Sakarya: Yasaklar, işkenceler hâlâ devam ediyor!
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 226. Basın Açıklaması Adapazarı Akm önünde gerçekleştirildi. Ribat Eğitim Vakfı Sakarya şubesi adına Sahir Akça’nın okuduğu açıklama da İsviçre’de aşırı sağcıların, başörtüsünü okullarda yasaklamak isteyen yasa teklifinin reddedilmesi ve tartışmalı öneriyi kaleme alan milletvekilinin başörtüsü yasağını savunurken Türkiye’yi örnek vermesine dikkat çekildi. Eylemde Nuray Canan Bezirgan ve eşine yönelik polis şiddeti, Enver Aydemir’e yönelik işkenceler de protesto edildi. Basın açıklamasında “Direne direne kazanacağız”, “Tevhit, Adalat Özgürlük”, “uyan diren özgürleş” sloganları atılarak “Başörtüsü İslamın emri Müslüman kadının kimliğidir”, “Başörtüsüz Asla”, “Direniş Bir Mekteptir Biz de Sakaryalıyız” pankart ve dövizleri taşındı.
Açıklamanın tam metni :
SAKARYA ADÂLET GİRİŞİMİ (SAGİR) Başörtüsü Platformu 226. Basın Açıklaması
İnsanlık tarihi tâ Adem (as) döneminden beri hak ve zulüm kavramlarıyla tanışmaktadır. Hakkına razı olmama, başkasına hükmetme, ona ait olana göz dikme, olmazsa öldürmeye kadar varan insanlık dışı uygulamalar. Bunun örneklerine ülkemizde ve dünyada bolca rastlanılmaktadır ve hâlâ da devam etmektedir. Ülkemizde 1920’li, 30’lu ve 40’lı yıllarda oldukça fazla örnekleri vardır. Dünyada ise insanoğlunun varlığından beri vardır. Bugün başkalarının kan, göz yaşı ve terlerini sömürerek dünya jandarmalığına oynayan ABD, ülkemizde de geçmişte çok kan akmasına sebep oldu. Ancak başka oyunlar tezgahladığından şimdi başka ülkelerde bunu yapıyor. İran’da da dersini aldıktan sonra Irak’a, oradan Afganistan’a ve şimdi de Pakistan ve Yemen üzerinde işgaller için tezgâhlar hazırlamaktadır. ABD’nin ağa babası AB’nin ise sicili hepten bozuk. Bütün dünyanın kaç kere baştan başa yanmasına, insanların köleleştirilmesine sebep oldu. Bugün de o eskinin hayâliyle, insanlık dışı uygulamalarını yapabilmek için yanıp tutuşmakta ve bütün dünyanın gözü önünde orada misafir olarak bulunan yabancılara yapmadığı zulüm, hakâret hatta katliam bırakmıyor. Her ay onlarca olaya, insanlık dışı uygulamalara şâhit oluyoruz ve Sakarya Adâlet Girişimi olarak nefretle kınıyor ve müsebbipleri lânetliyoruz.
Tabi bu arada Avrupa’dan iyi haberlerde gelmiyor değil! İsviçre’de aşırı sağcıların, başörtüsünü okullarda yasaklamak isteyen yasa teklifi reddedildi. “Minâre Yasağı Referandumu”nun ardından İslâm dünyasının tepkisini çeken İsviçre’de, şimdi de okullarda başörtüsü yasağı teklifi vardı. Nihâyet bu teklif 104’e karşı 65 oyla reddedildi. Aynı zamanda Müslüman öğrencilerin Ramazan ayında jimnastik dersine katılmasını da mecbûri kılmak isteyen yasa önerisi, iktidar ve muhalefet partileri tarafından reddedildi. İsviçre’de alınan bu karara göre yaş sınırlaması olmadan ailelerin çocuklarını okula başörtülü olarak gönderebileceği belirtildi. Tartışmalı öneriyi kaleme alan milletvekili başörtüsü yasağını savunurken Türkiye’yi örnek vermesi dikkat çekti; “Türkiye bile okullarda başörtüsünü yasakladı. İsviçrelileri bu şekilde görmek üzücü” ifadelerini kullandı. İslâm dünyasından kabul edilen Türkiye, bu çeşit zulümlerle başkalarına örnek gösterilmektedir.
