Sakarya (230): Taş atan çocuklara, Berivan’a, Ece Nur’a özgürlük!
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 230. eyleminde basın açıklamasını Diriliş Saati Dergisi’nden Berat Gürler okudu. 15 yaşındaki Berivan’ın aldığı cezayla gündeme bir kez daha gelen ve kamuoyunda “Taş Atan Çocuklar” olarak bilinen TMK mağduru çocuklar için “TMK’ya Hayır! Çocuklara kıymayın!” Berivan’a özgürlük! Herkes için adalet” yazılı dövizlerin taşındığı eylemde başörtüsü yasağı dolayısıyla sürgün edilen öğrenci Ece Nur Özel‘le ilgili destek dövizleri de taşındı.
Açıklamanın tam metni:
MÜCADELEMİZİ DOĞRU TEMELLER ÜZERİNE OTURTMALIYIZ
Türkiye, son zamanlarda “yönetimde sivilleşme” olgusunu fazlasıyla tartışır oldu. Bu bağlamda, son adım olarak “Emasya Protokolü” kaldırıldı. 7 Temmuz 1997’de İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında imzalanan bu protokolle, askeriye, valiliğin herhangi bir talebi olmaksızın, müdahale etme gerekliliği gördüğü toplumsal olaylara müdahil olma yetkisi kazanmıştı. Aslına bakarsanız, bu meydanda defalarca bahsettiğimiz tüm darbe girişimleri, bu protokol çerçevesinde kendisine hayat bulmuştur. Zira, hem Balyoz Darbe Planı hem de Kafes Darbe Planı, bu çerçeve içerisinde değerlendirilerek, toplumda güya var olan iç huzursuzluğu ortadan kaldırmayı hedefleyen askeri bir operasyonu öngörüyordu.
“Emasya Protokolü”nün kaldırılması, bir noktadan baktığımızda, olumlu bir gelişme olarak önümüzde durmakta ve bu girişim, takdiri hak etmektedir. Lakin, unutmamalıyız ki, yaşadığımız ülkede, var olan bazı yasaların, protokollerin kaldırılması veya var olmayanların bir şekilde gündeme getirilmesi, pratik boyutta her zaman için doğrudan karşılık bulmamaktadır. Nitekim, Balyoz Darbe Planı ve benzeri planlarda, militarist güçler tarafından tehdit unsuru olarak görülen İslami kesimlere ciddi boyutlarda zarar vermek hedeflenirken, genelkurmay başkanı, bu iddiaları reddederek, “var olan” planları kurgulayanları araştırıp, sorgulamak yerine, “Allah Allah diyen ordu, camiye bomba koyar mı?” şeklinde bir açıklamayla olayı kapatmayı tercih etmiştir.
Son olarak, benzer bir uygulamayı Başbakanın eşi Emine Erdoğan’a Gülhane Askeri Tıp Akademisi(GATA)’nde başörtüsü dolayısıyla reva görülen zulümde gördük. Başbakanın “Yaşadıklarımı anlatırsam ülkem bunu kaldırmaz!” sözleri, başörtüsü düşmanlığının klasik bir uygulamasının tekrar gün yüzüne çıktığına işaret etmektedir. Nitekim biliyoruz ki aynı GATA, darbeci paşaların cezaevlerinden kurtulmaları için elinden gelen her şeyi seferber etmiştir. Bu da bizlere militarizmin değişmeyen yüzünü bir kez daha göstermektedir. Bunun yanı sıra, mecliste bu konu üzerinden gerilen atmosferde, Osman Durmuş’un sarf ettiği ifadeler, birilerinin hala bu zulümlere, rezilliklere arka çıktığını göstermekte ve askere olan bağlılığı göstermenin farklı bir yolu olarak değerlendirilmektedir.
