Afyonkarahisar (10) Başörtülüleri ikna odalarına almak ikiyüzlülüktür
8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York şehrinde 40.000 tekstil işçisi daha iyi şartlarda çalışmak isteğiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Polisin işçilere saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve fabrikanın etrafına kurulan barikatlar yüzünden fabrikada çıkan yangından kaçamayan çoğu kadın 129 işçi hayatını kaybetti. Bunun üzerine 1977 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bu tarihin Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasına karar verdi. Ülkemizde de 8 Mart; 1984 yılından beri çeşitli kadın örgütleri tarafından kutlanmaktadır.
1857 de olanların günümüzde de devam ettiğini üzülerek müşahede ediyoruz. Özellikle kadınların yaşamlarını kısıtlamak için yüzlerine kapatılan ve kilitlenen kapıları; uğradığı her türlü saldırıları ve vahşi cinayetlere kurban edilişini seyretmeye devam ediyoruz. Kadınlara karşı yasal, yargısal ve eylemsel ayrımcılık maalesef devam ediyor.
Kadınlara karşı uygulanan bu haksız uygulamaların önüne geçmek için 1979 yılında Birleşmiş Milletlerde kabul edilen sözleşmeye Türkiye de taraf olmuştur. Ancak Türkiye sözleşmede öngörülen hükümlere riayet etmemekte; kadınlara yönelik ayrımcılıkla mücadele için başarılı bir yöntem izlememektedir.
Bu sözleşmenin 10. maddesi devletlere, eğitimde erkeklerle eşit haklara sahip olmalarını sağlamak için kadınlara karşı ayrımı önleyen bütün uygun önlemleri alma yükümlülüğü getirmektedir. Ancak başörtüsü yasağı, başta eğitim alanında olmak üzere İslami duruşa sahip kadınları toplumdan soyutlamayı hedeflemektedir. Bu yasakla kadınların, eğitim ve çalışma hakları, seçme ve seçilme hakları ve daha önceki senelerde örneğini gördüğümüz gibi sağlık hakları dahi ellerinden alınmaktadır.
8 Martı kutlamak; bugün Türkiye’de, başörtüsü yasağına karşı çıkma sorumluluğunu getirmektedir. Yoksa; bir yandan ‘haydi kızlar okula!’ kampanyaları düzenleyip, bir yandan da okullarına gelen başörtülü öğrencileri ikna odalarına almak yapmacıklıktır, ikiyüzlülüktür. Seçim öncesi oy toplama amacıyla çarşaflı kadınlara rozet takıp, seçim sonrasında büyük bir tahammülsüzlükle meydanlarda çarşaf yırtmak aynı ikiyüzlü sistemin ürünüdür. Başörtüsü için “siyasi simge” deyip yasağı meşru hale getirmeye çalışan, ancak başörtüsünü kendi siyasetlerine alet etmek isteyen bu insanları kınıyoruz.
En son darbeci İstanbul barosu bir tahammülsüzlük örneği daha göstererek; Dünya Kadınlar Günü için yaptığı basın açıklamasında, başörtülü kadınlar için “kafesler ardındaki kimseler” nitelendirmesini yapmıştır. Bizler artık başörtüsünün tüm bu tartışmalardan arındırılmasını istiyoruz. Başörtülü kardeşlerimizi kafesler ardına koyan; özgürce ve inançları gereği taktıkları başörtüsü değil, onları başörtüsü bahanesiyle kamusal alandan soyutlamaya çalışan dayatmacı ve zorba kurallarınızdır.
Bir daha ki 8 Martları bu yasağın gölgesinde kutlamak istemiyoruz. Elimizden alınan hakları tekrar istiyoruz. Bu sebeple kanun yapma yetkisini elinde bulunduranların bir an önce bu acımasız yasağa karşı bir açılım yapmalarını bekliyoruz. Biz; adalet istiyoruz. Unutulmamalıdır ki; gökler ve yer adaletle ayakta durur!
Afyonkarahisar Hak ve Özgürlükler Platformu