“Bu yasak, insan onuruna aykırıdır”

Yeni bir öğretim yılı daha kronikleşen sorunlarla başlıyor. Üniversitenin evrensel anlam ve içeriğine uygun bir ortamı ifade etmediği, eğitimin resmi doğruların şartlandırılması şeklinde uygulandığı bir ülkede yaşıyoruz. Eğitim ve öğretim kurumlarında uygulanmakta olan başörtüsü yasağı da, bu sorunlu yapı ve işleyişin ürünü olarak ortaya çıkmaktadır.

Başörtüsü yasağı, evrensel doğal hukuka ve adalete olduğu kadar, Türkiye pozitif hukukuna da aykırı, güç ilişkilerinin ürünü olan keyfi bir yasağı ifade etmektedir.

Bu yasak, kadınlara karşı ayrımcılıktır.
Bu yasak, din ve vicdan özgürlüğüne aykırıdır.
Bu yasak, insan onuruna aykırıdır.
Bu yasak, zalimliktir.

Özgür bir toplum, kadınların başını açmaya veya örtmeye zorlanmadığı, bu konudaki kararı kendisinin verdiği, devlete, babansa, kocasına, abisine tabi olmadığı, sadece kendi vicdanına göre davranabildiği bir toplumdur.

Bu çerçevede başörtülü kadınlara yönelik resmi ayrımcılığın sona erdirilmesini; kadınların eğitim, öğretim ve kamu kurumlarında başörtülü olarak çalışabilmesinin önündeki bütün engellerin kaldırılmasını istiyoruz.

Başörtülü kadınların sadece eğitim kurumlarında değil, kamu bürokrasisinde de özgürce yer alabilmelerini talep ediyoruz.

Bu devletin bir lûtfu değil, ihlal edilen bir hakkın iadesi anlamını taşıyacaktır.

Uzun süreli biçimde kalıcı olması, hiçbir biçimde bu yasağı kanıksamamız ve onunla yaşamaya alışmamamız anlamını taşımayacaktır. Başörtüsü yasağı dün de yanlıştı, bugün de yanlıştır ve bizim bunu meşru görmemiz söz konusu değildir.

Yapılması gereken bellidir:

Devlet, başörtülü ve başörtüsüz bütün vatandaşlarına eşit mesafede durmak zorundadır.

Devlet, bütün vatandaşların etnik, dini, mezhebi, cinsel, kültürel ve siyasi kimliklerini olduğu gibi kabul etmeli, onu zorla dönüştürmeye çalışmaktan vazgeçmelidir.

Devletin insan haklarına dayalı bir hukuki çerçeveye kavuşturulması, kendiliğinden gerçekleşebilecek bir durum değildir.

Bu bizim, bütün çeşitliliğiyle, bütün toplumun aşağıdan yukarıya basıncıyla, kolektif insan hakları mücadelemizle mümkün olacaktır.

Kimsenin soyundan sopundan, dininden, inancından veya inançsızlığından dolayı ayrımcılığa uğratılmadığı özgür bir ülke mümkündür ve ulaşılabilir bir hedefi ifade etmektedir.

Gelin, birlikte değiştirelim!

Bekir Berat Özipek’in Tokat’taki “Yasaklara son, eğitime özgürlük” eyleminde yaptığı konuşmanın tam metnidir.

Bir cevap yazın