Ece Nur’u bilir misin? Bu nasıl bir zillet utanır mısın? Yoksa hâlâ bekler misin?
Ece Nur Özel’i biliyor musunuz? Yaşından büyük cesareti ve kocaman yüreğiyle hepimizin yüzünü öne eğdiren tek kişilik bir direnişin büyük kahramanı. Kemalist, yobaz, yasakçı, tek-tipçi eğitim sisteminin çirkin maskesini düşüren küçük bir kız çocuğu. 12 yaşında. Diyarbakırlı. Ve başörtülü.
Başını örtme kararı verdiğinde, okula usulca örtüsüyle girdiğinde düzeni nasıl sarsacağını, hocalarını, müdürlerini, milli eğitimin dindar bürokratlarını nasıl bir paniğe, ne kadar büyük bir korkuya ve içinden çıkılmaz bir sürece sevk edeceğinden haberi dahi yoktu.
Her zamanki gibi oturduğu sırada büyüdü, büyüdü, büyüdü… 12 yaşındaki minik Ece Nur, milli eğitim için “büyük bir sorun” oldu. Bazı hocaları “şimdi bu süreçte böyle şey yapılır mı, Hükümet zorda kalmaz mı” diye yaklaştı. Kimisinin ise Kemalist damarı kabardı, yobazlıkları küçücük bir kızı tahkir etmeye, derslerden atmaya kadar vardı. Ece Nur’un bu büyük imtihan karşısında Allah’tan sonra en büyük destekçisi ailesi oldu. Ece Nur ve ailesi, onurlu bir imtihan veriyor şimdi.
Ece Nur önce ikna edilmek istendi. İkna olmayınca “hatalı olduğumu anladım bu davranışın tekrarı durumunda uygulanabilecek yaptırımlar konusunda daha öncede bilgilendirilmiştim… verilecek cezayı kabul ediyorum” yazılı bir tutanak zorla imzalatılmaya çalışıldı. Ece Nur ve babası imzalamadı. Bu kez tehditler devreye girdi.
Okuldan atılacağı söylendi. Ama milli eğitim sistemi eğitimi kesintisiz sekiz yıla çıkarıp, herkes için mecburi yapınca farkında olmadan kendi elini de bağlamıştı. Başörtülü okumasını hazmedemiyorlardı ama atmak da suçtu. İşte bunu hiç hesap edememişlerdi!
Baş edemedikleri, ikna edip boyun eğdiremedikleri Ece Nur’u sürgün ettiler bu kez. Evinden 20 km uzakta başka bir okula sürdüler minik Ece’yi.
Devamsızlıktan sınıfta bırakmak için başörtülü gelirse yok yazmakla tehdit ettiler. Bunun üzerine babası devamsızlık durumunu noterle kayıt altına almaya başladı. Kızının karşılaştığı işlemlerin hukuki olmadığını belirten baba Murat Özel kararlılığını ‘Kızımın nüfus cüzdanındaki ‘İslam’ ibaresi olduğu sürece başörtü ile okuyacak. Ya o ibareyi çıkartacaklar ya da başörtüyle okuyacak’ ortaya koydu.
Milli Eğitim bürokrasinde makam ve mevkilerini kaybetmemeyi vicdanlarına ve adalete tercih edenler, Ece Nur’un ortaya koyduğu örnekliğin yaygınlaşması ihtimalini de fark ederek önünü kesmenin yolunu aramaya başladılar. Hatta bir gazeteye konuştuğu iddia edilen üst düzey bir bürokratın gerekirse ilköğretim yönetmeliğinde yasal değişikliğe gidilerek Ece Nur’un açık ilköğretime gönderilebilmesinin yolunun açılabileceğini söyledi. Evet, bir kişi tüm oyunu ve sahte düzeni yıkıyordu.
Ne güzel bir haber gelmişti birkaç gün önce. Özel ailesinin güzel direnişinin sonuç verdiğini öğrenmiştik. Şu karamsar günlerde yüzümüzü aydınlatan bir müjdeyi bu. Sevinmiştik. Bir umut oluyordu minicik bir yüreğin o cesur çarpışları… Ece Nur okula geri dönebilmişti, üstelik örtüsünden de vazgeçmeden…
Milli Eğitim, kıssalardan, kitabın ortasından kalkıp gelen İbrahim’i başında örtüsüyle bulmuştu karşısında.
Ve şimdi baş edemedikleri Ece Nur’u nasıl bir ateşe atacaklarına karar vermeye çalışıyorlar.
Ece Nur’un iradesini, kararlığını ve o muhteşem yüreğindeki teslimiyetini hazmedemediler. Kemalist bürokrasinin yüzüyle geçmişten gelen bir tanışıklık vardı, ama şimdi 28 Şubatlardan geçip gelenlerin yaptıklarına ne demeli! “Ne yani Ece Nur ve ailesi onlardan daha mı dindardı? Daha mı çok biliyordu Allah’ın emirlerini. Hem ne olurdu başını açsa da zorda bırakmasaydı onları? Bu süreçte yapılacak iş miydi bu?” Bu nasıl akıl yürütme? Bu nasıl ölçüp biçip surat asma böyle?
