Kocaeli: 12 Eylül yarınların darbelendiği tarihtir

Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu 230. başörtüsüne özgürlük eyleminde yine İzmit Sabri Yalım Parkı’nda idi. Basın açıklamasını Sağlık-Sen sekreteri Selahattin Mengul okudu. Eyleme Memursen, Eğitim Bir sen, İlim Yayma Cemiyeti, Araştırma Kültür Vakfı, Emekçi hareket Partisi EHP ve EMEP destek verdi. Kısa bir konuşma yapan EMEP il başkanı Güner Kizir, 12 Eylülün özgürlükleri askıya aldığını, cuntanın aydınları hapse attığını ve darbe anayasasının hala devam ettiğini söyledi.Aynı zamanda Kocaeli’nin yarımca İlçesinde yapılmaya çalışılan Dubaiport limanı için”DUBAİ PORTA HAYIR İMZA KAMPANYASI” başlatıldı. Halk imza attık. Yapılması düşünülen bu liman için 500 dönüm deniz doldurulacak, tankerler atıklarıyla körfezi kirletecek, TIR lar zaten sıkışık olan İzmit İstanbul trafiğini daha da sıkışık duruma getirecek, doldurulan topraklarda, yarın bir deprem olması durumunda can kaybı olacak ve çevrenin dengesi bozulacak. Bu sebepler yüzünden MAZLUMDER Koaceli şubesi bu konuda bir imza kampanyası başlatıldı.

Basın açıklamasının tam metni:

Öncelikle Marmara bölgesinde şiddetli yağışlar sebebiyle hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet, geride kalanlara başsağlığı diliyoruz. Bir daha böyle bir sel felaketi yaşanmaması için yetkilileri gerekli önlemleri almaları için göreve çağırıyoruz.

12 Eylül Cumhuriyet tarihinde 27 Mayıs 1960 ve 12 Mart 1971 muhtıralarından sonra üçüncü askeri darbedir. Bu tarih namluların siyasi iradeye, halka, aydına, ayrım gözetmeksizin belirlenen kriterlere aykırı olan, muhalif sağa-sola çevrildiği üçüncü kara sayfadır.

Öyle bir kara sayfadır ki, geçen 29 yıl bu lekeyi temizlemeye yetmemiştir. Darbenin ülke insanına armağanı(!) olarak dayatılan kalıpların ve darbe kültürü ve izleri, başta anayasa hükümleri olmak üzere maalesef birçok alanda varlığını devam ettirmektedir.

12 Eylül, meclisin lağvedilerek demokrasinin askıya alınması, partilerin kapatılması, parti liderleri ile birçok insanın sürgün edilmesi, aydınların, fikir adamlarının, öğretim görevlilerinin, öğrencilerin ve yayınların “sakıncalı” ilan edilerek “yasaklı” damgası yediği uçurumun adıdır. Devlet Güvenlik Mahkemesi, Sıkı Yönetim ve YÖK gibi anti demokratik uygulamaların başlamasıyla hak ve özgürlüklerin askıya alındığı, hukukun, eğitimin, ekonominin kısaca hayatın her alanının, yarınların darbelendiği tarihtir.

12 Eylül Askeri darbesinden sonra YÖK’ün ve rektörlerin talimatlarıyla üniversitelere başörtülüler alınmamaya başlamıştır. Bu yasak keyfi bir şekilde halen uygulanmaktadır ve hukuki bir dayanağı da yoktur.

Anayasaya konulan ve darbecilerin yargılanmasının önünde engel olan geçici 15. maddenin etkileri hiçbir zaman geçmemiştir. Türkiye`de; Yunanistan, İspanya, Portekiz`de olduğu gibi darbecileri yargılama ve cezalandırma yolu açılmadıkça, toplumun bunun cezasını çekmeye devam edecektir.

27 Mayıs`tan 12 Mart`a, 12 Eylül`den 28 Şubat`a kadar darbeler ve darbecilerden hesap sorulmadıkça, sorumlular yargılanmadıkça, suçlular cezasız kaldıkça, Türkiye`nin ileriye doğru atmaya çalıştığı her adımın üzerine hukuksuzluğun ve zulmün gölgesi düşmeye devam edecektir.`

AKP hükümetinin bu darbe anayasasını değiştirmeyi neden hala ağırdan aldığını anlayabilmek mümkün değil, halk desteğini görmüyor mu , neden bu cunta Anayasasını bir an evvel yeni bir sivil anayasa ile değiştirmek istemiyor. Daha kaç yıl bu anayasa ile yönetilmeye devam edeceğiz.

Yeni Sivil Anayasa ile ilgili çalışmalarının bir an önce başlatılmasını, halkın seçimlerde kendilerine verdiği oyların ne anlama geldiğinin farkındalığına vararak hak ve özgürlüklerin genişletildiği, insan haklarına saygılı değil dayalı bir Sivil Anayasanın hazırlanmasını talep istiyoruz.

Katıldığınız için herkese teşekkür eder, her türlü haksızlığın ve zulmün son bulması için bu meydanları boş bırakmayacağız.

Bir cevap yazın