Sakarya: Ece Nur için herkes ses versin!
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 222. basın açıklamasını Adapazarı kent merkezinde gerçekleştirdi. Basın açıklamasında “açılım sürecinin” karanlık iktidar odaklarınca nasıl akamete uğratılmaya çalışıldığına ilişkin tespitler yapıldı. Danıştay’ın Katsayı düzenlemelerinin önünü kesmeye yönelik tutumu
“iedolojik bir karar” olarak tanımlanırken, Diyarbakır’da Ece Nur Özel’e dönük resmi tutum ve bunun karşısında ki onurlu direnişe değinilen eylemde “zulme karşı omuz omuza ” ve “direne direne kazanacağız” sloganları atıldı. İHH temsilcisinin “filistin kervanı”nın adapazarına uğrayacağı bilgisi verdiği kısa bir bilgilendirme sunumunun ardından açıklama sona erdi. Açıklamayı Ribat Eğitim Vakfı Adına Sahir Akça okudu.
Açıklamanın tam metni:
Ülkemiz yavaş yavaş toplumsal problemleriyle yüzleşmeye başladığı, bugüne kadar halktan gizlenmeye çalışılan gerçeklerin gün yüzüne çıktığı ve nispeten daha olumlu bir gelecek için çabaların arttığı kritik bir süreçten geçiyorken, görüyoruz ki; yıllardır akan kan ve gözyaşı üzerinden çıkar ve iktidar devşirenler, barış sürecinin daha âdil sonuçlar üretebilme ihtimalini devre dışı bırakmak çılgınlığında buluşuyor. Askeri Operasyonlar, çatışmalar, molotoflar, saldırılar ve akabinde gelen ölümler maalesef problemleri kangrenleştiriyor, çözüm sürecine de pusu kuruyor. Tokat’ta gerçekleşen saldırı, zamanlaması itibariyle dikkat çekici olduğu kadar sonuçları itibariyle de acı ve üzüntü vericidir.
Son günlerde Türkiye kamuoyuna yansıyan şiddet görüntüleri, nihai tahlilde çözümsüzlüğü beslemektedir. Tokat’ta gerçekleşen saldırı ise zaten Kürt sorununun çözümüne ilişkin ağır aksak ve tedirginlikle yürüyen süreçten bölgede duyulan kaygıları ve hoşnutsuzluğu arttırmaktan başka bir sonuç vermeyecektir. Hepimiz için âdil, özgür ve onurlu bir geleceğin inşâ edilebilmesine dair umutların böylesi saldırılara hedef olması, tetiği çeken güçlerin nasıl bir karanlık istediğine dair şüpheleri de arttırıyor. “33 er olayı”nı çağrıştıran bu saldırının failleri en kısa zamanda bulunmalı ve bağlantıları hangi derinliklere uzanırsa uzansın ortaya çıkartılmalıdır.
Nereden gelirse gelsin, geleceğimizi “kafeslemeye” çalışan her türlü tuzağa karşı herkesi dikkatli ve sorumlu davranmaya çağırıyoruz. Bütün anaların, babaların, bacıların gözyaşlarının dinmesi; öncelikle akan kanın acilen durmasına bağlıdır. Bugünü karartarak geçmişi aydınlatmak ne kadar mümkün olabilir? Yeni yaralar açılırken, eski yaralar nasıl iyileştirilebilir? Artık hiçbir askerin ne hâin bir pusu neticesinde, yahut eğitim adı altında el bombaları ile telef edilmesine, havan toplarına Ceylan’larımızın, molotoflara Serap’larımızın hedef olarak hayatını kaybetmesine yüreğimiz dayanmaz, bunları kaldırmaz.
Sakarya Adalet Girişimi olarak, gerçekleşen bu karanlık saldırıları nefretle kınıyor; evlatlarını kaybeden ailelere başsağlığı ve sabır diliyor, acının ve öfkenin, adâleti ve merhameti teslim almamasını ümit ediyoruz.
Yasakçılar zulümde kararlı; ya biz, direnmekte kararlı mısınız?
Danıştay, katsayı uygulamasını kaldıran kararın yürürlülüğünü durdurarak adaletten değil haksızlıktan yana tavır aldı. YÖK itiraz etti ve bu kez de YÖK’ün itirazını kabul etmeyerek, adâleti resmî ideolojinin kafesinde tutmakta kararlı ve ısrarcı davranacağını göstermiş oldu. Bu karar hukukî değil alenen siyasî, hatta tam da ideolojik bir karardır. O zaman meseleyi “meslek lisesi”ne indirgeyip de aslını gizlemeye kalkışmanın hiçbir anlamı yoktur. Danıştay bu yasağın İHL’lere, özelde başörtülü öğrencilere karşı alındığını biliyor ve bunun için geri adım atmayacaktır. O zaman da ne YÖK ne de Hükümet geri adım atabilir. Gerçi YÖK en azından katsayı konusunda çözümün takipçisi olduğunu söyleyip, B planını devreye sokacağının sinyallerini verdi, ama Danıştay’ın yeni plânı da devre dışı bırakma ihtimali gözden kaçırılmasın. Demek ki bu konuda öncelikle meselenin muhatabı olan halk kitlesi kararlılığını ortaya koymalıdır. Katsayı için başlayan protestolar, kurulan birliktelikler kalıcı bir dayanışmanın zemini haline getirilmeli, başörtüsü özelinde tam bir hak, adalet ve özgürlük direnişi gerçekleştirebilmenin imkânı oluşturulmalı ve YÖK’ün bu tavrına sahip çıkılmalı ve desteklenmelidir.
