Dindarlar başörtüsü yorgunu
Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, “”Sınırsız Dünyanın Yeni Sınırı”nda dindarlar başörtüsü yorgunu” başlıklı bir yazısında Yeni Şafak Ulaştırma’da görevli olan bir beyle olan konuşmasını köşesine taşımış. Ulaştırma görevlisi, Barbarosoğlu’nun başörtüsü nedeniyle bir toplantıya katılamaması karşısında şu itirafı dile getiriyor: “Bütün bunlar biz erkeklerin yüzünden oldu dedi. Sizin kadar yürekli olamadığımız için sürüyor bu yasak.” Barbarosoğlu, “Böyle düşünen dindar erkeklerin sayısı her geçen gün azalıyor.” diyor.
İşte Barbarosoğlu’nun yazısından ilgili bölüm:
Başörtülü kadınlar/genç kızlar bile başörtüsü ile ilgili bir şey okumak istemiyorlar. Düşünmek, bir analize muhatap olmak istemiyorlar.
Herkes başörtüsü yorgunu.
Bunu bu kadar rahat söyleyebilmemin bir sebebi var. Nazife Şişman’ın 2009 yılında Timaş Yayınları’ndan çıkan “Sınırsız Dünyanın Yeni Sınırı Başörtüsü” isimli kitabı, Tanpınar’dan ödünç bir cümle ile söyleyecek olursam tam bir sessizlik suikastına uğradı. Kitabı sosyal demokratlar, feministler ve liberaller okudu. Ama dindarlar itina ile kitaptan uzak durdular.
Dindarların hürriyeti, Batı coğrafyasında tehlikeye girdiğinde, Vakit’ten Cumhuriyet’e doğrunun birbirine en uzak noktaları birleşerek, “biz Müslümanlar” dairesi tamamlanıyor. İsviçre’nin minare referandumunu manşetten veren “merkez medya”, Türkiye’deki dindarların hakkı söz konusu olduğunda; “şeriat fobisi”ni ansızın atağa kaldırıyor.
Tıpkı Batı’da olduğu gibi, Türkiye’de şeriat fobisi sadece tesettürlü kadınların hürriyetini engelemek için devreye sokuluyor. Zaman’dan Murat Tokay (10.01.2010) Cüneyd Özdemir ile çok güzel bir söyleşi gerçekleştirmiş: “Başörtülü bir muhabir çalıştırmak istemiştim ama kabul görmedi.”
Özdemir şöyle diyor: “Kanal 7’de çalışan erkek muhabir işsiz kaldığında biz 5N1K’nın kapısını açtığımızda hiç kimse bir şey söylemiyor ama aynı kanaldan ayrılan başörtülü muhabir olunca işler değişiyor. Tam bir çifte standart. Utanç verici. Toplumsal iki yüzlülüğümüz.”
Laikçiler böyle de peki dindarların tavrı nasıl? Bin beter. Başörtülü kadınları, genç kızları sadece “öteki”ler tarafından mağdur edilmiş “zavallı bacılarımız” olarak haber yapıyorlar. Başörtülü genç kızlar, kadınlar özne olarak seslerini duyurduğunda, başarılarından bahsetmemek için gözleri görmez, kulakları duymaz adem kılığına bürünüyorlar.
“Zavallı bacılarımız” bizzat dindar erkekler tarafından işe alınmadığında, sizin geri dönüşünüz yok diyerek burs talepleri reddedildiğinde haber konusu yapılmıyor.
Başörtülülerin hakkını “öteki”lerden alırız, ama biz tepe tepe kullanırız anlayışı hâkim.
Beni bu satırları yazmaya iten; 9.1.2010 tarihinde Kürşat Bumin’in Türkiye: Başörtüsü yasağında ‘örnek’ gösterilen bir ülke isimli makalesi oldu. Kürşat Bumin, İsviçre’nin okullarında serbest olan başörtüsünü yasaklamak için, sağcı partilerin Türkiye’yi örnek gösterdiğinden bahsediyordu.
Şimdi her vesile ile Avrupa ülkeleri üzerinden sanki başörtülü kadınların yanındaymışçasına haberler yapmak kolay. Fransa burka ve çarşafı yasaklıyor ve para cezası getirmeye hazırlanıyor diye ayıplayabilir, İsviçre’ye kızabilir, ABD sınırından Kanada asıllı Ürdünlü başörtülü kadın içeri alınmadı diye haber yapabiliriz.
Hani çuvaldız diye sormayacak mıyız? Ona buna batırdın iğneleri amenna da. Başörtüsünü yasaklamak için Türkiye’yi örnek alan Batı’ya karşı söyleyecek cevabımız var mı?”