Konya (127) Hükümet sızlanmasa harekete geçmeyecek misiniz?

Konya inanç özgürlükleri platformu 127. hafta basın açıklamasını platform adına Nilgün Yılmaz okudu. Katsayı zulmüne, NATO toplantısına ve sevgililer gününe deyinen Yılmaz şunları söyledi:

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 127. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla

Mü’minler arasında hayasızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara dünya ve ahrette can yakıcı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Nur Suresi 19. Ayet)

Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

Yaz-Boz tahtası haline gelen, meslek liselerine uygulanan katsayı zulmünde değişen yine bir şey yok. Yine bir çözüm uygulaması deneniyor, yine kendisinde olağanüstü yetkiler gören bir kurum, bu uygulamayı iptal ediyor. Hükümet, deliye dalaşmaktansa, çalıyı dolaşmayı tercih eden geçici çözümler peşinde koşuyor…. Kah katsayının tamamını kaldırmayı deniyor, kah oranlarda ayarlamaya gidiyor. Biliyor ki aslında bu uygulamaların hepsi bir kurumdan geri dönecek. O yüzden C-Planını sürekli hazırda tutuyor. C-planının sürekli hazırda tutulması, aslında mesele üzerindeki acziyeti de itiraf etmek anlamına geliyor.

Bazı kurumlara söz geçiremeyen hükümet, bu zulümleri halka şikâyet ediyor. ‘’Efendim biz problemleri çözmek istiyoruz, fakat müsaade etmiyorlar.” görüntüsü çiziyor. Her ciddi meselede aynı rolü tekrarlıyor. Başbakanın hanımını bir hastaneye almıyorlar, başbakan sızlanıyor; katsayı yasağına çözüm uygulamasını Danıştay iptal ediyor, hükümet sızlanıyor. Cumhurbaşkanının eşi bir tarih, hükümeti Avrupa insan hakları mahkemesine dava ediyor, daha sonra eşi cumhurbaşkanı olunca reel politik gereği başvurusunu geri çekiyor; cumhurbaşkanı sızlanıyor… Etkililer, yetkililer, sızlanıyor. Acziyet itirafı ve acziyetlere sığınma, iktidarın ve hükümetin, genel politikası haline geliyor. Kulaklarımız, bu itirafları duyunca hiç şaşırmıyor. Beklentilerde hep bu sızlanmalar üzerine kuruluyor.

Sivil toplum örgütleri, bildiri üzerine bildiri okuyorlar. Hükümet ne zaman yeni bir sızlanmada bulunsa, sivil toplum örgütleri harekete geçiyor. Bildiriler yayınlanıyor, eylemler, protestolar yapılıyor. Hükümet ne zaman aciz kaldı, sivil toplum örgütleri basıyor yaygarayı. Hükümet herhangi bir hususta susunca, sivil toplum örgütleri de susuyor. Ne zamana kadar? Hükümet, yeniden ‘’Bizi engelliyorlar… biz çözmek istiyoruz ama müsaade etmiyorlar” deyinceye kadar…

Aslında onlar da biliyorlar. Geçici basın açıklamalarıyla, olayın sıcaklığı üzerine yapılan eylemlerle, bu meselelerin çözülemeyeceğini hatta çözüme katkının sağlanılamayacağını…. Odun kırıcının hınk deyicisi durumuna düştüğümüzü… Gerçi odun kıran da yok ya… Birileri odun kırma isteğinde bulunduğunu söyleyince, hep birlikte bağırıyoruz: Hınk! Hınk! diye… Düzenli hedefleri olan, meselenin çözümü için bir direniş öğütleyenlere de destek vermiyoruz. Ve geçici tepkiler vermeyenleri, sürekli direniş halinde bulunanları da yalnız bırakıyoruz. Hep böyle yapıyoruz.

Ülkemizde yapılan ve ülkemizin yoğun katkılarıyla gerçekleştirilen, mini NATO zirvesinin Afganistan konulu, özel toplantısı, meyvelerini (!) vermekte. Amerikan emperyalizminin silahlı maşası olan NATO birlikleri, Afganistan’da elli bin kişilik bir işgal ordusuyla macrah bölgesine silip süpürme operasyonu düzenlemekte. Bir bölgeyi tamamen insandan arındırmaya yönelik, insani (!) operasyonlarını gerçekleştirmekte. Onbinlerce sivilin, bölgeyi boşaltması istenmekte, insanlar yerlerinden, yurtlarından edilmekte. Fakat kimse ses etmemekte… Hükümetin hınk deyicileri, hükümetin desteklediği bu katliam hesaplarına sessiz kalmakta… Ee ne de olsa NATO müttefikiyiz. Biz destekliyorsak, kötü değildir. Hükümet tepki vermiyorsa, bizim de susmamız gerekir. (!) Katliamlar, utanç derecesine ulaşacak, vicdanlar kan revan haline dönüşecek; bir hükümet yetkilisi de o zaman açıklamada bulunacak. STK’larımız, hemen hınk deyip tepki verecekler. Görevlerini yapmış olmanın onuruyla, rahat uyuyacaklar.

Emperyalizm, topraklarımızı işgal ettiği, kardeşlerimizi katlettiği yetmiyormuş gibi, yüreklerimizi de işgal ediyor… İnançlarımızı sulandırıp, onları değersiz kılıyor. Tüketim kölesi haline getirdiği insanları, yüce değerlerden olan sevgiyi kullanarak değersizleştiriyor, onları tüketim malzemesi haline getiriyor. Her tür ahlaksızlığın, çirkefin ve rezilliğin dizboyuna çıktığı sevgililer günü, yine bütün rezilliğiyle ülkemizi sarıp sarmalıyor. Bugünde gerçekleştirilen tüm kötülükleri tel’in ediyoruz. Bu rezilliklere karşı sessiz kalmanın, çirkefin onaylanması olduğunu belirterek, zalimlerden ve fasıklardan beri olduğumuzu da ilan ediyoruz.

İnançların diri, ahlakın gür, topraklarımızın özgür olduğu, zalim sultana karşı, hakkı haykıranların eksik olmadığı hür ve özgür bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 128. hafta da aynı her ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

13 / 02 / 2010

Bir cevap yazın