Babalar evlatlarını kimden, nasıl korur?

Her yazarın yazma amacı farklıdır.Hayatını kazanma gerekçesinden,kendini ifade etme gerekçesine kadar saygı duyulası nedenler taşır,yazma-paylaşma isteği.Benimkisi,yazma nedenim,olmayı istediğim şey olmaktı,kendimce.Olmak istediğim şeydi,yazma nedenimdi ; ‘ haksızlığın karşısında mağdur edilenin ‘ uyananı ‘ olabilmek.

Haftalar önce olmalı,bir küçük Ece Nur geçti,yüreğimden.Bir çok başörtüsü mağdurundan biri,konuyu içselleştirmiş biri olarak,konuyu bilen lakin yaşamamış olanlardan farklı olarak okudum Ece Nur’un ve ailesinin yaşadıklarını.Aldığım e-mail kısaca özetliyordu durumu,mailin altında Ece Nur’un babası Murat beyin iletişim bilgisi vardı.Hemen aramak istedim,arayamadım.Bilmediğim bir karartı,eski günleri hatırlamaya niyetli olmalı,aramadım,arayamadım.Günlerce aynı maili ve yeni gelişen bilgileri okudum durdum,Ece Nur sık sık aklıma düşer oldu,yolda izde her ilköğretim öğrencisi gördüğümde ‘acaba şimdi nasıldır?’ sorusu geldi aklıma,geldi ama geçmedi.Yine niyetlendim,aramadım,arayamadım.Çünkü Ece Nur’un durumu biraz kendi anılarıma dönüş olacaktı,kendimde o gücü bulana kadar bekledim,o gücü buldum.Ece Nur’un babası ile görüştüm ; uyuyanları,uyandırmak niyetiyle… 

   Cemile Bayraktar :Murat bey,Ece Nur’un tercihi nedeniyle yaşadığınız süreçte sabır,sonucunda olumlu yanıtlar elde edebilmenizi,edebilmemizi dilerim.Ayrıca evladının tercihinin arkasında bir baba olarak bu denli cesaretli duruşunuz için tebrikler.Yaşadıklarınızı kısmen yaşamış biri olarak bu söyleşi benim için bir röportajdan çok bir dertleşme söyleşisi gibi olacak,bu nedenle kullanacağım dil noktasında sorularıma hassasiyetimi yansıtabilmeyi dilerim,malumunuz hastalanan adam doktor değil,derdinden anlayacak kendi gibi hasta birini istemiş.Bize Ece’den ve Ece Nur’un bu tercihinin zemininden bahsedebilir misiniz? 

   Murat Özel: Ece Nur’un tercihinin zemininde aile içi İslami yaşam hassasiyetleri olduğuna inanıyorum aynı zamanda İslami camianın etkisini de göz ardı etmemek gerekiyor.

    CB:Ece Nur’un örtülü olarak yaşamak istemesi kendine ait bir tercih midir ? 

  M.Ö:Evet,Ece Nur tercihini İslam’dan yana yaptı bizlerde haliyle bu tercihe sevgimizle cevap verdik.Ailemizin tercihi de İslam’dan yana yaşam biçimi olarak seçmiş olduğumuz İslam dinini,bu kültür emperyalizminin çatısı altında evlatlarımızı kirletmeden yaşamaya gayret ediyoruz.Kültür emperyalizminin açık ve net belgesi olan baş örtüsü yasağını şu an fiili olarak yaşamaktayız kızımın tercihinin arkasında durmak ona destek olmak asli vazifemdir Ece Nur bu tercihini istediği müddetçe destek olacağız.  

  CB:Aileniz Ece Nur’un bu tercihine nasıl yaklaştı,bu durumun sonuçlarını kestirebiliyor muydunuz,herhangi bir yılgınlık ya da Ece’yi bu tercihinin sonuçlarından haberdar etmek gibi bir girişiminiz oldu mu ? 

