Yasak bir can daha mı alsın?
Başörtüsü yasağını doğal bir afetmiş gibi kabullenmemiz ve yasakla yaşamaya alışmamız isteniyor. Kitlesel sessizlik, kamusal (y)alanın her gün yeni mevziler kazanmasına yol açıyor. Başörtüsü yasağının insanların yaşam hakkına kasteden boyutlara varmasına rağmen gündeme alınmaması, yeni can kayıplarına yol açacak gibi. Medine Bircan olayı halen hafızalardayken geçenlerde benzer bir vaka da Eskişehir’de yaşanmış, Fatma Arduç, tesettüründen rahatsızlık duyan bayan doktor tarafından muayene edilmemişti. Bu vesileyle Aynur Tezcan’ı da hatırlamak gerekiyor. Geçtiğimiz bahar başörtülü olduğu için Çapa Acil Servisi’nde gerekli ilgi ve tedaviyi görmeden servis koridorlarında altı saat bekletildikten sonra kalbi durarak beyin ölümü gerçekleşen Aynur, bitkisel hayatta bir hastadan beklenilmeyecek derecede acılar çekerek “yaşamaya” devam ediyor. Ailesi ise SSK tarafından karşılanmayan ödemelerin, yaşlılığın ve tabi ki genç kızlarının başına gelen acı olayın etkisiyle zor günler geçiriyor.
Haksızlık ve ayrımcılık had safhaya varırken, yasak karşıtı özgürlük mücadelesi de devam ediyor. Birçok beklentinin ve umudun hükümete ciro edildiği bir süreçte başörtüsü platformları, sorumluluğun vekillerde değil asıllarda olduğu düşüncesinden hareketle inisiyatif alıyor ve 5 yıldır Kocaeli, Sakarya, Ankara, Akyazı, Konya, Van ve Antalya’da eylem yapıyor. Hak, adalet ve özgürlük için başörtüsü merkezli yürütülen bu uzun soluklu mücadeleye son katılım Kütahya’dan gerçekleşti. Platformlar, Kütahya’da başlayan eylemliliğe diğer şehirlerden de katılım beklediklerini ifade ederek, “Her türlü zulme, zorbalığa ve haksızlığa meydan okumak için meydanlara” çağrısı yaptı.
Özgün Duruş Gazetesi