General yasaklarına son!

Özgür Eğitim-Sen Basın Yayın-Dış İlişkiler Sekreteri ve Sivil Düşünce Platformu kurucularından Ufuk Coşkun, habername’nin sorularını cevaplandırdı. Coşkun, Katsayı uygulamasını savunanları “Resmi ideolojinin bekçileri” olarak değerlendirirken, yasağın son bulmasını ise, “Adalet yerini buldu” sözleri ile destekledi. Yasağın generaller talimatıyla koyulduğunu hatırlatan Coşkun, “Komutanlar İHL çıkışlı öğrencilerin üniversiteye girişini engelleyerek laikliği koruyacaklarını sanmışlardır” dedi. Haksız ve hukuksuz başörtüsü yasağının da kalkmasını isteyen Coşkun, “Aynı zamanda insan, hak adalet, özgürlük ve vicdan karşıtı kesimin yıllardır yaptığı bir zulümdür… Binlerce kızın dini tercihlerinden dolayı dışlandığı, mahkeme önlerinde hesap verdiği, eğitimlerinin engellendiği bir başka ülke var mıdır yeryüzünde?” diye sordu. Söyleşinin başörtüsü yasağına ilişkin bölümünü paylaşıyoruz:Yıllardır süren haksız başörtüsü uygulamasına bir eğitimci gözüyle nasıl bakıyorsunuz?

Mesele öncelikle insan gözüyle bakıldığında bile gerçekten vicdanınızın sızlamaması mümkün değil. Zaten bu ülkede vicdanınızı, ahlakınızı ve insanlığınızı ortaya koyamadan hiçbir meseleyi halledemezsiniz. Bu bir inanç hürriyetidir. Bizim ülkenin bürokratik, baskıcı ve darbeci kesimin bir türlü anlamadığı bir şeydir bu… Aynı zamanda insan, hak adalet, özgürlük ve vicdan karşıtı kesimin yıllardır yaptığı bir zulümdür… Binlerce kızın dini tercihlerinden dolayı dışlandığı, mahkeme önlerinde hesap verdiği, eğitimlerinin engellendiği bir başka ülke var mıdır yeryüzünde… Bakın size İngiltere’den ilginç bir örnek aktarayım. İngiliz Anglikan Kilisesinin lideri Canterbury Başpiskoposu Dr. Rowan Williams BBC Radyo 4’te bir konuşma yapmıştı. Mehmet Altan 9 Şubat 2008 tarihinde Star’daki köşesinde bu konuyu yazmıştı.

Canterbury Başpiskoposu Dr. Rowan Williams; İngiltere’nin, bazı vatandaşlarının İngiliz hukukuna bağlılık duymadığını kabullenmesi gerektiğini öne sürerek, Şeriat hukukunun bazı yanlarının adapte edilmesinin ‘kaçınılmaz’ olduğunu, bunun sosyal uyumun sağlanmasına da katkı sağlayacağını iddia ediyordu. Ayrıca Williams, ancak böyle bir adım atılmadığı takdirde inançları ile laik hukuk devleti arasında kalan Müslümanların toplumdan yabancılaşabileceğini uyarısını da yapmıştı. Diğer bir örnekte İngiltere’de okul yönetimleri, öğrencilerin gözleri hariç yüzlerinin tümünü örtecek şekilde peçe takmalarını yasaklayabileceği noktasındaydı. İngiltere Eğitim Bakanlığının yayınladığı yeni kılık-kıyafet yönetmeliğine göre okul yönetimlerine gerekirse peçeyi yasaklama yetkisini, güvenliğin sağlanması ve eğitim ortamının geliştirilmesi gerekçesiyle vermekte olduğuydu. Yani eğitimciler, öğrencileriyle derste göz teması kurabilmek için yani öğrencisinin ruh halini kavrayabilmek gibi “eğitim odaklı” bir gerekçeyle peçeye kısıtlama getirilmesini öneriyorlardı. Başörtüsünü değil… Tartışmaların İngiltere’de devam ettiği günlerde Türk gazetelerinde “İngiltere’de şeriat mahkemeleri dönemi” diye manşetler çıkmaya başladı. Gerçektende İngiltere’de Müslümanların yoğun olarak yaşadığı aralarında başkent Londra’nın da bulunduğu 5 büyük kentte(Londra, Birmingham, Bradford, Manchester, Warwickshire) şeriat mahkemeleri oluşturulmuştu. Sunday Times, şeriat mahkemelerinin sisteme resmen konulmasının ardında, Müslüman toplumlar arasında daha önce de yapılan uygulamanın resmi denetime tabi tutulması arzusunun bulunduğunu yazdı. Aynı gazete; Bu görüşe ilk destek verenlerden birinin de İngiltere’de Adalet Bakanlığı müsteşarı yetkileriyle donatılmış olan Lord Phillips’in olduğunu yazıyordu. Phillips ise, şeriat hükümlerinin medeni hukukla ilgili konularda ve mali anlaşmazlıkların çözümünde kullanılmasının mümkün olduğunu ifade ediyordu. “Türkiye laiktir laik kalacak” mitinglerini düzenleyenlerin sevmediği Avrupa’da gerçekleşiyordu bu gelişmeler… Örneği vermemim nedeni artık ülkeler din ve inanç hürriyetinin önünü alabildiğince açmaya gayret ediyorlar. Bizde ise hala çağdaşlık adına birilerine yaşam biçimi dayatılmaya çalışılıyor. CHP ve KESK yıllardır başörtülüleri dillerine doladılar. Bir yandan da ekmek, garibanlık, işçi, yoksulluk ve hakları derler. Ama hiçbir zaman bu kızların özellikle ailelerinin yoksul, işçi ve köylü olduklarını görmediler. Bir solcu hiç değilse işin bu tarafından bakarak bu kızları sahiplenebilmeliydi. Açılımların yaşandığı dolayısıyla demokratik bir ortamın oluşmaya başladığı günümüz Türkiyesinde bu meselenin de çözümü umarım en kısa sürede giderilir ve bu kızlarımız eğitimlerine, yaşamlarına geri dönerler.

Kaynak: habername.com

Bir cevap yazın