  M.Ö:Bu tercihe dediğim gibi mutlulukla karşılık verdik,bu da Ece Nur için büyük bir avantaj olsa gerek,durumun sonuçlarını kestirebiliyordum,doğrusu bu denli sert tavırlarla karşılaşacağımı kestiremiyordum iktidarda muhafazakar bir partinin oluşu beni cesaretlendiriyordu (çözüm adına) oysa bunun bizim için bir dezavantaj olduğunu kestirememişim.Ailece bu zorlu günlere adım atmadan önce istişaremizi kendi içimizde yaptık eşimin oğlumun ve Ece Nur’un kararlarıyla olabilecek olumsuzluklara karşı kararlılığımızı ortaya koyduk.  

  CB:Ece Nur okula başörtülü gitmeye başladığında eğitimcilerden ne tür tepkiler aldı ? 

  M.Ö:Dersten atıldı,kınandı,tenkit edildi,eve gönderildi,arkadaşlarının içinde başını açması konusunda sert tavırlarla kınandı,bu süreçte öğretmenlerin İslam’a olan kişisel nefretlerini de savunmasız olan Ece Nur üzerinde uygulamaya koyuldular.Örneğin Türkçe öğretmeni,’ kızım başındaki bir kıl parçası için bu örtü takılır mı ben imam hatip mezunuyum Kuran da böyle bir şey yok ne diye örtüyorsun,Ece’de ALLAH için örtündüğünü ifade ediyor,Rehberlik öğretmeni,’ kızım okulun kuralları var uyman gerekiyor ‘ sözüne Ece’de öğretmenim ALLAH’ın da kuralları var diyerek inancını kısa ve öz izah ediyor,haliyle vicdanlarını rahatsız edici cevaplar almaları öfkelerini daha da kabartmış olmalı ki 6 kez ikna odasına alarak tehdit ve kınamalarına devam ettiler,ikna odalarında muhafazakar öğretmenlerinde aralarında bulunan sorgu memurları Ece Nur’u çapraz sorguya alıyorlar.Ece’den korkmuş olmalılar ki her sorgulama 4 veya 6 kişilik öğretmen grubuyla yapıldı,bir keresinde 8 öğretmen birlikte sorguya ve iknaya alıyorlar,okuldan atılacağını söylediler,seni babanın elinden alacağız,baban hapse girer,vs. vs çirkin tehditlerle caydırmaya çalışıldı. Öğretmenlerden biri  nerelere gittiğimizi,kimlerle görüştüğümüzü,evimizin mahremine kadar bilgi edinme cüretinde bulundu,kendisiyle görüştüğüm bu edepsiz şahıs yaptıklarının gayet normal olduğunu kabullenmiş olduğunu gördüm,kızımın başındaki örtü bizler için şeref ve namus timsali bir anlayış içerdiğini izah ettim,kendisinin eşinin (AFFINIZA SIĞINARAK SÖYLÜYORUM CEMİLE HANIM) eteksiz sokağa çıkmasını teklif ettim,eşinin daha modern olması gerektiğini ilkel diz altı etek giymemesi gerektiğini ifade edince,yüz ifadesinin değiştiğini cevap verecek durumda olmadığını gördüm ve kişilerin özel yaşam ve inançlarına yön vermemesi gerektiğini,yapması halinde kendi ailesine de birilerin müdahale edeceğini anlatmaya çalıştım,bunları yaşarken hiçte rahat olmadığımız bir psikoloji içine girdik 

  CB:Gelişen süreçte neler yaşadınız ? 

   M.Ö:Bu süreçte çokta rahat bir seyir izlediğimiz söylenemez,okul idaresinin ve Milli Eğitim Müdürlüğünün almış olduğu kesin kararlarına göre benim baba olarak ikna edilmem gerekiyormuş,bununda bizzat Milli Eğitim Bakanlığı tarafından istendiğini öğrendim.Eğer ikna edilmezsem büyük bir çıkmaza gireceklerini,çözümsüz kalacaklarını ifade etmişler,bu da iktidar olan Akp için olumsuz sonuçlar doğuracakmış.İfademe baş vurdular,bu konuda ciddi bir tehdit aldığımızı,tehditi devlet olarak üzerimizden kaldırmaları gerektiğini,vatandaşını tehditlere karşı korumakla mükellef olduklarını ilettim.İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Ebubekir Ermiş,kim tarafından tehdit edildiğimizi sorunca ; ALLAH tarafından tehdit edildiğimizi,bizi cehennemle tehdit eden ALLAH’a karşı yapabilecekleri varsa ALLAH ile hesaplaşmaları gerektiğini,bizi İslam’la aralarındaki probleme alet etmemeleri gerektiğini ifade ettim.Her ne kadar böyle ifade olmaz dediyse de resmi tutanaklara geçirdim.Yakın samimi dostlarım aracılığıyla haber göndererek kızımın başı açması konusunda ricada bulunmaları da işin bir başka edepsizliği. 

