Van: Haksızlıklara karşı duruşumuz devam edecek
Van Hak ve Özgürlükler Platformu, 144. eylemiyle başörtüsü direnişine Van’dan güç katmaya devam ediyor. Bu ayki eylemde platform adına açıklamayı İnsan-Der Yön.Krl.Bşk. Münür Maviş okudu. Açıklamada, başörtüsü yasağı, Kürt sorunu, Liceli Ceylan, Filistin’in işgali gibi konular gündeme geldi.
Basın açıklamasının tam metni:
Periyodik olarak özelde başörtüsü yasağı zulmünü, genelde de tüm hak ihlallerini gündem yaptığımız basın açıklamalarımızın bir yenisi ile karşınızdayız. Temel insan hakları ihlali çerçevesinde gördüğümüz başörtüsü yasağı zulmü devam ediyor. Yığınla mağduru olan bu zulmün son bulması için insani, hukuki hiçbir girişimde mevcut değildir. Bununla birlikte son zamanlarda sanki böyle bir zulüm/yasak yokmuş gibi davranılmakta, yasağa/zulme karşı kör ve sağır kesinilmektedir. Bu duyarsızlık ta her türlü değerden yoksun ayrı bir zulüm örneğidir. Bu zulme ve duyarsızlığa derhal son verilmeli…
Bir tek insana yapılan zulme duyarsızlık her türlü insani değerden yoksun bir anlayışken, toplumsal mutabakat yok bahanesi ile kitle düzeyinde mağdurları olan bu soruna duyarsızlığın insani bir açıklaması/izahı yoktur. Kaldı ki toplumsal mutabakat dedikleri şey ise değer yoksunu, ötekileştirici, kendi anlayışına uymadığı zaman ötekine her türlü haksızlığı meşru sayan bir kesimin rahatsızlığıdır. Oysa yapılan kamuoyu yoklamalarında toplumun büyük kesiminin bu sorunun hukuki bir çözüme kavuşturulması gerektiğini düşündüğü görülmektedir. Ki bütün bir toplum kabul etmese bile temel insan hakkı ihlali olan bu sorunun çözülmesi gerekmektedir. Temel insan hakları konusunda toplumsal mutabakat aranmaz. İcra makamında bulunanları bu zulmü ortadan kaldıracak hukuki düzenlemeleri yapmak konusunda uyarıyoruz. Aksi halde tarih ve ilahi adalet karşısında sorumlu olacaklarını hatırlatıyoruz.
Toplumsal huzuru/saadeti engelleyen kronikleşmiş sorunlarımızdan biri de kürt sorunudur. Kürtleri inkar,asimile ve imhaya dayalı yüzyıllık bu sorunun adil/hukuki bir çözüme kavuşturulması gerektiğini daha önceki basın açıklamalarımızda da dile getirmiştik. Tekraren dile getiriyoruz. Sorunun çözümü aciliyyet gerektirdiği halde insanlık dışı bir şekilde sorunun ve bu sorunun sonucu zulmün devamında ısrar eden, çözümü istemeyen, çözümsüzlükten nemalananlar var. Bu insanlık dışı yaklaşıma şiddetin varlığı, kanın dökülmesi sebep gösterilmektedir. Oysa şiddet ve kan bu sorunun sebebi değil sonucudur. Sorun çözülerek şiddetin gerekçeleri ve varlığı ortadan kaldırılabilir.
Sorunun çözümünün konuşulduğu bir zamanda Yargıtay’ın 2005 yılında Siirt’te yapılan bir gösteride göstericilerin üzerine ateş açarak birinin ölümüne sebep olan uzman çavuşa verilen beraat kararını onaylaması toplumsal vicdanda hukuka uygun bir karar olarak görülmemiştir. Ve şiddet ortamının devamına hizmet edecek bir karar olarak görülmektedir. Yine Diyarbakır’ın lice ilçesinde 14 yaşında bir kız çocuğunun havan atışı ile bedeninin parçalanarak ölümüne sebebiyet verilmesine rağmen konu ile ilgili sağlıklı bir soruşturma ve tatmin edici bir açıklamanın yapılmamış olması sorunun çözümünü zorlaştırmaktadır.