Peki, ya canım ülkemde durum değişti mi? İslâmî inancı gereği silah altına girmek istemediğini söyleyerek, vicdâni red kararı alan ve “Müslümanların en temel inançlarını bile bu kadar açık bir şekilde tahkir eden bir kurumda benim yer almam söz konusu olamaz” diyen Enver Aydemir’e yönelik militarist baskı sürüyor. Mazlum-Der Ankara Şubesi’nden Üstün Bol tarafından yapılan açıklamada Enver Aydemir’e Maltepe Askeri Cezaevinde yapılan işkencenin kameralar tarafından kaydedildiği, cezaevi hücresinde dört gün boyunca kelepçeli olarak tutulduğu ve ayrıca cezaevi müdürü Albay’ın odasında iki erin ellerini ve kollarını tuttuğu halde Albay tarafından defalarca yumruklandığı ve henüz hiçbir savcılığın işlem başlatmadığına dikkat çekildi. Şimdi ise Eskişehir Askeri Cezaevine nakledilen Enver Aydemir’le eşi, annesi ve babası görüşmek istemiş ancak cezaevi personeli Enver Aydemir’in eşinin ve annesinin görüşme talebini “başörtülerini kelebek modeli bağlamadıkları” gerekçesiyle geri çevirmiş ve bu uygulamaya ilişkin herhangi bir yasal mevzuat sunulmamakla beraber “emir kulu” olmaktan başka mazerete sığınılamamıştır.
Yine İstanbul Yabancılar Şûbe Müdürlüğü Misafirhânesi’nden bir tebligat için gelen telefon üzerine oraya giden “İnsanı Müdafaa ve Kardeşlik Derneği” Genel Başkanı Nuray Canan ile eşi Ömer Bezirgan polislerin saldırısına uğrar. Çeçenistan uyruklu 4 çocuk annesi bir kadın çocukları ile misafirhanede tutuluyordu ve astım hastası 10 yaşındaki oğlu rahatsızlanmıştı. Nuray Canan Bezirgan eşini yanına alarak çocuğu hastaneye götürmek için misafirhaneye gelir. Sorumlu komiser çocuğu hastaneye götürmesine izin verir. Ancak ne olduysa hastahâneden geri döndükten sonra olur. Sorumlu amir “Bu kadınla ilgili bilgileri neden basına veriyorsun.” diye kendisine çıkışır. Nuray Canan ise “Ben basınla hiç görüşmedim, sanırım benim yazı yazdığım internet sitesinden yararlanarak haber yapmışlar demeye çalışırken, amir “hemen bu kadını dışarı çıkarın” der. Bunun üzerine yanımda bulunan sivil memur kolumdan tutmak istedi. Bu sırada tartışma başladı. Eşim çantasındaki kamerayı çıkararak dövülmemi görüntülemek istedi. Bunu fark eden amir, eşimin boğazını sıktı. Görüntü alınmasını engellemeye çalıştı. Amir eşime ve bana çok sert davrandı. Polis merkezinin içinde bulunan kameraların görmediği kör noktaya eşimi götürdüler. Polis memurlarının eşimi dövdüklerini gördüm. Kurtarmak istedim ancak beni tuttular. Daha sonra beni de yerde sürükleye sürükleye götürerek dövmeye başladılar. Amir eşimi odasına çıkardı, kafasını masaya vurdu. O amir daha sonra benim yanıma geldi. Başörtümden tutarak beni sürüklemeye başladı. Ben de o sırada yere düştüm. Kötü davranışlara maruz kaldık. Bize devamlı “Şikayetçi olmayın, yoksa buradan çıkamazsınız” dediler. Bizim şikayetçi olacağımızı anlayınca da kendilerine darp raporu alarak bizden şikayetçi oldular. Polisler tarafından daha sonra hastahâneye götürüldük. Bize raporlarımızı vermediler. Eşimin kafasında ve boynunda morluklar oluştu. Benim de vücudumda darp izleri vardı. Buna rağmen polisler darp raporu aldı. Olayın ardından savcılık polis merkezindeki kamera görüntülerine el koydu. Görüntülerde her şey kamera kayıtlarında var. Dayak yiyen biziz ancak, rapora göre biz sapasağlamız.” Şimdi şu mantığı görüyor musunuz? Aynı Yahûdi taktiği, hem döveceksin hem de dayak yedi raporu alacaksın. Birde onlara rapor veren Hipokrat yeminli doktorları bir düşünün, nasıl bir kişiliğe sahipler.
