Taş şeklinde mesaj atan çocuklar
Ocak 2009. Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları tarafından organize edilen ve bazı gazetelerden kadın yazarların katılımıyla gerçekleşen ‘Taş Atan Çocuklar!?’ konulu panelde, Müge İplikçi’nin anlattığı olay çarpıcıydı. Bir okuru aramış ve küçük kardeşinin taş atmak yüzünden aldığı çok ağır cezanın Yargıtay tarafından onaylandığını, bunu ona nasıl bildireceklerini bilemediklerini aktarmış yardım istemiş. İşte kimileri insanları küme halinde algıladığımızda yaşanan tekil acıları uzaklaştırdığımızı, sorumluluğu ötelediğimizi sanıyor ama her bir acı gören gözler için etrafımızı kuşatmış vaziyette. İplikçi çıkıp saatlerce dolaşmış düşünmüş.
Vapurların hatta bir süre tramvayların bile çalışmadığı karlı bir günde Birgün Gazetesi’nden Aylin Göçmen, Günlük’ten Esra Çiftçi, Evrensel’den Sennur Sezer, Akşam’dan Türe Özçelik, Vatan’dan Müge İplikçi, Star’dan Fadime Özkan, bu iş için aralıksız koşturan Mehmet Atak, Banu Avar ve Gülsüm Ekinci ile fedakar bir grup katılımcı oradaydı. “Birlikte ne yapabiliriz”i konuşmak üzere toplanmıştık. Küçük yaşta gözaltına alınan çocukların psikolojileri darma duman olmuştu, gözaltı, yargılama, infaz ve sonrasında yaşadıkları travma çok ağırdı.
Nasıl oluyor da dernekler kanununa göre faydalı işler için kurulan örgütlere bile üye olmalarının, ehliyetleri olmadığı gerekçesiyle kabul edilmediği çocuklar, illegal bir örgüte üye olmaktan yargılanabiliyor. Doğruyu eğriyi ayırt etme yeteneği olmadığı varsayılan çocuğun hiçbir üyeliğinin kabul edilmemesi gerekmez mi.
Bu çocuklar babalardan amcalardan ve komşulardan ağır hatıralar devraldı. Gözaltında kayıplar, işkenceler, cezaevinde çürüyen kardeşler, görüşlerde ana dile gelen acımasız yasaklar yüzünden sadece bakışan ana oğul acıları, sürekli olağanüstü hal, anlatılmaz dile gelmez olaylar. Hakkari’de avukatlık yapan arkadaşım(bölgedeki mayınların temizlenmesi için mücadele veren bir insan hakları mücadelecisi olan Rojbin Tugan) her evde bir uzvunu kaybetmiş insanların yaşadığı bölgelerden köylerden sözetmişti. Bu ne kadar ağır bir hayat.
Birkaç ay önce bu konuyu enine boyuna konuşmak üzere birkaç çağrıcı Cumhurbaşkanını ziyaret ettiğimizde Abdullah Gül bu çocuklara tıpkı kendi çocuklarımıza davrandığımız gibi davranmamız gerektiğini söylemişti. Aslında üçüncü sayfa haberleri hep aksini söyler ama Doğuda aileler çocuklarına çok değer verirler. Sahip olamadıkları şeylere çocukları erişebilsin, iyi bir eğitim alsınlar diye çırpınır dururlar. Gül bölgeyle ilgili deneyimlerini anlatmış ve kendi çocuklarımız için ne diliyorsak onlar için de dilemeliyiz, attığımız her adım onları kazanmaya yönelik olmalı demişti. Peki neden ilk tepkide soğukkanlılığını kaybedip geri adım atıyor hükümet. O çocukların bir gün bile oralarda kalmalarının ne kadar derin yaralar açtığını göremiyorlar mı.
Çocuklar İçin Adalet Çağırıcıları olarak baştan beri Terörle Mücadele Kanunu’nun gösterilere katılan çocukları çoğu zaman hiçbir delil olmaksızın yetişkin gibi ağır cezada yargılayan, yaşlarının iki katı cezalar veren, geri çevirme, para cezasına çevirme, erteleme gibi yolları bile kapatan maddelerin çocuklar lehine değiştirilmesini istedik. İmza konulmuş bütün uluslar arası sözleşmelerin ihlal edildiğini belirttik.
Sessiz sedasız hatta sinsice birçok ilden tutuklama ve ağır ceza haberleri gelmeye devam ediyor. Eğitimleri sekteye uğrayan, cezaevinde gerçekten örgütle tanışan çocukların nasıl bir dönüşüm geçireceği, bundan sonraki kuşaklara ve hepimize bu ağır haksızlığın nasıl döneceği ortadayken zalimce bir cezalandırma yolunda ısrar edilmesinin çok ağır sonuçları olur. Bunu açık bir şekilde görüyor ve haykırıyor konuyla ilgilenenler. Çocukları ziyaret eden Mehmet Atak, okulundan koparılan çoğu başarılı ve çalışkan bu çocukların, cezaevi ortamında nasıl militarize ve terörize olduğunu gözlemlemiş, oralarda başka bir eğitim almaya başladıklarına tanık olmuş.
“Çocuk gibi yaşama çocuk gibi muamele görme” hakları elinden alınmış bu masum insanlar derin bir haksızlık duygusu içinde bilendikçe haklı nefretlerinden oluşan yangın bütün toplumu içine alacaktır.
Bu çocukların profiline baktığımızda TMK mağduru çocukların %90 ı Kürt çocuklar. Annelerinin yüzde sekseni major depresyonda. Her dört aileden birinde faili meçhul ölüm var. İşkence görmüş bir fert bulunmayan aile hemen hiç yok. Ülkenin çalkantıları duraksatmamalı hükümeti, bir an bile tereddüt etmeden sürekli şefkat adımı atılmalı ta ki normalleşme olana kadar. Yılların örselenmişliği vahşi cezalarla bastırılamaz.
Yıldız Ramazanoğlu
Özgün Duruş, 27 Ocak 2010