor ki, Türkiye vesayet atmosferinden çıkmamıştır. Bu nedenle TBMM acilen sivil bir anayasa için kollarını sıvamalıdır. TBMM’nin acilen asli fonksiyonu olan yasamayı gündemine almasını ve yeni bir Sivil Anayasa için gerekli çalışmaları başlatmasını beklemekteyiz. Yeni anayasayla TBMM, rejimi koruma ve kollama görevinin tek sahibi olarak tescil edilmelidir. Aksi takdirde ülkemizi önü alınmaz maceralara sürüklemek için fırsat kollayanlara gün doğacaktır.
Sayın Basın Mensupları
Kur’an Kurslarına gitmek isteyen çocuklarımız için öne sürülen 12 yaş dayatması ile meslek lisesi mezunlarına uygulanan katsayı adaletsizliğine son verilmesi için TBMM’ni bir kez daha göreve davet ediyoruz. Uygar dünyada insanların dilinden, dininden, etnik kökeninden, yaşam tarzından ve giyimlerinden dolayı dışlanması, hor görülmesi, ayrımcılığa tabi tutulması düşünülemez. Üniversitelerimiz de kılık kıyafetle uğraşmadan, enerjilerini daha asli konulara harcamalı, öğrencisinin kılık kıyafeti ile uğraşıyormuş gibi bir komediden ivedilikle uzaklaşmalıdır. Yoksa tarih karşısında bu ayıbından dolayı mahkûm edilecektir. Mezuniyet törenlerine başörtülü öğrencilerin alınmasını yasaklayan, törendeki konuşmalarında da kız çocuklarının okutulmamasını barbarlık olarak niteleyen Rektörlerin ne yaman bir çelişki içinde olduklarını görme zamanı gelmiştir. Yöneticiler 28 şubatın estirdiği terörün etkisinden kurtulup başörtüsünü de bir özgürlük hakkı olarak tanımalı, başörtüsüne özgürlüğü, çağdaşlığın ve medeni olmanın temel kıstaslarından biri olarak görmelidir.
Mehmet BOZKOYUN
Memur-Sen İl Temsilciliği
VAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU BİLEŞENLERİ
Anadolu Gençlik Derneği, Gökkuşağı Derneği, İnsan-Der, Mazlum-Der, Memur-Sen, Umut Işığı Derneği, Erdem-Der, VİMDER