Ve yine TBMM’nde bekleyen yığınla suç duyurusu dosyasına rağmen DTP’li milletvekillerinin savcılık tarafında ifade vermeye çağrılmaları, gelmemeleri haline zorla getirilerek ifadelerinin alınacağının duyurulması “hukukta eşitlik” ilkesini herkesten çok özümsemesi gereken yargı makamlarının bu ayrımcı/bölücü tavrı da adilane değildir. Bu nedenle farklılıkların höşgörü ile karşılanacağı, tüm toplum kesimlerinin kültür ve inançlarını rahat yaşayabileceği, toplumsal barış ve huzurun tesisi için hak ve özgürlüklere dayalı açılımın tüm kurumlara yansıtılması gereği ortaya çıkmıştır.
Var olan tek tipleştirici, ötekileştirici, baskıcı anlayışın nasıl zihinlere sindiğini görüyoruz. Tüm kurumların bu mantıktan arındırılması gerekmektedir.
TSK’nin sınır ötesi harekete izin veren tezkerenin bir yıl daha uzatılması isteğinin soruna çözüm olmayacağı inancı ile TBMM’nin uzatma istemini onaylamamasını istiyoruz. Daha önceki onlarca tezkerenin sorunu çözmediği gibi bu tezkere de sorunu çözemeyecektir.
Sayın basın mensupları,
VAHÖP olarak insanların inançlarında ve düşüncelerinde özgür olduklarına inanıyoruz. Ancak bu özgürlük başkalarının inançlarına ve düşüncelerine hakareti, alaya almayı ve küçük düşürmeyi hiç kimseye hak olarak tanımaz. Hakaret eden,alaya alan ve küçük düşüren anlayış erdemli ve medeni bir anlayış değildir. İnsanlık dışıdır. Bu cümleden Taraf gazetesi yazarlarından Sevan Nişanyan’ın 21-22 Eylül 2009 tarihli yazıları inançlara küfür ve hakaret içermektedir. Bu tutumundan dolayı yazarı kınıyoruz. Gazetenin ve adı geçen yazarın kamuoyundan özür dilemesini bekliyoruz.
Türkiye’ye ailesi ile birlikte mülteci olarak sığınan İmkan-Der dış ilişkiler sorumlusu Çeçen vatandaşı Gazi Musa Kaimov’un oturma iznine sahip olmasına rağmen gittiği umre ziyareti dönüşünde Suudi Arabistan’a iade edilmesinden sonra Suudi Arabistan’da kalma vizesi sınırlı olan Kaimov’un Rusya’ ya iadesi söz konusudur. İadesi halinde Rusya’da idama mahkum olması yüksek ihtimaldır. Türkiye’nin Kaimov’u sınır dışı etmesi hukuka ve temel insan haklarına, anayasaya ve uluslar arası mülteciler sözleşmesine aykırıdır. Hükümetin ivedilikle bu yanlıştan vazgeçmesini istiyoruz.
Dünyanın seyirci ve duyarsız kalması ile israilin Filistindeki insanlık dışı uygulamaları devam etmektedir. Gazze’ye uygulanan ambargo, Kudüsteki yeni Yahudi yerleşim yerlerinin inşa edilmesi ve Mescidi Aksa’ nın imhasına dönük çalışmaları konusunda dünyayı özelde de İslam dünyasını, halkımızı duyarlı/tepkili olmaya, Mescidi Aksaya sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Halkımızı her türlü haksızlığa karşı duyarlı ve tepkili olmaya çağırıyoruz.
Yasaklara/zulümlere/haksızlıklara karşı duruşumuz /direnişimiz /direncimiz devam edecektir…
Basına ve kamuoyuna saygılarımızla… Teşekkür ederim…
Münür MAVİŞ
İnsan-Der Yön.Krl.Bşk.
Van hak ve Özgürlükler Platformu Bileşenleri
Anadolu Gençlik Derneği, Gökkuşağı Derneği, İnsan-Der, Mazlum-Der, Memur-Sen, Umut Işığı Derneği, Erdem-Der, Van İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği