Cuntacılar hep başörtüsü düşmanı
“Balyoz Planı” darbeye giden yolda ne tür korkunç tezgâhların kurulabileceğini ortaya koyarken, bundan önceki darbe planlarında ve süreçlerinde olduğu gibi Balyoz planını hazırlayan cuntacıların da başörtülü kadınları hedef aldıklarını görüldü. Taraf’ın yayınladığı belgelerde Cumhuriyet Gazetesi’ndeki haberlerin ihbar kabul edilerek “Ankara Milli Eğitim Müdürlüğünün talimatı üzerine, türbanlı öğrencilerin açık öğretim sınavlarına girmesine izin verildiği” şeklinde not edilmesi dikkat çekerken, Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ndeki başörtülü öğrenci sayısının da yakından takip edildiği anlaşıldı. Konuyla ilgili olarak darbe planlarında “türbanlı öğrenci sayısının öğretim yılı başından beri artarak devam ettiği ve 418 kız öğrenciden 416’sının halen türbanlı olarak derslere girdiği, konunun İl Emniyet Komisyon Toplantısı’nda gündeme getirildiği, rektörün bilgi vermek üzere bir sonraki toplantıya çağrılmasının kararlaştırıldığı” maddesi yer aldı.
İmam Hatip Liselerindeki başörtüsü probleminin Balyoz Darbe Planı’nda aktif rol oynayan Çetin Doğan’ın 1. Ordu Komutanlığı’na atanmasından sonra başladığını göz önüne alındığında, belgelerde bu okulların fişlenmesi de şaşırtıcı bulunmadı. Darbe Planları’n Milli Güvenlik Bilgisi dersine giren subayların istihbarat nitelikli çalışmalar yaptığı görülüyor. Okullarla ilgili bilgilerin yer aldığı belgelerde Bingöl İHL’deki başörtüsü sorununun yakından takip edildiği, “Bingöl İmam Hatip Lisesi’nde, türbanlarını çıkarmamakta direnen 12 kız öğrenciye okul yönetimince 3 gün okuldan uzaklaştırma cezası verildiği” şeklindeki maddeden anlaşılıyor. Cuntacılar, sorun karşısında Hükümet’in tavrını ise şöyle değerlendirmiş: “Siyasi idarenin türban konusundaki tutumunun; laik düşünce yapısına sahip okul yönetimlerini pasifize ettiği, irticai görüşü sahip yönetici ve öğrencileri ise cesaretlendirdiği, mevcut yasalara göre laiklik ilkesine aykırı olarak türbanın serbest bırakmanın mümkün olmadığına göre AKP’nin sorunu bu şekilde vaziyeti idare etme yöntemiyle fiilen çözmeye çalışacağı değerlendirilmektedir.”
İsmi hep yasakla anılıyor
Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın adı daha önce de başörtüsü yasağıyla gündeme geldi. Kazakistan’daki Ahmet Yesevi Üniversitesi’nin mütevelli heyeti başkanlığına atanır atanmaz ilk icraatı başörtüsü yasağı olan Doğan, komünist rejim döneminde dahi açık kalan mescitleri kapatarak da tepkileri üzerine çekmişti. Doğan, başörtüsü yasağını sadece öğrencilerle sınırlamamış, velilere de yasağı uygulamıştı.
Platform Haber
One thought on “Cuntacılar hep başörtüsü düşmanı”
http://www.selamhaber.com/koseyazisi?id=469 Nuray Canan Bezirgan ‘ın son yazısı
Halkın yediği kuru ekmekten kesilen vergilerden ceplerine konan bol sıfırlı maaşlar ile paşalar gibi yaşam süren efendilerin marifetleri ortalığı kasıp kavurmakta.
Milletin çoğu askerlerden korkuyor, hatta yaşı gereği tarihe tanıklık edenler daha da korkuyor.
Neyse ki kanlı planları ele geçirip yayınlayabilecek ve bunun karşısında “yeter” diyebilecek kadar cesur olanlar da var. Yoksa bu memlekette nefes almakta bile zorlanacaktık.
