Sakarya: Ece Nur’un örnekliğini çoğaltalım

SAGİR Başörtüsü Platformu 223. kez Adapazarı kent merkezinde toplanarak gündemi değerlendirdi. Son haftalarda yükselen şiddet sarmalına dikkat çekilen açıklamada “yaşanan süreç içinde müslümanca bir tutum sergilemenin zorunluluğu”vurgulandı. Hükümetin “Açılım” konusunda sergiledği ikircikli tutum emek mücadelesi veren gruplara karşı takındığı sergilediği şiddet eleştirilirken. Diyarbakırlı küçük Ece’nin mücadelesi hatırlatıldı. Açıklama “Ancak münferid olarak birçok soruna değinmemizin ,bu arada özellikle İslami kimliğe dönük düşmanlığın bir sembolü olarak “başörtüsü yasağı”na karşı verdiğimiz mücadelenin, sistemin zorba ve müstağni yapısının bütününe ilişkin olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Tüm bu kargaşanın ,işşiz yada asgari ücrete mahkum milyonların, gençliğinin baharında pusularda can veren gençlerin, ve Rabbim Allahtır dediği için hayatına müdahale edilen kızların kadınların yaşadıklarının sorumlusunun sistemin bu zorba ve müstağni doğasından kaynaklandığını unutmamalı ve unutturmamalıyız.” vurgusuyla sona erdi.

“Darbeciler halka hesap verecek” sloganının atıldığı açıklamada “Başörtüsü Müslüman Kadının Kimliğidir” “Direniş 5. yılında Zillet bizden uzaktır” dövizleri taşınan eylemi SAGİR adına Sakarya Dayanışma Derneğinden Kadrican Mendi okudu.

Açıklamanın tam metni:

Geçtiğimiz hafta içinde yurt genelinde yükselen protesto gösterileri,maalesef kan dökülmesiyle sonuçlandı.daha önce görülmediği kadar vahim bir şiddet sarmalına dönüşmesinden korktuğumuz bu süreç içinde müslümanca bir tutum sergilemek önümüzde tarihi bir vazife olarak duruyor.
Tüm bu karışıklığı salt “provokasyon “larla izah etmeye çalışmak bizi hiçbir yere götürmeyecektir.
Dökülen kanın , yükselen nefret dalgasının sebebi resmi ideolojinin halklar üzerinde yıllardır ve ısrarla devam ettirdiği politikalardır.
Olayları sonuçları üzerinden değerlendirerek , terör örgütü olarak tanımlanan bir yapının taraftarları ve düşmanları olarak tanımlanan halk kitleleri arasındaki mücadeleye indirgemek ne adil ne de gerçekçi olabilir.
Sorunun sebebi olan “Kemalizm”in ırkçılığa varan dayatmaları tüm eğitim sistemin ve bürokrasinin bu ideolojik dogmalara dayanılarak kurgulanması halklar arasındaki rahatsızlığın temelidir.
Kemalizm ile hesaplaşılmadan diğer hiçbir sorun gibi kürt sorunununda çözülmesini imkan dahilinde görmüyoruz.
Lakin gelinen noktada bu ülkenin çocukları birbirlerini öldürürken , dökülen kan yürekleri dağlarken insanların canlarını yakan realite ile yüzleşmelerinin ne denli zor olduğunun da farkındayız.çocuklarımız ölürken , devlete emanet edilen 33 askerin hesabını dahi verme ihtiyacı görmeyen silahlı bürokrasi birde üstüne üstlük savcılara,siyasilere akademisyenlere nizamat vermeye kalkıyor. Yıpranmaktan bahsedip duranlar, darbelerle, muhtıralarla, askeri vesayetle, darbe dönemi yasaları ve yönetmelikleriyle, inkar ve asimilasyon politikalarıyla, en insani hakları dahi yoksaymayla, kimliklerin reddiyle, işkencelerle, faili meçhullerle, kayıplarla, banka boşaltmalarla, ekonomik sömürüyle yıllardır hep halkı yıprattıklarını neden görmezden geliyor?
Evet Bizler inanıyoruz ki eğer bir hesap görülecekse bunu öncelikli olarak ellerine geçirdikleri devlet mekanizmasını çete mantığıyla kullanan sorumlulardan sormak gerekmektedir.
Bu arada hükümetin , açılım noktasında verdiği çelişkili ve ikircikli tutum ve tüm olup biteni iktidarlarına dönük bir komplo olarak değerlendiren yaklaşımları , sorunun önceki iktidarlara yaptığı gibi kendi iktidarlarını da bitirme potansiyelini harekete geçirmektedir..
Lakin iktidar etmeyi şiddet kullanma tekelinden ibaret gören bu siyaset tarzı , hak arayışındaki işçilere dönük şiddet uygulamalarıyla geniş halk kitleleri nezdindeki inandırıcılığını da yitirmektedir.
Ekmek ve emek mücadelesi verenlere reva görülen muameleyi şiddetle kınıyoruz.
Müslüman olmanın , adil olmak anlamına geldiğini bilenler olarak yaşadığımız süreçte Hakkı söylemenin ne kadar zor olduğunun farkındayız.
Ancak münferid olarak birçok soruna değinmemizin ,bu arada özellikle İslami kimliğe dönük düşmanlığın bir sembolü olarak “başörtüsü yasağı”na karşı verdiğimiz mücadelenin, sistemin zorba ve müstağni yapısının bütününe ilişkin olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz.
Tüm bu kargaşanın ,işşiz yada asgari ücrete mahkum milyonların, gençliğinin baharında pusularda can veren gençlerin, ve Rabbim Allahtır dediği için hayatına müdahale edilen kızların kadınların yaşadıklarının sorumlusunun sistemin bu zorba ve müstağni doğasından kaynaklandığını unutmamalı ve unutturmamalıyız.

Bu vesileyle daha 12 yaşında sistemin zorba yüzüyle karşılaşan ve inancı uğruna dağ gibi bir sorumluluk yüklenen Ece nur’un mücadelesini ,gündemde tutmanın ve örnekliğini çoğaltmanın hayati önemini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.
İnsanların inançları yüzünden zorbalığa uğramadığı, kula kulluk etmeye zorlanmadığı, ömrünü sermayenin çarkları arasında tüketmeye mahkum olmadığı, yurdunun işgal altında olmadığı bir dünyanın mümkün olduğu inancımızı buradan yineliyoruz.
Rabbimiz Zulüm karşısında susan dilsiz şeytan olmaktan bizleri muhafaza et.
Basiretimizi,ferasetimizi arttır.
Bizleri adil olarak bilinen insanlardan eyle.
Rabbimiz bizleri kardeş kanına bulaşmaktan,zorbaların oyuncağı olmaktan muhafaza eyle.
Sözümüzü yükselt , ayaklarımızı sabit kıl.
Amin 

 

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına
Sakarya Dayanışma Derneği

Bir cevap yazın