O halde, yüzlerce haftadır bu meydanlarda adalete olan bağlılığını deklare eden kimseler olarak şunun altını bir kez daha çizmeliyiz ki, bu ülkede yaşanan hukuksuzluklarla yüzleşmek istiyorsak, öncelikle bunun aktif mücadele neticesinde gerçekleşeceğini artık içselleştirmeliyiz. Bunca yıldır, zulmün taraftarları ile bir takım kaçamak yollar aracılığıyla yüzleşmeyi tercih ettiysek de, neticede aynı uygulamaların hız kesmeden devam ettiğini gördük/görüyoruz. Belki yasalar değişecek, belki protokoller feshedilecek; ama neticede göreceğiz ki kendisini bu düzenin efendisi görenler, hiçbir şeye aldırmadan yolarına devam edeceklerdir, hem de her defasında kendilerine olan sadakatlerini dile getiren yardakçılarının desteğiyle…
Müslümanlar olarak, özellikle 28 Şubat sürecinden sonra, başta başörtüsü yasağı olmak üzere, birçok zulme maruz kaldık ve artık şunu öğrendik: Eğer bizler Rabbimizin bizden istediği mücadelemizi hakkıyla yerine getiremezsek, kimsenin bize haklarımızı geri teslim etmeye niyeti yok. Tersini beklemek de akıl dışı olurdu zaten…
O halde Sakarya’nın onurlu insanlarına bir kez daha sesleniyoruz: Artık bu darbe planları ortadan kalksın, Müslüman halkın üzerinden oynanan oyunlar sona ersin, bu ülkenin insanları birbirine kırdırılmasın, ufacık çocuklar yaşlarından daha büyük cezalara çarptırılmasın diyorsanız; Müslümanların en temel hakkı olan başörtüsü serbest bırakılsın, insanlar, düşünceleri dolayısıyla yargılanmasın, yüzlerce insan F tipi cezaevlerinde ölüme mahkûm edilmesin diyorsanız; o halde gelin, bizler de elimizi taşın altına koyalım…
Unutulmamalıdır ki, hiçbir şey, “bitsin, gitsin, olmasın artık” demekle değişmeyecek. Eğer gerçek manada değişimden bahsetmek istiyorsak, önce bedelini ödeyeceğimiz fedakârlıklar yapabilmeliyiz. Emine Erdoğan örneğinde de gördüğümüz üzere, başörtüsü sıradan bir temsiliyeti ifade etmiyor; aksine bir var olma süreci olarak nitelendiriliyor. Tarihteki tüm zalim güçler, birtakım talepleriyle kendi hukuk düzenlerini tehdit ettiklerini düşündükleri insanlara karşı şiddeti ve zorbalığı meşru hale getirmişlerdir. Dolayısıyla, günümüzde başörtüsü mücadelesi böyle bir temsiliyet üzerinden resmedildiği için, kaç yıllardır mecliste gündeme dahi getirilemiyor. O halde, yineliyoruz ki, bizler haklarımızı birtakım yasalardan, birilerinin lütfetmesinden medet umarak değil; sonuna kadar direnerek, mücadele vererek elde edeceğiz inşallah.
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu olarak, haftalardır, aylardır buradan haykırdığımız mücadelemizi bu temeller üzerine oturtuyoruz işte. Bizim üzerimize düşen, Rabbimizin rızası doğrultusunda onurlu duruşlar sergileyerek, hak bildiğimiz mücadele istikametinde ilerlemektir. Bugün görsellik aracılığıyla bizlere yutturulan “işini yap; sonucu gör” mantığını reddederek; bu direnişin uzun soluklu bir kararlığı gerektirdiğinin tekrar altını çiziyor ve Sakarya’nın onurlu insanlarını, Rabbimizin yerine getirmemizi istediği sorumluluklarımızı paylaşmada bizlere yol arkadaşı olmaya bir kez daha davet ediyoruz.
Zafer, ne yaptığının farkında olanlarındır inşallah…
SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU ADINA
DİRİLİŞ SAATİ DERGİSİ