Kütahya: Kardeşliğin sınandığı bir aydan geçiyoruz

Mazlumder Kütahya Şubesi, başörtüsü eylemlerinde 11. kez meydanlardaydı. Bu haftaki eyleme Afyonkarahisar Hak ve İnanç Özgürlüğü Platformu mensupları da destek vererek güzel bir mücadele kardeşliği sergilediler. Açıklamayı Afyonkarahisar platformundan Büşra Ceylan ve Mazlumder Küahya Şubesi Başkan Yardımcısı Murat Aydoğdu birlikte okudu. Basın açıklamasının tam metni:

“Asra yemin olsun ki, İnsanlık hüsran içindedir. Yalnız iman edip, iyi ve güzel işler yapan ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna”
Değerli Kütahyalılar ve Kıymetli basın mensupları,
Zulme, ayrımcılığa, adaletsizliğe, hukuksuzluğa karşı mücadele etmek için, hak aramak amacıyla başladığımız eylemlerimizin bir yenisinde daha sizlerle birlikteyiz. Hepinize hoş geldiniz diyor ve teşekkür ediyoruz.
Evvela 1 yıl önce İsrail Terör Devletinin Gazze’deki mazlum Filistin halkına karşı başlattığı soykırımı ve katliamı lanetleyerek başlıyoruz. Ölen kardeşlerimize Allah’tan rahmet, kalanlara sabır diliyoruz.
Sindirilmiş değil, haksızlık ve hukuksuzluklara karşı direnen, hak arama bilincine sahip bir toplum için, İslâmî kimliğimize, inancımıza, başörtüsü özgür oluncaya dek her Cumartesi burada olacağız.
Bu hafta farklı bir gündemle karşınızdayız. Bilindiği üzere Her dinin milletin kutsal veya diğer zaman dilimlerinden farklı kabul ettiği kendine özgü belirli gün ya da ayları vardır. İslâm’da da bu tür gün, gece ve aylar vardır. İşte bu gün bu özel zamanlardan muharrem ayının 10. gününü idrak ediyoruz. Toplumumuz arasında Aşure günü olarak bilinen bu günün, kardeşlik anlamında bize neleri hatırlattığına değinmek istiyoruz. Aşure gününün içinde yer aldığı Muharrem Ayı çok eski zamanlardan beri haram ay olarak kabul eden bir aydır. Kuran’ı Kerimde tövbe suresinde haram aylar şöyle geçer;
“Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin.” (Tövbe 9/36) “Haram aylar” Cahiliye devri uygulamasına göre, hürmet edilmesi gereken, savaş yapılması ve kan dökülmesi yasak olan Kameri aylar demektir. Muharrem ayı hem hicri yılın ilk ayı hem de kan dökülmesinin haram olduğu aylardan ilkidir. Hz. İbrahim (AS)den kalan bir uygulamadır. İslam’ın tarih sahnesine çıktığı zamandan sonra stratejik olarak bu ayda kan dökülmemesi hükmü kalkmış olsa da bu aya hürmet müminler arasında devam etmiştir.
Bu ayın içinde yer alan, bugün idrak ettiğimiz Aşure günü sadece İslam için değil kitap ehli dinlerce ve müşrikler arasında da özel bir gündür. Bilindiği üzere Hz. Muhammed’in Medine’ye hicret ettiğinde orada Arap halkla birilikte yaşayan Yahudiler vardı. İşte bu Yahudiler, Hz. Musa ile İsrail oğullarının Firavunun zulmünden Aşûre günü kurtulduğunu söyleyen Yahudileri Hz. Peygamber yalanlamamış ve hatta bu yönde olumlu bir tavır sergilemiştir. Bunun yanı sıra tüm Samî dinlerde özel bir yere sahip görünen Aşûre günü Vahiy öncesi Arabistan da önemli kabul edilmiştir. Rivayetlere göre Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Yakup, Hz. Yunus, Hz. Musa’nın başında geçen önemli olaylar muharremin 10. günü gerçekleşmiştir.
Ve kardeşlik sınavının kaybedildiği gün Kerbela
İnsanlığın iktidar hırsı bugün olduğu gibi geçmişte de yürekleri kanatmıştı. Hicri 61, Miladi 680 yılında 10 Muharrem cuma günü Hz. Muhammed’in torunlarından Hz. Hüseyin, Emeviler’in II. Hükümdarı Yezit yönetimi tarafından şehit edilmiştir. Kerbela hadisesi tarihte kara bir leke olarak yerini almıştır. Bu kadar zaman geçmesine rağmen o günün acısı hala yüreklerimizi sızlatmaktadır. Muharrem ayı kan akıtmanın doğru olmadığı bir zaman olduğu halde, sanki şeytan bu ayda tam mesai çalışmaktadır. İnsanlık bu ayda sanki kardeşlik sınavlarına tabii tutulmuştur. Garip bir tesadüf ki bu günde İnsanların birbirleri ile olan kardeşlik bağlarını kopartmasını sağlayacak haset, kıskançlık, karamsarlık ve tahammülsüzlük gibi yıkıcı eğilimler tüm taraflarca yoğun bir şekilde hissedilmekte. Ülkemizde ve dünyada olup bitenler barışı arzulayanların kaygılarını artırmaktadır.
Yıllardır Çin halk cumhuriyetinin asimilasyon politikalarıyla baskı altında olan Doğu Türkistan’daki Uygur halkı bu yıl 5 Temmuzdan itibaren çeşitli zulümler altında inlemektedir. Yine bu günler geçen yıl İsrail’in hava ve kara saldırılarıyla yürüttüğü Gazze katliamının ikinci yılıdır. Bu ay içinde Gazze için yardım amacı taşıyan yardım konvoyu şu sıralar mısır hükümeti tarafından sınır kapısında bekletilmektedir. Gazze hala abluka altındadır. Geçtiğimiz ay ise yemen içinde patlak veren iç savaş Suudi Arabistan kadar ulaşmıştır. Suudi Arabistan ise komşusunun iç savaşına trajik bir şekilde misket bombalarıyla karşılık vermiştir. Ve kendi ülkemizde kardeşliğin yeniden tesisi için nice zamandır yeşertilmeye çalışılan barış, gündemin bulandırılması, bu savaştan acı çekmiş tarafların yaralarının yeniden kanatılması suretiyle baltalanma tehlikesi içindedir. Ülke olarak büyük bir imtihandan geçmekte olduğumuzun altını çizmek istiyoruz.
Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Rum, Ermeni, muhafazakâr acının iki kutbuymuş gibi gösterilmeye çalışılan tüm taraflar, aslında çok derin bağlarla birbirlerine bağlıdır. Unutmamalıyız toplumumuz siyah beyaz bir toplum değildir. Bütün parçaları birbirine bağlantılıdır. Bir parçasında meydana gelen bir sorun domino etkisiyle bütün toplumu etkiler. Doğru iletişimi kuramamış olmak maalesef ki toplumun parçalarının acıların nedeninin olarak ötekiler olarak görülmesine neden olmuştur. Ve şu an önümüzdeki en büyük TEHLİKE DAR BAKIŞ AÇILARINDAN HAREKETLE ülkemizde birbirinden ayrılmayacak guruplarının birbirleri ile çatışmaya girmesidir. Aşure gününü yaşadığımız şu günde, Bu kardeşlik sınavında DOLDURUŞA GELMEMELİYİZ…
Murat AYDOĞDU
MAZLUMDER Kütahya Şube Başk. Yard.

Bir cevap yazın