Konya (131) İlkokul çocuklarının direnişi herkesi şaşırtıyor!
Bakanlar, görenler, görmek isteyenler, görmek istemeyenler, baktıkları halde göremeyenler toplumun içinde her zaman birbirinden ayrışırlar. Görenler ve görmeyenler ayrışınca, görenler kıymetli olur. Görmek eyleminden sonra gördüğünü anlamak da en az eylemin kendisi kadar önemlidir. Anladığının sonuçlarını kavramak ve bu sonuçlara göre duruş belirleyip, tavır almaksa her birisinden daha önemlidir. Duruşu, tavrı olmayanın görmesi, gördüğünü iddia etmesi, bakar körlükten öteye gitmeyecektir. Görmek, duruş belirlemek, tavır almak, kimlik ortaya koymaktır.Müzmin hale gelen başörtüsü sorunu, toplumun içerisinden büyük bir kesimin zulmü gördükleri halde, duruş belirleyip kimlik ortaya koymamalarından dolayı sınırları genişleyerek çoğalmaktadır. Sadece üniversitelerde başlayan yasak, daha sonra kamusal alan anlayışıyla işyerlerine, devlet dairelerine de sıçradı. Liselerde ve ilköğretim okullarındaysa bu yasak, gayet doğal olarak kabul edilmekte. Hastanelere, mahkemelere kadar genişletilen yasağın alanı, bugün otobüslere kadar ulaşmıştır. Sokak ortasında çarşaf yırtmak, örtülü kadınları tahkir etmek doğal sayılmakta artık… Tepkisizlik, kimlik ortaya koyamama ise bu yasağın daha yaygın hale gelmesinin ana sebeplerinden biri olarak durmaktadır.
Uzun yıllardır, direnişleri büyük, küçük bir gurubun dışında, üç maymunları oynamayı ve kendi sorumluluklarını siyasi otoriteye havale edip yükten kurtulduklarına inanan Müslüman halkımız, bugün ilkokul çağındaki çocukların direnişiyle sarsılmaktadır. İlköğretim çağındaki çocukların ortaya koydukları kulluk bilinci ve direniş ruhu, görenler için çok şey anlatmaktadır. Baktıkları halde görmeyenlere, söylenildiği halde duymayanlara gelince, onlar için hayıflanma vakti çoktan geçmiş bulunmaktadır.
İffetimizin sembolü, örtümüz, baskı altındayken, dünyanın başka yerlerinde, izzetimizin sembolü Mescid-i Aksamız, Harem-i Şerifimiz çok daha büyük bir tehlike altındadır. El- Halil’de, başta HZ. İbrahim olmak üzere, peygamber mezarlarının bulunduğu alanı işgal eden; mescitlerimizi, camilerimizi, tarihi miras diye Yahudi ayinlerine açan ve tüm hürmetleri yok eden Siyonist İsrail, Kudüs’te, Mescid-i Aksamız’da, Harem-i Şerifimiz’de azgın ve sapkın ayinlerini tertip edebilmek için, hürmetleri çiğnemekte, saldırılarını gün be gün arttırmaktadır. Ümmet çoğunluğunun suskunluğu, reel politik, konjönktürel şartlar gerekçeleri, Mescid-i Aksamız’ı tehlikeye atmaktadır. İş işten geçtikten sonra hayıflanmak, sokaklara dökülmek, ”One Munites” tepkileri vermek cürmü engellemediği için, faydasız bir tepki haline dönüşmektedir.
Nerdesiniz ey İslam ümmetinin âlimleri? Başınızı akademik tartışmalardan ne zaman kaldırıp da gerçekleri görüp, İslam ümmetine aydınlık rehberi olacaksınız? Aktivistler, sosyal kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ne zaman sesinizi yükseltecek, ne zaman varlığınızı belli edeceksiniz? Ellerinin güçleri duadan başka hiçbir şeye yetmeyenler, söyleyin; ne zaman bu ümmet için dua edeceksiniz?
Mısır’da, İslam’ın izzetini savunmak, Mescid-i Aksa’yı müdafaa etmek için harekete geçen Müslümanları, zalim firavun rejimi gözaltına almıştır. Mısır rejimi ve Firavun Hüsnü, ambargo uygulamasında gösterdiği, Siyonist yanlısı tutumunu bugün Siyonizm’e tepki gösterenlere karşı, yeniden göstermektedir. İslam ümmeti – ne hazin ki – Siyonist düşmanın dostları tarafından yönetilmektedir.
Düşmanlarına dost olan ve onların eliyle ümmete zulmeden sadece firavun Hüsnü değildir. Afganistan’da Amerikan emperyalizminin, işgalci NATO güçlerinin işbirlikçisi Karzai hükümeti de aynı konumdadır. Bu işbirlikçi hükümet, Afganistan’da yapılan bütün zulümlerin, dökülen her kanın ortağıdır ve yapılanlardan sorumludur. NATO yapılanması, Irak ve Afganistan’ın işgaliyle, Siyonistlerin Filistin topraklarında gerçekleştirmek istediklerini, uluslar arası alanda yapmaya çalışan bir yapılanmadır.
Türkiye, bir an önce NATO’yla olan ilişkilerini gözden geçirmeli, Afganistan’daki – hangi gerekçeyle olursa olsun – askeri varlığını, bir an önce geri çekmelidir. Çünkü, istese de istemese de, bir zulüm organizasyonunun içerisinde bulunmaktadır. Halkının Müslüman olduğu bir ülkenin, yöneticilerine ve askerine böyle bir şey asla yakışmamaktadır. Mısır rejiminin, Siyonist İsrail’e payanda olması, bizi nasıl rahatsız ediyorsa, Türk askerinin Afganistan’da NATO’nun maşası olması da öylece rahatsız etmektedir. Bir daha tekrar ediyoruz: Türkiye NATO ile ilişkilerini gözden geçirmeli; Afganistan’dan, askerini bir an önce çekmelidir. Bu hem Müslüman toplumun hem tarihin isteğidir. Her ikisi de, kendisine saygı göstermeyenleri bağışlamaz!
Bakanların gördüğü, görenlerin tavır aldığı, hak ve hakikat üzerine bir kimlik ortaya konulduğu, mazlumun yanında, zalimin karşısında durmanın erdemine ulaşıldığı, zulmün ve zalimin olmadığı bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 132. haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.
Konya İnanç Özgürlükleri Platformu