Özellikle Ece Nur’un sergilediği örneklik düşünülürse, tüm Müslümanlar bu sorunla ve sorumlulukla yüzleşmeli, gereğini yerine getirmelidir.
Kemalist, bağnaz, yasakçı, tek-tipçi eğitim sistemi, çirkin yüzünü bir kez daha gösterdi. Okulları askeri kışlalar ve kendilerini ise o kışlaların paşaları sanan yasakçı zihniyet, 12 yaşında başörtülü bir kız çocuğuna tahammül edemedi. Minik Ece’nin zaferini hazmedemeyen Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Hamravat İlköğretim Okulu yönetimi, önce kaydını yenilediği Ece Nur Özel’i daha sonra tekrar sürgün etti. Başörtü taktığı gerekçesiyle, okuduğu İlköğretim Okulunda önce ikna odalarına alınan, ardından kendisine tutanak imzalatılmak istenen ve son olarak da arkadaşlarından koparılıp evinden oldukça uzak Yatılı Bölge Okuluna sürülen Ece Nur Özel’in kararlı direnişi önce sonuç vermişti. 12 yaşındaki Ece Nur, 2009-2010 eğitim-öğretim yılında 54 gün başörtüsüyle eğitim görebildi. Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ne uymadığı gerekçesiyle sürülen ve 1 Aralık’ta ders başı yapması gereken Ece Nur için İlköğretim Okulunda şimdilik geçici bir formül bulunduğu açıklanmıştı. Durumu Milli Eğitim Bakanlığı’na taşıyan İl Milli Eğitim Müdürlüğü zorunlu eğitim ilkesi gerekçesiyle okul hayatına son veremediği Ece’nin kaydını yenilemek zorunda kalmıştı.
Küçük Ece’nin babası Murat Özel’e yasa gereği başka okula sürgün edemeyeceğini söyleyen MEB, kendi ifadesiyle “suç” işledi. Okul yönetimi tekrar Ece’nin babasını çağırarak sürgün kararını gösterdi. Ece Nur, yeniden Yatılı İlköğretim Bölge Okuluna sürgün edildi.
Sakarya Adalet Girişimi olarak, Ece Nur’un babası Murat Özel’in çağrısını bizde buradan tekrarlayarak insan hak ve özgürlüklerine duyarlı bütün insanlara sesleniyoruz: “Bütün duyarlı insanları insanlık dışı bu uygulamalara karşı seslerini yükseltmeye, Ece Nur’a ve Ece Nur’lara sahip çıkmaya çağırıyoruz.”
Bu arada Demokrat Parti’yi ele geçiren Hüsamettin Cindoruk’ta, devamlı Ergenekon davasını sahiplenerek, safını belli etmişti. Şimdi de hükümet üyelerine, başörtülü eşleri sebebiyle ağır hakaretler ederek, safını netleştirmiş oldu. Cindoruk, “Aile fotoğraflarına baktığımız zaman sadece bizim devlet adamlarının eşleri türbanlı, öteki aile fotoğraflarında hatta Ürdün, Mısır, Suriye gibi devlet adamlarının eşleri medeni ve başları açık gözüküyorlar. Bu fotoğrafların bir kısmı da açıkçası kriptolara girdiğinden de Türkiye’ye mesafe koydular. Hissettiğim, en az iki seçimde Türkiye’de muhafazakar da olsa lâik düşünce iktidara gelirse Türkiye ile AB arasındaki buzlar eriyecektir” hazımsızlık hezeyanında bulundu.
Hazımsız Cindoruk ve onun hezeyandaşları zannediyor ki, -yahut ta bile bile- o bahsettiği ülkelerin gaspçı yöneticileri sanki Müslüman’ca bir hayata sahipler. Görünen o ki darbeci zihniyete kuklalık etmekten bıkmayıp, boyunlarındaki zillet iplerinden kurtulamayanlar, nedense ilk önce başörtüsüne saldırıyorlar.
Sakarya Adalet Girişimi olarak onlara sesleniyoruz: Artık anlamaları lâzım ki, bu karanlık ve yobaz zihniyet geleceğimizi esir alamayacak, İnşâallah buna fırsat vermeyeceğiz.
Elhamdülillah bu platformlar gün be gün çoğalmakta, hak ve özgürlük taleplerinde bulunanlar ülkemizin
dörtbir yanını sarmaktadır. Yurt içinde ve yurt dışında o kadar çok hak, adalet ve özgürlük gaspları ve hakaretler var ki; hangi birisinden bahsedelim. Bunu siz duyarlı halkımızın anlayışına bırakıyoruz ve bu zulümlere sessiz kalmamanızı talep ediyoruz.
Sakarya Adâlet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına
Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şûbesi
( Sâhir AKÇA )