Bu bir savaştır!

Bangkok’ta bir araya gelen zengin ülke temsilcileri ile IMF zirvesindeki Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Dr. Ngozi Okonjo-Iweala, “90 milyon insan krizde yoksulluk sınırına indi.

Yüz milyonlarca insan aç. Bunlar rakam değil insan. İşsizlik her yerde sıkıntı yaratır ama yoksul ülkede çocukların ölümüne sebep olur” demesi arasında yakın bir bağ var.

Her ikisinde de zenginler Bekir Coşkun’un şöhretlenen sözü ile “göbeğini kaşıyan adam” konumundayken ya da kendilerinin neden olduğu sorunları ortadan kaldırmak için çaba sarf etmek konusunda üç maymunu izlerken, asıl acıyı yoksullar çekiyor.

Yeryüzü iki büyük kırımla karşı karşıya: biri küresel kriz, diğeri iklim değişimi. İkisinin de temelinde sermaye, yani kapitalizm var.

Krizi çıkaranlar zengin kapitalistlerdi, bu nedenle de dünyanın en büyük servet sahipleri -ki sayıları yüzü geçmiyor- bunu, servetlerinin sadece üçte birini kaybederek ödediler. Buna rağmen ekonomistler ve yöneticiler bu para babalarının canı acımasın diye milyarlarca dolarlık ekonomi paketlerini devreye soktular. Ama aynı zenginler, iklim değişimini belli bir sınırda tutmak -yanlış okumadınız durdurmak değil sınırda tutmak- için ceplerinden para çıkmasın diye bin dereden su getiriyorlar.

Kısacası kapitalizm, bencilliğin diğer adı. Hatta dünyanın gelişmiş ülkelerinde yükselen faşizmin nedeni de bencillik. Yani zengin ülkelerde beyaz Avrupalılar pis işleri yapmıyorlar. Hatta çalışmak yerine bütün gün içmeyi yeğler konumundayken, yeni köleler olan göçmenler berbat şartlarda çalışmalarına rağmen kendilerinin tenezzül etmediği işlerde çalışıyor, kendileri işsiz kalıyor diye göçmenlere kapıyı gösteriyor, hatta onları ateşe veriyorlar. Bedava olan esrarı çekip göçmenleri -ki genellikle Müslüman olanlarını- bıçaklıyorlar.

Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Fonu FAO yöneticilerinden Jacques Diouf, geçen yıl henüz krizin başlarında yavaşlayan ekonominin gıda üretiminin azalmasına ve fiyatların artmasına yol açabileceği uyarısında bulunmuştu. Hükümetler gıda yardımında kısıntıya gitmemeli diye Diof Batılı ülkeleri yoksullara destek olmaları için çaba göstermeye çağırmıştı. Kriz ve artan gıda fiyatları nedeni ile sadece geçen yıl 75 milyon insan daha açlık sınırının altına indi.

Hal böyleyken ve yoksullar açlık çekerken dünyada atılan ekmek sayısı, çöpe giden gıda sayısı milyarlarca dolarlık rakamları buluyor. Dünya Bankası’na göre küresel ısınmaya neden olan gazların yüzde 64’ü zengin ülkelerden kaynaklanıyor. Bu ülkeler zararın ise yüzde 20’sini karşılıyor. İklim değişikliğinin en fazla vuracağı bölgeler ise yoksul ülkeler. Açlık, sel bu ülkelerde zaten kötü durumda olan çocukların hayatını daha büyük oranda tehdit ediyor.

Tüm bunlara karşılık zenginler kör ve sağır. Sadece makyaja harcadıkları para ile temiz sudan yoksunluk nedeni ile her yıl aramızdan ayrılan çoğunluğu çocuk sekiz milyon insanın yaşama şansı var. Şu an hayli gözde olan patriotlara harcanan para ile yeryüzünden sadece açlığı değil yoksulluğu silme imkânımız var.

Tüm bunlar bir gerçeği ortaya koyuyor: zenginlik bir kitle imha silahına dönüşmüş durumda ve en alttakileri, yani yoksulları milyon götürüyor. Yani zengin Batı, yoksul dünyaya savaş açmış durumda ve çeşitli yerlerdeki toplama kampları ile yoksulları karşılayacak setler oluşturuyorlar. Oysa bilmiyorlar ki bu savaşı onlar başlattı ve bu savaşta ahlak sıfır noktada. Öyleyse bizler yani yoksullar ya da mustazaflar acıyacak mıyız? Yoksa kısasta hayat var mı diyeceğiz.

Dilaver Demirağ, Özgün Duruş

Bir cevap yazın