Başörtülü kadınlar ırkçı ve ayrımcıların hedefi oluyor
İslam’a karşı önyargılı, baskıcı ve ırkçı yaklaşımlar, özellikle başörtülü kadınlara yönelik öfke ve şiddette ifadesini buluyor. 11 Eylül sonrası Müslümanlara karşı yükselen ayrımcı politikalar, hükümetler nezdinde kalmıyor, medyanın da etkisiyle tabana doğru yayılıyor. Irkçı bir Alman tarafından mahkeme salonunda, duruşma sırasında Mısırlı Merve El Şirbini’nin 18 yerinden bıçaklanarak öldürülmesi, bu karşıtlığın vahşiliğe doğru gittiğinin acı bir göstergesi oldu. Çocuğuyla bir çocuk bahçesine giden Merve, 29 yaşındaki Rus asıllı ırkçı bir Alman genç tarafından tesettürlü olduğu için hakarete maruz kalmış, hakkını kanuni yollarla aramak isteyen Merve mahkemeye başvurmuştu. Rus asıllı ırkçı Alman, 2 bin 800 euro para cezasına çarptırılmış, fakat daha sonra temyiz mahkemesine başvurmuştu. Korkunç cinayet, 1 Temmuz’daki duruşma sırasında, insanların gözleri önünde işlenmişti.
Mahkemede polislerin gözü önünde öldürüldü
Dresden şehrindeki mahkeme sırasında 1 Temmuz’da 3 yaşındaki çocuğunun gözleri önünde vahşi bir şekilde öldürülmüş, Merve’nin kocası Ulvi Ali Ukkaz da olaya müdahale etmek isterken saldırganın bıçak darbeleriyle yaralanmıştı. Ukkaz da saldırı sonrasında yoğun bakıma alınmıştı. Olay esnasında yaşanan bir diğer gelişme ise, eşini savunmak amacıyla caniye müdahale eden Ukkaz’ın, Alman polisi tarafından bacağından vurulması olmuştu. Alman makamları olayı 24 saat gizlemiş, annesi gözlerinin önünde öldürülen, babası da hem bıçaklanarak hem de polis kurşunuyla yaralanan 3 yaşındaki Mustafa da Alman makamları tarafından Mısır Büyükelçiliği’ne teslim edilmeyerek bir yetimhaneye gönderilmişti.
Vahşi cinayet ve Alman makamlarının sessizliği Mısır’da protesto gösterilerine yol açmıştı. Tepkiler üzerine nihayet dün konuya değinen hükümet sözcüsü, düzenlediği basın toplantısında, “Bu menfur suç bizi sarstı ve şok etti” dedi. Sözcü, cinayete sessiz kalmadıklarını iddia etti. İddianın gerçek olmadığı sonucu bakınca anlaşılabiliyor.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Özgür-Der de “Elbette, ırkçı, fanatik psikopat tipler her toplumda, her zaman karşılaşılabilecek hastalıklı hallerden sayılabilir ama Almanya’da İslami kimliğe ve bunun somut bir göstergesi olarak da başörtüsüne düşmanlığın vardığı noktanın üzerinde ciddiyetle durulmayı gerektirdiği artık görülmelidir. Resmi kurumlarda sürdürülen başörtüsü yasağının ve yabancı düşmanlığını besleyen ırkçı demeçlerin yol açtığı fanatizmin, bizzat Alman devletinin sorumluluğunda olduğu unutulmamalıdır.” ifadelerini kullandı.
Küresel zulme karşı inisiyatif zamanı
Avrupa’da birçok hükümet, Müslümanlara karşı ayrımcı politikaların sözcülüğünü yapıyor. Fransa’daki burka tartışmaları esnasında Sarkozy’nin başörtülü kadınları “köle” gibi göstermek istemesinin ardından başlayan tartışmalar henüz dinmiş değil…
Doğu Türkistan’dan da özellikle Uygurlu Müslüman kızların iç bölgelere tehcir edilerek “köleleştirilmek” istenmeleri, dini hak ve özgürlüklerin yıllardır yasaklanmasına oluşan haklı öfkeyle birleşmişti. Şimdi yaşanan katliama karşı devletlerin harekete geçmemesinde de, Uygur halkının İslami kimliği rol oynuyor.
Görünen o ki, Müslümanlar kendi hak ve özgürlüklerini başkalarının insafına bırakamayacak kadar ciddi bir aşamadalar. Bu noktadan sonra sessizlik ve tepkisizlik, yeni yasaklara, ölümlere ve katliamlara yarayacaktır, başka birşeye değil…
Platform Haber