Kurumların saygınlıklarını ve güvenilirliklerini daha fazla yitirmemeleri, insan hakları ihlâlleri ve işkence iddiaları karşısında takınacakları tavra doğrudan bağlıdır. Bizde “Sakarya Adâlet Girişimi” olarak; bütün ilgilileri, saygınlığını ve güvenilirliğini kaybetmekten korkan bütün kurumları; işkence, haksızlık, gasp, vs. yapıldığı iddiaları karşısında sorumluluk almaya, savcılıkları işkence iddialarını soruşturmaya ve ilkel zamanlardan kalma kılık-kıyafet dayatmalarından vazgeçmeye davet ediyoruz.
Dünya da ise bu haftaya damgasını vuran olay; “Filistin’e Yolaçık” Özgürlük Konvoyu ile Filistin-Gazze halkına insânî yardım konvoyunun Mısır’da başına gelenler. Ne kadar ibretlik bir hadîse. Mısır ki, eskilerin Firavunlar yurdu (Aslında bugün orası imanlı kardeşlerimizle dolu, orasının da bilmem yüzde kaçı Müslüman ve bugünün Mısır yöneticileri eski ataları olan o Firavunlara özeniyorlar), o Yahûdiler ki Firavun zulmüne uğramış İsrâiloğulları. Öyle bir zulüm ki, bebekleri katledilmiş, köleleştirilmiş, sindirilmiş ve sömürülmeye alıştırılmış bir toplum. Allah onlara Peygamberler göndermiş, iman eri olmuşlar ve Allah’ın izni ile Firavunu ve Firavunî sistemi alaşağı etmişler. Ne garip hal ki bugün o günün ihtişamlı Firavunu, sömürdüğü ve katlettiği o günün iman eri, ancak bugünün Siyonist Yahûdi’sinin emri altında ve günümüzün iman ve cihad abidesi Filistinli-Gazzeli kardeşlerimize yapmadığı zulmü, ayak oyunlarını bırakmıyor. Tâ İngiltere’den kalkıp, buralardan geçen ve Filistin’e kadar uzanan İnsânî Yardım Konvoyunu türlü bahâne ve oyunlarla engellemeye çalıştı, ağababalarının gönlünü hoş etme adına. Allâhu Ekber! Ne gam, kim durabilir iman-sabır ve cihad erlerinin karşısında. İşte o kapıda açıldı sonunda. İnşâallah bütün duvarlar birer birer yıkılacak ve bütün dünya mazlum ve mustadafları hürriyetlerine, iman ve inançları gereği olan kılık-kıyafet özgürlüklerine, herkesin hakkını aldığı sömürüsüz bir dünyaya kavuşacaklar.
Sakarya Adâlet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına
Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şûbesi ( Sâhir AKÇA )
2 comments
Hidayete, rahmete ve merhamete ulaşmak musibetlere sabretmek ile mümkündür. Andolsun ALLAH’ın andiçtiklerine ki, Kur’an’ın klavuzluğu altında mücadeleden vazgeçmemek bir erdemdir ve direnenler için ”SABAH YAKINDIR” ”FELAH YAKINDIR”
ve elbette ALLAH, her şeyin üstünde ve ötesinde, ne güzel velidir, ne güzel vekildir…
ALLAH’ a kul ve yeryüzüne halife olma bilincinehakkıyla sahip olması gerekn bizler nasıl davranıyor ve yaşıyoruz. kim olursa olsun acı çeken zulme uğrayan haksızlıklara uğrayan insanlara yardım etmek hedef gostermek gerekirse hedef olmak
ZULME TOPLUCA KARSI DURMAKTIR…
VE HAKLARINA TECAVÜZ EDİLİP SALDIRIYA UĞRADIKLARI ZAMAN BİRLİK OLUP KARSI KOYANLARDIR.. (ŞURA 39)
Saygılarımla Umut KUZU
ilk önce bütün müzlüman alemini slmlıyorum. ben başörtülü kadın lara yapılan bu haksızlıgı ve haksızlık yapanları kınıyorum bu şahıslar hem demokratikligi savunuyor hende başörtüsünü yok etmek istiyorlar. böyle kşilerim ülkemizde yaşatılmamasından yanayım.ben her zaman din yanındayım ilim yanındayım böyle ufak şeyler içinde insanların istikbalinin en gellen mesi çok açayip(=