  CB:Canınızı acıtan sorular sormak zorunda kaldığım için peşinen üzgün olduğumu belirtmek isterim.Öğretmen ve öğrenci ilişkisi çoğu kez öğret-öğren dialogundan çıkıp karşılıklı ‘ sevgi ‘ ilişkisine dönüşebilir,öğrencilerinin gözünde idolleşen öğretmenler vardır mesela bu anlamda Ece Nur’un tercihinden dolayı bu yaşta,çocuk diyebileceğimiz bir kız çocuğuna yaptırım,yıldırma,caydırma ve yasaklama getiren öğretmenlerin bu yanlış tutumunun sonuçları Ece Nur’un yakın ergenlik dönemine sirayet etti mi ?Yani Ece’de olumsuz yönde bir ruh hali gözlemlediniz mi ? 

  M.Ö:Haliyle Ece Nur etkilendi,bazen ders çalışırken kitaplarına anlamsız bir şekilde baktığı günleri gözlemledik,öğretmenleri cezalandırıcı gibi görmesi uzun süre yorum yapmaması bizi endişelendiren durumdu ,bir nebze de olsun öğretmenlerine bakış açısını değiştirme adına öğretmenler gününde tüm öğretmenlerine karanfil dağıtarak barış ilanını Ece tarafından hayata geçirdik ne yazık ki bu karanfillerinde katılaşmış taş kalplerin yumuşamasına sebep olamadığını gördük.

    CB:Peki aile olarak bu süreç kendi ilişkilerinize etki ediyor mu ? 

  M.Ö:Tabii ki etki unsuru olmuştur ama bu bizi eyvah dedirtecek kadar etki etmemiştir.  

  CB:Ece Nur’un sanırım 12 yaşında ‘ sürgün ‘ edilen bir çocuk,bu ağır sürgünün sonucunda değiştirdiği okul ile yeni okulunu kıyaslarsak,neler söylerdiniz ? 

  Yeni okulu eski okuluna nazaran fiziki koşulları çok da iyi olmayan bir yer,eğitim seviyesi düşük,şartlar çokta elverişli değil,servis sorunumuz var.Okulun 3-4 km uzakta olması ayrıca bir sorun sabah ben götürüyorum,saat 2.30 da tekrar gidip almak zorunda kalıyorum,bu zahmetli günlerimiz sonucu vazgeçebileceğimiz ümidiyle beklediklerini üzülerek öğrendim,ola ki zahmet çekeriz,kızımızın başını açarak bu zahmetten kurtuluruz düşüncesi tamamen şeytani bir tavır,şartlar her ne olursa olsun davamızdan ALLAH izin verirse vazgeçmeyeceğiz.  

  CB:Kızınız bu durumu kendince nasıl yorumluyor,Ece’nin yasağı nasıl yorumladığını merak ediyorum ? 

  M.Ö:Ece çok konuşkan bir kız değil ama konuştuğunda iyi laflar eder genelde,bu zulmü yapan yasakçıların Müslüman olup olmadıklarını sorması,baş örtülü öğretmenlerin başını açması için ikna çalışmalarına anlam veremeyişi ve bunların benden izahını istemesi çok zor bir durum.Ne diyeceğimi bilemedim,Ece Nur tepkisini okul müdürüne göstermek adına kendince bir eylem planı yapmış okul kıyafetlerini ve baş örtüsünü okul müdürünün yüzüne çarpmak istedi,tabii ki bunu engelledim bu şekilde büyüklerine tepki göstermemesini tavsiyede bulundum.Yorum olarak zaman zaman Filistin’deki çocukların durumunu örnek göstererek baba bunlar İsrail’iler mi,diye serzenişte bulunduğu günler oldu. 