Ne oldu peki? Ece Nur bir kez daha sürgün edildi. Karara sert tepki gösteren Ece’nin babası Murat Özel, “Bu ne biçim iş. Bunlar benimle ve 12 yaşındaki kızımla dalga mı geçiyorlar. Kızım önce sürgün edildi. Sonra zorunlu eğitim ilkesi gereği bu yaştaki bir öğrencinin sürgün edilemeyeceği söylenerek, geri adım atıldı ve kaydı yenilendi. Bu Ece’nin kararlı mücadelesinin bir sonucuydu. İl Milli Eğitim Müdürlüğü, bu zaferi hazmedemedi. Bugün, Ece’nin sürgün edilme kararının onaylandığını söylediler. Sürgün kararı insanlıkla bağdaşmıyor. 12 yaşında bir çocuğa bu yapılır mı? Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Hamravat İlköğretim Okulu idaresi suç işliyor. Haklı mücadelemiz devam edecek. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.” şeklinde konuştu.
Bütün duyarlı insanlara seslenen Özel, “bütün duyarlı insanları insanlık dışı bu uygulamalara karşı seslerini yükseltmeye, Ece Nur’a sahip çıkmaya çağırıyorum” dedi.
* * *
Ece Nur direndikçe büyüyor, o büyüdükçe biz küçülüyor. O mücadele, direniş, adalet, vicdan, umut, kararlılık diyen dillerimiz boğazımıza dolanıyor, büyük bir yumruk oluyor boğazımızda. O iddialarımız, söylemlerimiz ve sloganlarımız Ece Nur’un tuttuğu aynada parçalanıyor. Aynadaki yüzümüzle kalıyoruz baş başa…
Ey yitik ümmet! Ey “adım Müslüman” diyenler! Ey hangi ideolojiyi taşırsa taşısın “hak ve adalet”ten yana duranlar! Ey ehli vicdan! Ey ehli insanlık! Nerdesiniz?
Ey abilerimiz, ablalarımız, yazarlarımız, şairlerimiz, üstatlarımız, hocalarımız, aydınlarımız, cemaat liderlerimiz, kanaat önderlerimiz, fikir babalarımız, öncülerimiz, stk başkanlarımız, önden gidenlerimiz, arkadan takip edenlerimiz, yolda yürüyenlerimiz, yürüyenlere bakanlarımız, siz ne yapıyorsunuz? Sahi neredesiz ve ne yapıyorsunuz?
Minnacık bir dev olurken Ece Nur, biz daha ne kadar küçüleceğiz? Onuru kuşanan bir yürek bize içinde debelenip durduğumuz zilleti gösterirken; sığınacak hangi bahanemiz, ertelenecek hangi talebimiz, ele geçiremediğimiz hangi makam, müsait olacak hangi konjonktür, bekleyecek hangi merhalemiz, kaçacağımız hangi delik, düşeceğimiz hangi hal kaldı geriye?
Küçücük bir kardeşimizin yüzümüze tuttuğu aynada gördüğünüz gerçek sizi hiç mi acıtmıyor?
Ece Nur için ayağa kalmak için daha ne bekliyorsunuz?
Daha neyi bekliyoruz?
Hâlâ bekliyor musunuz?
Beytullah Emrah Önce
3 comments
Ece Nur’un bu anlamlı mücadelesi Türkiyeli Müslümanları yeni bir imtihanla başbaşa bırakmıştır. Ece Nur’un yaptığı bir protesto veya boykot değildir. Nasıl inanıyorsa öyle yaşamak istediğini deklare etmektedir ve bunun gereğini yapmaktadır. Bu başörtüsüne yönelik baskı ve yasaklara karşı şimdiye kadar ihmal edilmiş en isabetli tutumdur. Biz buyuz, inancımız bizden bunu istemektedir. Bizi böyle kabul etmiyorlarsa kendileri bilir. Şimdi bize düşen bu mücadelesinde Ece Nur’u yalnız bırakmamaktır. Artık hiçbir Müslüman kızını başını açarak okula gönderme lüksüne sahip değildir. Şimdiye kadar da bu böyleydi gerçi, fakat artık bu konuda atılmış örnek bir adım vardır ve bu adımı izlemek her Müslümanın üzerine borçtur. Ece Nur, başlattığı bu “sivil itaatsizlik” girişimiyle önemli bir çığır açmıştır. Bu yük Ece Nur’un zayıf omuzlarına terk edilmemelidir.
ecenur kardeşimizden Allah RAzı olsun çoğu genç kızımızın yapamadığını başardı. o başını açıpta nur suresi 31. ayetin hükmünü boşa sayanlara örnek olsun ecenura bakıpta utansınlar. küçücük yüreğiyle büyük işler başardığı için wesselam..
bizlere okullarda hep kendi kararlarını verebilmeyi,ayaklarımızın üzerinde durabilmeyi ve irademizi kullanabilmeyi ögretmeye çalışmıştılar,peki şimdi soruyorum bu küçücük yürek kendi inancıyla yaşamak istiyor ve başını kapatmak istemesi kendi iradesi degil mi ? Bize ögretilenler yalanmıydı? atom çagında yaşarken insanların kıyafetleriyle ugraşmak niye neden korkuyoruz,bu ALLAH ın emri degil mi? kimligimizde islam yazmıyor mu? aferin sana ey FİRAVUN ların karşısında direnen yavrum sen yürü biz arkandayız hep destek sonuna kadar destek.Allahım bize acı gözleri kapalı,kulakları tıkalı insanlardan bizi koru …….!!!!