Konya: Kimliğimiz meşruiyet için resepsiyon davetine ihtiyaç duymamaktadır
Konya İnanç Özgürlüğü Platformu sevdalıları toplandıkları Kayalı park meydanında 104. hafta basın açıklamasını yaptılar. Platform adına açıklamayı platform üyesi Ahmet Yılmaz yaptı. Ahmet Yılmaz açıklamasında Genelkurmay’ın 30 Ağustos resepsiyonunda sergilediği ayırımcı tutumu merkeze aldığı açıklamasında şunları söyledi.Basın açıklamasının tam metni:
Muhammed Allah’ın elçisidir. Ve beraberinde bulunanlar, kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükuya varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları, yüzlerindeki secde izidir. Bu onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil’deki vasıfları da şöyledir: onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerinde hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi şeyler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vaat etmiştir. (Fetih Suresi 29. Ayet)
Gün geçmiyor ki ülke, siyasal kriz veya siyasal kamplaşmaların önünü açan bir olaya sahne olmasın. Genelde bürokrasinin oligarşik damarlarının kabarması sonucu oluşsan bu durumun son örneği: Genel Kurmay’ın ev sahipliği yaptığı 30 Ağustos resepsiyonunda yaşandı. Seçici bir özenle hazırlanan davetiye listesinde, başbakanın, cumhurbaşkanının, bazı bakan ve milletvekillerinin eşlerinin, sırf başörtülü oldukları için bulunmamalarına karşın; haklarında darbecilik suçlamasıyla tahkikat yürütülen zevatın, 30 Ağustos resepsiyonunda Genel Kurmay davetlisi olarak arz-ı endam etmesi manidardır. Hayır! Aslında tam müzelik bir görüntüdür. Gelecek nesillerin ibretle seyretmesi için…
Genel Kurmay’ın bir başka ayıbı da mecliste temsil salahiyeti bulunan bir partiyi yok saymasıdır. Demokratik açılım, doğuyla batının barıştırılması gibi tartışmaların ve çalışmaların yaşandığı bir dönemde bu şekilde ayırıcı bir tutum sergilenmesi, askeri erkânın doğu ve Kürt sorununa karşı, nasıl bir faşizan duruş içerisinde olduklarının açık ifadesidir.
Her şeyden evvel, askeri erkânın bilmesi gereken, bize özgür bir ülke bırakanların, kimler olduğudur? Onlar doğulusuyla, batılısıyla, Türk’üyle, Kürt’üyle, dine ve dini değerlere bağlı, Müslüman bir ümmettirler. Ve İslam kelimesi çevresinde birbirleriyle kardeştirler. Nene Hatun, Sütçü İmam ve kurtuluş savaşı fotoğraflarına yansıyan, başları örtülü, cepheye bomba taşıyan anaların görüntüleri, sözümüzün doğruluğunu tasdik etmektedir.
Belçika da, yeni eğitim- öğretim yılının başlamasıyla birlikte, yasakçılar kervanına katıldı. Allah’ın kadına vermiş olduğu doğal bir süs olan ve onun incitilmemesi için en güzel elbise olan, geçmiş kitaplarda da hükmü açık ve zahir olan tesettür, akılsızlar ve beyinsizler tarafından boğulmaya çalışılmaktadır. Belçika hükümetini, bu saygısız ve despot tavrından dolayı lanetliyor, bu zulme karşı direniş gösteren, onurlu kardeşlerimizi, saygıyla ve sevgiyle selamlıyoruz.
Yaşanan başörtüsü zulmüne son bir örnek de Sinop üniversitesinde sergilenmiştir. Ülkede, adaletin uygulanması, hakların tevdi edilmesine inatla set oluşturmaya çalışan yasakçı zihniyetin müntesipleri, dekan, rektör gibi sıfatlarla bürokrasi içerisinde, varlıklarını devam ettirmeye çalışmaktadırlar. Kendi deliliklerini örtbas etmek için, milleti deli suyundan içmeye zorlayan bu zihniyet kelaynak kuşlarıyla aynı durumdadır. Soyları tükenmek üzeredir. Vatana millete hayırlı olsun…
Başörtüsü meselesiyle ilgili olarak, şunun altını kesinlikle çizmek istiyoruz: Bizim Müslüman kimliğimiz, meşruiyet için ne resepsiyon davetine ne de üniversite kaydına ihtiyaç duymamaktadır. Bizim İslami kökenlerimiz, laik, despot ve ayrımcı zevattan daha eskidir. Onlar yokken, biz vardık. Kabul etmeseler de biz gelecekte de var olmaya devam edeceğiz. Mirasyedi olan onlardır. Biz bu ülkenin gerçek varisleriyiz.
Hak ve özgürlüklerin ihlal edilmediği, adaletin tesis edildiği, zulmün olmadığı ve fitnenin yok olduğu bir dünyada yaşama umudu ile Hepinizi 105. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.