  CB:Peki biraz size dönsem,hayat içerisinde ‘ baba ‘ koruyucu olanı,kısmen güçlü olanı temsil eder.Bir nevi zarara karşı kalkan olarak tanımlayabiliriz.Zaten İslam dini bu nedenle öksüz ve yetimin korunması konularına oldukça vurguda bulunur.Siz bir baba olarak kızınızı koruyabildiğinizi düşünüyor musunuz?Ya da Ece Nur’u ‘neden,kimlerden,nasıl’ koruyorsunuz ? 

  M.Ö:Rabbimin bana izin verdiği müddetçe yaşamımın süre gelmesi halinde gücümün ve imkanlarımın dahilinde koruyacağım.Hiç kimsenin ona kendi ideolojisine boyun eğmek için yaptığı baskıya müsaade etmeyeceğim inşallah ,ama sorunuzdaki neden ve kimler ibaresi oldukça zor bir soru,yasakçılarda Müslüman olduklarını,iman ettiklerini iddia ediyorlar,İslam’ın hak din olduğunu kabul ediyorlar,bu yaman çelişki kimi kimden koruduğumuzun izahını güçleştiriyor.Oysa ki biz inançlarımıza göre öğrendiklerimiz ALLAH’ın teşri hakkına karşı gelenlerin,Müslüman olarak tanımlanamayacağıdır.Teşri hakkı diyorum yani yasak ve serbestlik yetkisi ALLAH’u teala,teşri hakkının sadece kendine ait olduğunu bize Kuran da belirtiyor ve helal (serbest) – haram (yasak) yetkisinin kendine ait olduğunu,yasak ve serbestliği kişilerin kendi heva ve hevesine göre belirleyemeyeceğini bize emrediyor.Bunun aksine davranışlarında tevhitten çıkılmış olduğunun vurgusunu yapıyor bireyler,teşri hakkı çerçevesinde kendini yoklayabilir inanışlarının sağlamlığı noktasında karar verebilirler.   

  CB:Meşru olan güçten ( yasa ) evladınızı ‘ korumak ‘ zorunda kalıyor oluşunuz siz de nasıl bir etki bırakıyor ? 

M.Ö:Gayet doğal çünkü teşri hakkı tamamen ALLAH ın yetkisinden alınmış tamamen beşeriyetin eline verilmiş ve bunu muhafazakar bir grubun eliyle hayata geçirilmiş,belam bin bağura misali etkiden çok bu koruma eylemi bizim için izzet ve şereftir.  

  CB:Ezber bir cümle,tipik bir baba tavsiyesi ; ‘ evladım,oku adam ol,hayatını kurtar ‘ nevinden bir tavsiyeyi siz kendi evladınıza söyleyecek olsaydınız,malum yasağın devam ettiği süreçte nasıl söylerdiniz ? 

  M.Ö:Oku!Yaratan Rabbin adıyla oku ki adam olasın,Rabbinin adını terk edersen okudukların seni adam etmez.Rabbinin emirlerine karşı gelmektense okumamasını tercih ederdim. 

  CB:Biraz özelden genele geçmek istiyorum,başörtüsü yasağının uygulanmaya başladığı 28 Şubat sürecinden bugüne(elbet evveliyatı da var),yasağın sonuçlarına bakınca başörtülü yaşama tercihinde bulunan kadınların,onlara destek verenlerin ( ? ) duruşunu nasıl yorumluyorsunuz ?Neler oldu,neler olmalıydı ? 

M.Ö:Onların,bacılarımızın,kızlarımızın onurlu mücadeleleri olması gerektiği gibi devam etti.Ezildiler,zulme uğradılar,dışlandılar,ötekileştirildiler,kimlikleri kabul edilmedi, toplumun içinde yaşam hakkı verilmedi,okuyup adam olmaları gerektiğini söyleyen büyükleri bu şekilde adam olunamayacağını onlara hatırlattı,adam olacaksa benim istediğim gibi bir adam olacaksın denildi,dünyalıklarını RABLERİ için ellerinin tersiyle ittiler,kimi evinde bu zulmün bitmesini,kimi de sizler gibi haykırışı sürdürüyorlar hepinizin göz yaşları fırat gibi kükreyerek onları inşallah boğacaktır.

