Başörtülü Ece Nur’lar çoğalıyor! Sessiz kalmayın!
Diyarbakır Hamravat İlköğretim Okulu’nda başörtüsü taktığı gerekçesiyle okulunda çeşitli eziyetlere maruz bırakıldıktan sonra sürgün edilen 12 yaşındaki Ece Nur Özel’in mağduriyeti devam ederken, yeni mağdurları ortaya çıktı. Diyarbakır Yenişehir İlköğretim okulunda okuyan 8’inci sınıf öğrencisi Sebiha Alaş‘ın Ece Nur’la aynı uygulamaya maruz kaldığı öğrenildi. Şair Sırı Hanım İlköğretim Okulu 8’inci sınıf öğrenci Büşra Ayata da başörtüsü taktığı için okul yönetiminin tecridine maruz kaldı. Sebiha Alaş’ın velisi Necmettin Alaş, kendi iradesiyle 3 aydan beri kızının başörtülü olarak okuluna gittiğini ve 3 aydır öğretmenler ve okul yönetiminin çeşitli baskılarına maruz kaldığını söyledi. Kızına başörtülü olduğu gerekçesiyle ilk önce uyarı, daha sonra kınama cezası verildiğini belirten veli Alaş, ayrıca kendisinden habersiz okul yönetiminin kızına zorla bazı belgeleri imzalattırıldığını söyledi. Alaş, “Kızım bir kere reşit değil ve daha önemlisi benden habersiz kızma zorla belge imzalattırıldı. Okul yönetimi açıkça suç işliyor” dedi.
Büşra için de okul yönetiminden “peruk” teklifi
Şair Sırı Hanım İlköğretim Okulu 8’inci sınıf öğrenci Büşra Ayata, başörtüsü taktığı için okul yönetiminin tecridine maruz kaldı. 2010 Eğitim-Öğretim yılının ikinci döneminin başlamasıyla birlikte kızının başörtülü olarak okula gittiğini belirten veli Sezai Ayata, Şair Sırrı Hanım İlköğretim Okulu yönetiminin buna şiddetle karşı çıktığını söyledi. Kılık kıyafet kanununa muhalefet ettiği gerekçesiyle kızının derslere sokulmadığını anlatan Ayata, yönetiminin kendisini çağırarak uzlaşmaya çalıştığını, söyledi.
Ayata okul idarecilerinin teklifleri hakkında şu bilgileri verdi: “Okul yönetimi bana bazı tekliflerle bulundu. Örneğin ‘özel bir oda hazırlayıp öğrenci bu odada üstünü değiştirsin ve aldığımız peruğu taksın veya okul kapısına kadar örtülü gelsin okula adımını attığı zaman başörtüsünü çıkarsın veya siz onu okula göndermeyin biz geldi diye gösteririz’ şeklinde tekliflerle bulundular.” dedi.
Okul yönetiminden tecrit harekâtı
Kızının direnişin simgesi haline gelmemesi için okul yönetiminin yoğun bir çaba sarf ettiklerini, ama çabaları sonuç vermeyince disiplin kuruluna verdiklerini belirten Ayata, Ayata, “Kızım sırf başörtüsü taktığı için başta okul yönetimi olmak üzere öğretmenlerin tecritlerine maruz kaldı. Sürekli bir bahane ile kızımı Okul Müdürünün yanına çağırıyorlar ve orada köşeye sıkıştırıp başını açması için baskı uyguluyorlar. Bu da yetmezmiş gibi teneffüslerde oturup sohbet ettiği arkadaşlarına da baskı uygulayarak, kızımı yalnızlaştırmaya çalışıyorlar. Bunu yapan da okul yönetimidir.” diye konuştu.
İnancından dolayı taktığı başörtüsü ile onurlu bir savaş veren Büşra Ayata da, mücadelesinin devam edeceğini söyledi. Kendi iradesiyle başörtüsü taktığını anlatan Büşra, kendisi için her şeyden önce Allah’ın emrinin önemli olduğunu söyledi.
KAYNAK: İLKHA
3 comments
okul yönetimlerini protesto zinciri yapalım.
ecenur bir simge olmuştur ve artık ecenurların sayısı artmalıdır.
Başörtüsü’nün direnişin ekseni olması ve bu zeminden hareketle yerelde/tabanda oluşturulacak inisiyatiflerin ülke sathında bir direnişe/harekete dönüştürülmesi şeklinde özetlenebilecek bir tezi yaklaşık 7 senedir teorik ve pratik zeminde savunuyoruz. lakin camia iddialarından vazgeçtiği için(her ne kadar retorik olarak tersini iddia etselerde) bu tür riskli (!) açılımlar yerine “nesil yetiştirme” “ümmet projesi” gibi herkesten alkış alacak ilüzyonların teskin edici atmosferini tercih ettiler.daha vahimi bunu yaparken mütevazi ölçülerde de olsa sahici ve ters esen rüzgara rağmen kalıcı tecrübeler kazandıran platformlar tecrübesini yok sayıcı, küçümseyici maalesef daha vahimi engellemeye dönük tavırlar içinde oldular.geldiğimiz noktada türkiye’deki islami mücadeleye ihanete dönüşen bu suret-i haktan görünen tutumları elbette unutmayacağız ve hepsinin hesabını bir gün direnen müslümanlar sorumlulardan soracaklar muhakkak.
Türkiye’deki müslümanların bir “hareket” olarak sahip çıkması gereken “Başörtüsü” maalesef halen bireylerin omuzlarına bırakılmış bir sorumluluk olarak algılanıyor. bu yüzden sürekli sistemin bir adım gerisinde kalıyoruz.keşke her şehirden böyle örnekler çıksa temennisinde bulunuyoruz ama “platformları ” her şehre yayma gibi bir sorumlulukla da yüzleşmek istemiyoruz. dolayısıyla zor şartlar altında oluşturulan platform inisiyatifleriyle müslüman halkın hassasiyetinden neşet eden onurlu örneklikler bir araya getirilemiyor.mevcut platformlar camianın hırpalamalarına karşı varolma mücadelesi verirken, bireysel çıkışlar örgütlü bir destekten mahrum kalıyorlar.
Evet Ece Nur, Sabiha, Büşra ve aileleri “Kur’an nesli” derslerinden mahrum olarak yetişmiş müslümanlar olarak sahici bir direniş örneği ortaya koyarlarken vicdanı olanlara yeterli dersi daha şimdiden verdiler zaten.tabii eminiz ki bu işlerde(!) saçlarını ağartmış kanaat önderlerinin ,ağır abilerin bu bacak kadar çocuklardan öğreneceği bir şey yoktur. oysa biz kendi adımıza çok şey öğreniyoruz, yürünmesi gereken ne kadar uzun bir yolumuz var ve “Direniş” denen kardelen ne muhteşem bir çiçek