Tüm eforunu bu ülkenin güvenliği için harcaması gereken bir kısım askerin topunu, tüfeğini, tankını düşmanına değil de milletin üzerine yönelterek en ince ayrıntılarına kadar planladıkları darbe senaryolarının deşifre olması herkesin huzurunu bozmuş durumda.
Sanki Yunan ordusu Türkiye’yi işgal planı kuruyor da; fişlenen insanları stadyumlarda topluyor, cuma vakti camiler bombalanıyor, mevcut hükümet devrilip yerine kukla bir hükümet kurduruluyor, caddelerde, sokaklarda tanklar yürütülüp insanlara gözdağı veriliyor. Kısacası barbarlıkta Nazileri aratmayacak planlarlar yapılıyor.
1997 yılında Sincan’da tankları yürüten ekipte yer alan Çetin Doğan’ın bu kez de İstanbul’da “dost olan halka destek ve güven diğer kesime ise gözdağı vermek için ‘Tankları yürütüp operasyona başlayalım’ ifadelerini kullandığı ses bantları da deliller arasında.
İlker Başbuğ’un yapacağı açıklama olayların müspet ya da menfi yönde mi gelişeceğine dair önemi büyüktü.
Binlerce sayfalık delile rağmen Başbuğ düzenlediği basın toplantısında “hışımla lanetlediği şeyin darbe planlayan ordu mensupları mı” yoksa “bunları ortaya çıkaran medya organları mı” olduğu anlaşılamadı.
Bilgi sızdıranlarla ilgili işlemler yapıldığı ve yapılacağı gibi ‘balyozcular’ hakkında da kamuoyu vicdanını tatmin edecek işlemler yapılacak mı? Yoksa halen görevde olan bu paşazadeler korunup kollanacak ve görevlerine devam mı edecekler?
Başbuğ ‘vicdansızlık’ diye feryat ediyordu da vicdansızlar kanlı senaryolar üretenler mi yoksa bunları milletin dikkatine sunanlar mı olduğunu açıklamıyordu?
Başbuğ öfkeli bir o kadar da ürkütücü bir edayla çıktı ekranlara ve masaya yumruğunu vurarak ordunun da bir sabrı olduğunu söylerken aba altından sopa gösterdi aslında. Kızdırmayın bizi, korktuğunuz başınıza gelir der gibiydi. Hedef bu pis oyunu oynayan kurgulayanlar değil milleti uyandırmaya çalışanlardı yani.
Artık halk kendisini sopayla hizaya sokan babasını görmüş, çocuklar gibi korkmak yerine ‘yaka silkiyor ve yeterin be, sizden başka bu kadar üzerine vazife olmayan her konuda beyanat veren paşa var mı?’ diye isyan etmeyi öğrendi.
“Allah Allah” diyerek taarruzda bulunan bir ordunun mensupları nasıl olurda Allah’ın evi camileri bombalar, bu insafsızlık diye öfkeyle masaya vuran zatı muhteremin nasıl oluyor da bunca zulme gözleri kör ve kulakları sağır kalabiliyor hayret değil mi?
Yıllardır binlerce askeri İslami kimliklerinden dolayı YAŞ kararlarıyla işinden, ekmeğinden ederek mağdur eden aynı güç değil mi?
Bakın etrafınıza, bir yığın namaz kıldığı, eşi başörtülü olduğu ya da alkol kullanmadığı için TSK‘nın meslekten ihraç ettiği askerler bulacaksınız.
Bugün oğlunuzu zorunlu askerlik hizmeti diye elinizden alsalar, onu ziyarete gittiğiniz kışlanın kapısından başörtülü iseniz giremeyeceksiniz. Fakat evladınız bir dağ başında can verse “şehit” oldu deyip madalyayı takacaklar başörtünüze aldırmadan. Vicdan bunun neresinde?
Görev kapsamı muğlâk bırakılmış bir kurumun memleketin iç işlerine fazlasıyla müdahil olması, halka ve onun iradesine karşı geliştirdikleri güvensizlik, laisizm ve Kemalizm’i koruma bahanesiyle milletin din vicdan özgürlüğüne kota koymaları artık her kesime pes dedirtti.
Yazık oluyor bu memlekete. Bu zihniyetteki insanlar at koşturur ve birileri onları korur kollar olduğu sürece huzur uğrar mı buralara dersiniz?