28 Şubat ruhu yargı vesayetinde hayat buluyor

Yüksek yargı, son dönemin yükselen siyasi aktörü oldu. 28 Şubat’ın ince ayarları artık hukuk kılıfına sarılarak yapılıyor. Danıştay’ın katsayı kararı güncel bir örnek. Daha önce “Bu iş YÖK’ün yetkisinde” diyerek reddeden mahkeme; YÖK katsayıyı kaldırınca tavır değişikliğine gitti. Yüksek yargının yetki ve sınırlarını aşan kararları katsayıyla da sınırlı değil. Anayasa Mahkemesi’nin 367 şartı ve Meclis’ten mutabakatla geçen eğitim özgürlüğüyle ilgili düzenlemeyi iptal etmesi, bunların başında geliyor. Ekonomi, eğitim, sağlık alanlarında bakanlık ve belediyeler gibi kamu kurumlarının yaptığı pek çok reform da Danıştay’dan dönüyor. BAŞÖRTÜSÜ KARARINDA MECLİS MUTABAKATI YOK SAYILDI

Benzer durum Anayasa Mahkemesi için de geçerli. Meclis’ten 411 milletvekilinin oyuyla geçen ve üniversitelerle sınırlı bir başörtüsü serbestisi sağlayan yasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi’nin iptali ‘yargıçlar devleti’ yorumlarını da güçlendirdi.

Yargı, siyasî aktör gibi davranıyor

Prof. Dr. Serap Yazıcı (Anayasa hukukçusu):

Hukuk devleti, yargı organının da tüm yetkilerini ancak hukukun sınırları içinde kullanmasını gerektirir. Ne var ki Türkiye’de yargı adeta siyasî bir aktör gibi davranmakta, hukukun sınırlarını aşan kararlar vermektedir. Yargı organları öylesine bağımsız ki Anayasa’nın bile üzerinde kararlar alabilmektedir. Bu nedenle Türkiye’de her şeyden önce yargı kararlarının hukukun sınırları içinde kalması gerektiği fikrinin yerleşmesi gerekir.

Vesayet görüntüsü var

Ekrem Serim (Yargıtay Onursal Üyesi):

Bir vesayet görüntüsü var. Bilhassa Danıştay’ın kararlarında… Konu, hukukî denetimden ziyade idarî denetim şekline dönüştü. Anayasa değişikliklerine rağmen yorum yoluyla istedikleri kararı alıyorlar. Milletin egemenlik yetkisi, Meclis’ten çok Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın elinde görünüyor.  

Kaynak: Zaman

Bir cevap yazın