Ankara (218) Özgürlükçü bir ülke için değişim şart!

Türkiye gündemi oldukça sıcak. Anayasa değişikliği kapıda Demokratik hukuk devleti olduğumuzu savunanlar, bu güne kadar darbecilerin hazırladığı ve millete dayattığı Anayasa ile yönetilirken seslerini çıkarmadılar. Zaman zaman çıkan gerçek demokratların seslerini de “yargı bağımsızlığı ihlal ediliyor” söylemleriyle bastırdılar. Pek çok kişinin canını yakan, hukuksal, sosyal ve siyasi yönlerden dünya ile entegre olma önünde engeller koyan, halk tarafından seçilerek iktidara taşınan partilerin ‘hizaya sokulmak’ istenmesi sebebiyle kapatma davaları açılmasını kolaylaştıran, asli görevi vatanı savunmak olan TSK’nın her canının istediğinde siyasete müdahil olmasının önünü açan bu Anayasa’nın değişmesi gerekiyor.

Parti rekabeti, siyasi çekişmeler yüzünden bir türlü Anayasa paketine evet demeyen ya da şu maddesinde çekincemiz var diye fikir bile beyan etmeyen, “paketi henüz görmedik fakat değişikliğe karşıyız. Yapılan her değişiklik AKP anayasasıdır” diyebilen muhalefetin seçmenlerine de sesleniyoruz. Bu Anayasa değişikliğine hepimizin ihtiyacı var. 1982 darbe Anayasası artık Türkiye’ye dar geliyor. Muhalefet partilerinin daha sivil, özgürlükçü ve demokratik bir Anayasa önermesinde bulunmak yerine, mevcut sistemi savunmasını ne aklımız ne de vicdanımız kabul etmiyor.

Türkiye’de mevcut düzenin değişmesini istemeyen kurumlar var. Ellerindeki gayrımeşru iktidarı bırakmak istemedikleri için “değişiklik istemeyiz” diyerek canhıraş bir şekilde bağırıyorlar. Ekranlarda bir süredir izlediğimiz kavganın sebebi budur. Millet lehine, milletin yönetime daha fazla katılması için atılan her adım onları çileden çıkarmaktadır. Fakat milletimiz hukuk devletinin, kurumların arkasına saklanan bu yüzleri her geçen gün daha iyi tanımaktadır.

Anayasa değişikliği gündemde. Türkiye değişiyor. Fakat “yalnız benim düşündüğüm doğrudur” diyerek başkalarının düşünce, inanç ve kanaatlerini hiçe sayan zihniyetler hiç değişmiyor, değişme ve aydınlanma gereği duymuyorlar. Bunun son örneğini Cerrahpaşa Çocuk Acil Bölümünde bir doktorda görüyoruz. Irkı, dini, dili ne olursa olsun bakmak ve muayene etmekle yükümlü olan bunun için de yemin eden doktor, havale geçiren çocukla ilgilenmek yerine annesinin başörtüsü ve kılık kıyafetiyle dalga geçip hakaret ediyor. Özgürlükçü, inanca saygılı bir Türkiye için daha değişmesi gereken çok şey var.

Geçtiğimiz hafta başlayan gerginliklerde İsrail İşgal Güçleri Doğu Kudüs’teki tarihi kenti 6 gün süren sıkı güvenlik tedbirleriyle kapattılar. İsrail 11 Mart Perşembe itibariyle Filistinlilerin şehirdeki hareket alanını daha da kısıtladı. Şehrin giriş çıkışlarında, caddelerinde ve tarihi duvarlar arkasında yeni askeri kontrol noktaları oluşturarak şehirdeki insanların serbest dolaşım hakkını engelledi. Aynı günlerde El Aksa camiine 50 yaş altı Filistinlilerin girişlerine izin vermeyen İsrail; üç kapı hariç Mescidi Aksa külliyesine çıkan tüm kapı ve yolları kapattı. 13 Mart 2010’da Mescid-i Aksa külliyesi içerisindeki anaokulu, ortaöğretim ve kız ortaöğretim okullarını kapattı. Yaşanan tüm bu kısıtlamalar ve engellemeler El Aksa Camiinin 300 metre ilerisinde bulunan El Şurfeh mahallesindeki sinagogun açıldığı 15 Mart pazartesi gününe kadar sürdü. Filistinlilerin haklarının bu şekilde ihlal edilmesinin, uluslar arası toplumun İsrail’in işlediği suçlarla ilgili sorumluluğunu yeterince yerine getirememesinden kaynaklandığını düşünmekteyiz. İsrail, 11 Aralık 1948 tarihli mültecilerin dönüşünü öngören Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun aldığı kararı açıkça çiğnemektedir. Türkiye Cumhuriyeti ve tüm ulusal ve uluslararası aktörleri, özelde Kudüs’te ve genelde Filistin’de yaşanmakta olan hak ihlallerine müdahaleye ve hukukun korunmasıyla ilgili sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz.

Hak ve özgürlük ihlallerinin yaşanmadığı, savaşların olmadığı bir Dünya ve Türkiye için mücadelemiz devam edecektir.

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu adına

Hadiye Kılıç

Bir cevap yazın