Olması gereken desteğin yetersiz ve cılız olduğunu düşünüyorum daha aktif ve yoğun geçmesi gereken basın açıklamaları ve mitingler,oldukça zayıf duyarsız bir ümmet varmış gibi algılanılıyor,tabiiki duruşunu 28 şubat sürecinden günümüze kadar değiştirmeyenler oldukça azınlıkta kalmış görünüyor mevcut iktidarla var olanlarıda gelecek vaadleriyle dahada pasifleştirilmiş baş örtüsü yasağının gündemden kaldırılmasını başarmıştır,elbirliğiyle gündemi bizim belirlememiz gerektiğine inanıyorum.  

  CB:Konuyu kamuoyuna nasıl duyurdunuz?Siyasi isimlere ya da herhangi bir medya organına başvurdunuz mu?Aldığınız sonuçlar nelerdir?Kimler konuya eğildi,kimler kayıtsız kaldı ? 

M.Ö:Bu konuda hiyerarşik yapıyı bozmadan silsile yoluyla hareket ettim öncelikle okul idaresi,Milli Eğitim İlçe Müdürlüğü,Milli Eğitim Müdür ve müdür yardımcıları,Akp il başkanı,Akp il millet vekilleri,başbakan yardımcısı Bülent Arınç ( hazırlamış olduğum Ece Nur ile ilgili ceza içerikli resmi tutanaklar kısa meselenin izahı olan dosyayı sundum yüzüme bakıp tek kelime etmeden yoluna devam etti ).İlginçtir basının bu konuyla ilgili sorularına Akp millet vekili Abdurrahman Kurt’un ”haberim yok” demesi,baş örtüsüne bakışlarının ne boyutta olduğunun izahıdır,oysa ki Abdurrahman Kurt olaydan ilk haberi olan kişidir,siyasilerden kayıtsız kalanlar bunlar.Basından kayıtsız kalanlarda Zaman gazetesi 25 kez den fazla aradım,bana verilen cevap ”yasal olmayan bir durum,yapabileceğimiz herhangi bir şey yok,başını açması gerekiyor,yönetmelik böyle”.Saadet partisi ilginçti,Numan Kurtulmuş’un özel kaleminin verdiği cevap,” kardeşim ne yapmamızı bekliyorsun ?Milli Eğitim Müdürünü görevden mi alalım?” diyerek lakaytlığını ortaya koydu.Abdurrahman Dilipak’ı aradım,3. arayışımda görüşme imkanı oldu,rahatsız etmiş olmalıyım ki beni Mazlumder’e yönlendirdi (geçmiş olsun veya dert etmeyin taslanmayın gibi teselli verici herhangi bir ifade kullanmadan telefonu kapadı).Abdurrahman hocanın bu duyarsız tavrı beni çok incitti,Dr.Sefa Saygılı’dan psikolojik destek almak istedim,karşılık görmedim( acı durumlar değil mi ? ).

    Basına duyurma olayımız Vakit gazetesinin desteğiyle ve samimi yaklaşımıyla oldu,bu konuda Murat Alan beyin emeği oldukça fazladır,günlerce sür manşetten yayınladılar,okul idaresine yapılanların haksız bir tutum olduğunu telefon açarak dile getirdiler,yapılan baskıyı ilk önceleri inkar eden idare sıkıştırmalar sonucu baskının olduğunu bundan sonra müsaade etmeyeceklerini de itiraf ettirmiş oldu.

   Özgürder Diyarbakır şube başkanı Bülent Serdar Yılmaz beyinde şu ana kadar göstermiş olduğu samimi hassasiyeti de bizi memnun etmiştir.Aynı zamanda Özgürder’in farklı illerde yapmış oldukları baş örtüsü eylemlerinde Ece Nur’a yer vermeleri desteklemeleri de bizi oldukça memnun etti.

