Ankara: Katsayı, kast sistemidir

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu’nun 202. eyleminde Danıştay’ın YÖK kararına karşı bir kez daha tepki gösterilirken, eylemde ayrıca geçtiğimiz hafta Bursa’nın Kestel ilçesinde İlçe Millî Eğitim Müdürü’nün Okul Aile Birliği Başkanı Sevda Can’ı okulun kamusal alan, kendisinin ise başörtülü olduğu için toplantıya almamasıyla ilgili olarak “Yasakçıların sınır tanımadığını zaten biliyoruz. Ancak; yasakçılar nasıl oluyor da bu hükümet tarafından bürokrat olarak atanıyor, bunu anlamakta zorlanıyoruz.” denildi. Açıklamada Diyarbakırlı Ece Nur Özel’in durumu da gündeme geldi.

Basın açıklamasının tam metni: 

202 haftadır inançların ve özgürlüklerin önündeki tüm engellerin kaldırılması için verdiğimiz mücadele devam ediyor. Mücadelemiz devam ederken yasaklar ve yasak koyucuların temelsiz mücadeleleri de devam ediyor.Biz hukukun üstünlüğüne, herkes için eşit hukuk düzeni olması gerektiğine inandık. Mücadelemizi de hep hukuk çerçevesinde yaptık. Ülkemizde uygulanan kuvvetler ayrılığı prensibinin hep lafta kaldığını; Yargının, Yürütmeye ve Yasamaya sürekli müdahalelerinin olduğunu artık herkes biliyor. İdeolojik saplantılarının içinde kıvranan bir avuç mutlu azınlık yürütme yetkisi ellerinde olmadığı zamanlar yargıyı kullanarak mevcut düzenlerini devam ettirmeye çalışıyorlar. Yargının yetişemediği durumlarda da darbeler işin içine katılıp istenilen sonuç alınıyor.

Üniversiteleri yönetmek için kurulan YÖK’ün bu güne kadar bir takım talimatlarla hareket ettiğini 28 Şubat sürecinde gayet net olarak gördük. Dönemin genelkurmay 2. Başkanı 1998 yılında YÖK’e verdiği talimatla ortaöğretim başarı puanının (OBP) , irticai gruplarca istismar edildiğini söyleyerek OBP’nin kaldırılmasını istemiştir. 1999 ve takip eden yıllarda ise maksat sadece İmam Hatip Lisesi mezunlarını mağdur etmekse de kurunun yanında yaş da yanmış ve bütün meslek liselileri mağdur eden katsayı adaletsizliği ortaya çıkarılmıştır.

YÖK Başkanı Erdoğan Teziç zamanında bir öğrencinin başvurusu üzerine “YÖK’ün yetki alanındadır” diyerek katsayı uygulamasının kaldırılmasına yönelik talebi reddeden Danıştay, bugün ne değişti de kendisini yetkili görerek katsayı uygulamasının kaldırılmasına yönelik YÖK kararına yürütmeyi durdurma kararı vermektedir? Bir yüksek yargı organının hukuk devletinde olmaması gereken bu tutarsızlığının, insanların hukuka olan güvenlerini ortadan kaldıracağını hakimlerimizin bilmemesi imkânsızdır. Anlaşılan o ki hakimlerimizin ideolojik saplantıları adalet anlayışlarının ve vicdanlarının önüne geçmiştir.

Meslek liseli bir öğrenci, üniversiteyi kazanabilecek kapasiteye sahipse bu Danıştay’ı neden rahatsız ediyor? Önemli olan husus donanımlı, başarılı gençlerin yetiştirilmesi değil midir? Kişinin bedensel ve ruhsal gelişiminin ve eğitiminin önündeki engelleri kaldırmak ve bunun için gerekli tedbirleri almak devletin görevidir. Ama ne zaman bunun için adım atılsa bir ideoloji ve zihniyet süzgecinden geçirilip önüne engeller konuyor. Bu arada nesiller yok olmuş, ümitler sönmüş, mutsuz, geleceği olmayan gençler ortada kalmaktadır. Karşımızda bu çocukları hep aynı sınıf içinde kalmaya zorlayan, belli meslekleri dayatan adeta bir kast sistemi vardır.

Ayrıca YÖK’ün katsayı adaletsizliğini ortadan kaldıran kararına itiraz dilekçesi vererek darbeci zihniyete destek olduğunu gözler önüne seren İstanbul Barosu’nu da burada bir kez daha kınıyoruz. Adaletin ve eşitliğin savunucusu olması gereken bu kurum kendi varlık amacını yalanlamaktadır. Onlara şunu söylüyoruz: “Adalet bir gün size de lâzım olur.”

Malûm; ülkemiz yasaklar açısından zengin. Geçtiğimiz hafta Bursa’nın Kestel ilçesinde İlçe Millî Eğitim Müdürü’nün Okul Aile Birliği Başkanı Sevda Can’ı okulun kamusal alan, kendisinin ise başörtülü olduğu için toplantıya almadığını öğrendik. Yasakçıların sınır tanımadığını zaten biliyoruz. Ancak; yasakçılar nasıl oluyor da bu hükümet tarafından bürokrat olarak atanıyor, bunu anlamakta zorlanıyoruz.

Buradan Diyarbakır’da özgürlük ve başörtüsü mücadelesi veren küçük Ece Nur’a da selam gönderiyoruz. 12 yaşındaki bir çocuğu evinin on kilometre ötesindeki bir okula sürgüne gönderen okul yönetimini akıl ve iz’ana davet ediyoruz. Hükümetten isteğimiz her gün yeni bir boyut kazanan ve keyfî uygulamalarla yaygınlaştırılan başörtüsü yasağının artık kaldırılmasıdır. Hükümet kendisini iktidara taşıyan insanların sorunlarını çözmek için ciddi adımlar atmalı ve “denedik, olmadı” kolaycılığını bırakmalıdır.

Bizler inancımızı yaşamamızın önündeki tüm engellerin kalkacağına dair umudumuzu daima diri tuttuk. Bu inancımız bugün her zamankinden daha kuvvetlidir. Sahnede oynananların perde gerisi ortaya çıktıkça yasakçılar deşifre olmakta ve her geçen gün kan kaybetmenin hırçınlığıyla zulümlerini koyulaştırmaktadırlar. Ancak unutulmamalıdır ki karanlığın en koyu olduğu zaman aydınlığın en yakın olduğu zamandır. Aydınlık bir Türkiye görünceye kadar hak ve özgürlük mücadelemiz devam edecektir.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU ADINA

İLKE İLİM KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ

Bir cevap yazın