   Tokat Özgür Eğitimsen’in şu ana kadar olan mücadeleside onur vericidir,özellikle Beytullah Emrah ve yöneticilerinin hassasiyeti kızımızı onurlandırarak onur belgeleri hazırlamaları,kitap hediye etmeleri,inanın yasakçı zihniyetlerin vermiş oldukları belgelerden çok daha kıymetli  ve anlam ifade etmiştir.

   Yeni Şafak ,Taraf gazetesi,Özgün Duruş,Haksöz dergisi,İkra-der,Doğru Haber gibi İslami kesime hitap eden basının ve köşe yazarlarının gündemi muhafaza etmeleride sevindirici olan durumdur.

  

  CB:Bu kayıtsızlığı neye bağlıyorsunuz ? 

   M.Ö:Yorum yapamıyorum bağışlayın,onları ALLAH’a havale ediyorum. 

  CB:Yaşadığınız olumsuz gelişmeler sırasında olaydan haberdar olan insanlardan herhangi bir beklentiniz oldu mu ?Mesela Müslüman dindarlar,ya da özgürlükçü solcular,belki liberaller toplumun farklı kesimlerinden konuya nasıl bir yaklaşım getirmelerini beklerdiniz? 

  M.Ö:Evet oldu,özellikle Müslüman dindarlardan Müslüman camianın gücünü arkasına alarak söylemlerini sürdürenler sonuçsuz kaldı,özgürlükçü solculardan,özellikle Taraf gazetesi yazarlarından sonuçsuz kaldı.

   Beklentim kendileri için istemiş oldukları hak hürriyetlerin Müslüman baş örtülü Ece Nur içinde istemiş olmalarıydı,oysaki taraflı bakışları umursamayışları kendilerinin inanmış oldukları demokrasi dininin inkarı olarak ortaya konulmuştur,bundan sonra duyarlılık gösterirler mi bilmem ama erdemlilik timsali bu aydınların suskun duruşları işbirlikçi bir yapı sergilemelerinin ispatıdır. 

  CB:Çok özel olmayacaksa,yaşadığınız toplumda,tercihleriniz doğrultusunda,olmak istediğiniz gibi,inandığınız gibi yaşamanızın engellenmesi,yasaklanmak,bu durumun kanatlarınızın altındaki evladınız üzerinden hayata geçirilmeye çalışılması size nasıl hissettiriyor ? 

  M.Ö:Huzur ve refahlarını düşünen kesim için bunun bir istismar olduğunu söyleseler de bu durum hislerimde bir olumsuzluk yaratmadı özellikle Akp bürokrasisi,Milli Eğitim müdürünün ifadeleri,çocuğumu inançlarım doğrultusunda istismar etmiş olduğumun yaygarasını çıkarmasıydı,elhamdulillah inaçlarımız haktır onların batıl inançlarına çocuklarını istismar ettikleri gibi yapmıyorum. 

  CB:Makul bir gerekçesi ve sağlam bir nedeni mevcut olmamasına rağmen ısrarla sürdürülen bu ‘ yasak ‘ ile hemhal olmak zorunda kalışınızdan sonra,fazlasıyla yasağın süzgecinden geçmiş bir aile olarak,son olarak neler söylemek istersiniz ? 

  M.Ö:Tevbe etmelerini,ALLAH’ın ipine sımsıkı sarılmalarını,cehennemin olduğunu akıllarından çıkarmamalarını,heva ve heveslerinin doğrultusunda hüküm koymamalarını, ALLAH’a teslim olmalarını tavsiye ederim. 

  CB:Vakit ayırdığınız için,umutsuzluğa yaklaştığımız zamanlarda yeniden bir umut,bir destek olduğunuz için ailenize,size ve en önemli adımın faili sevgili Ece Nur’a teşekkür ederiz.Bu süreçte sabır,sonuçta olumlu bir gelişme dilerim.Süreç Müslüman’ın,sonuç Allah’ındır.

   M.Ö:ALLAH’a emanet olun.

Kaynak: Derin Düşünce

Bir cevap yazın