Sakarya (238) Halka rağmen halk için egemenlik olmaz

Türkiye gergin bir süreçten geçiyor. Ancak var olan gerginliğin hakkın ve halkın mücadelesi ile ilişkilendirilmesi pek mümkün gözükmüyor.

Gerginliğin bir tarafını oluşturan kemalistler yargı ve askeri bürokrasideki hâkimiyetlerine, dolayısıyla devleti yönetme ayrıcalıklarını kaybetmek istemiyorlar. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ülkemize batılılaşma elbisesini giydirmeye çalışan kemalist elitler her zaman halka yabancı kalmışlar ve despotik uygulamalarla halkı dönüştürmeye çalışmışlardır. Halkı zorla batılılaştırarak kendi değerlerinden koparmak şeklinde özetlenebilecek bu operasyonun siyaset ayağını da CHP temsil etmektedir. Faşist bir parti olan CHP’nin kendisini sosyal demokrat olarak tanımlaması son derece trajikomik bir durumdur.

Gerginliğin diğer tarafını oluşturan AKP ise kapitalizmin bütün dünyaya hâkim olması şeklinde özetlenebilecek küreselci anlayışın Türkiye temsilciliğini yapmaktadır. Kapitalizmin ülkemizde olgunlaştırılması adına, paradan para kazanma esasına dayalı tefeci pozisyonundaki bankalar ile uluslarası sermaye spekülatörlerinin adeta kumarhanesi olan borsa bu dönemde özellikle desteklenmiştir. Türkiye’nin büyük sermaye sahipleri kazançlarının önemli bir bölümünü üretimden değil faiz ve borsa üzerinden sağladıklarını itiraf etmektedir. Buna karşın orta ve küçük ölçekli işletmeler, çalışan kesimler kan ağlamaktadır. Çok sayıda küçük ve orta ölçekli işletme kapanırken işsizlik oranı da her geçen gün artmaktadır. Çalışanların büyük bir bölümü asgari ücret üzerinden açlık sınırına mahkûm edilmektedir. Dürüstlük, eminlik, yardımseverlik gibi erdemlerin yerine bencillik, fırsatçılık, gösteriş gibi kapitalist ahlakın değerlerinin öne çıktığını gözlemliyoruz. Paylaşma, dayanışma, kanaat gibi İslami değerlerin rafa kaldırıldığını, buna karşın rekabet, tüketim, köşe dönme gibi kavramların popülerlik kazandığını müşahede ediyoruz. Allah’ın haram kıldığı zina, faiz, kumar, içki, dolandırıcılık gibi kötülüklerin meşrulaştırıldığı liberal ahlakın özgürlük adı altında topluma giydirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Kendisinin halkın değerleri ile barışık olduğunu iddia eden AKP bütün bu olumsuzlukları ne ile açıklamaktadır acaba?

Bu noktada anayasa değişikliği ile ilgili kısa bir değerlendirme yapma ihtiyacı hissediyoruz. CHP ve MHP’nin tutumu birer devlet partisi olarak ortada… Her zaman halka rağmen, her zaman halka karşı… AKP’nin ise öncelikle yukarıda belirttiğimiz temel çelişkilerini gidermeden yapacağı bu gibi girişimlerin samimiyetinin sorgulanması kaçınılmazdır. Bizler ancak tevhid ve adaletin esas alındığı bir anayasanın bu ülkeyi maddi ve manevi açıdan kurtuluşa taşıyacağı kanaatindeyiz.

Geçtiğimiz hafta Mardin’de “Barış Diyarı Mardin” başlıklı bir konferans düzenlendi. Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerden 20ye yakın ilim adamının katıldığı bu konferansın ana teması “Cihad” kavramını tahrif etmek şeklinde özetlenebilir. Kurani bir kavram olan “Cihad” Müslümanların zulme karşı Allah yolunda verdiği her türlü mücadelenin tanımı iken, bu kavramı emperyalizmin istemi doğrultusunda pasif bir duruşa indirgeme çabaları geçmişte olduğu gibi bugün de başarılı olamayacaktır. Müslümanlar zalimlere karşı direnişlerini Allah katında meşru olan yöntemlerle devam ettireceklerdir. Emperyalizme maşa olan ilim adamı kisvesindeki hainler de yaptıklarının hesabını hem bu dünyada hem de ahirette vereceklerdir.

Başörtüsü zulmü ülkemizde ve dünyanın değişik bölgelerinde devam ediyor. İzmir’de CHP’li belediye başörtüsüz fotoğraf getirmeyen kız öğrencilere toplu taşıma indirim kartı vermeme ısrarını tüm tepkilere rağmen devam ettiriyor. Çarşaf açılımından bahseden bir partinin ne denli ikiyüzlü olduğunun açık bir nişanesi bu uygulama…

ÖSYM’nin 2010 yılı üniversite giriş sınav sistemi ile ilgili tanıtım filminde başörtülü olanlar ve silah taşıyanların sınavlara alınmayacağı uyarısı yer aldı. Bu uyarı kurumların yasakçı tavırlarını sürdürmekte ısrarlı olduklarının bir işareti olduğu kadar, hükümetin de 8 senelik uygulamasında hak ve özgürlükler konusunda arpa boyu yol alamadığının bir göstergesidir.

Başörtü yasağını yayma girişimlerinin her gün bir yenisine şahit oluyoruz. Oyak Renault Fabrikası’ndaki çalışanların kurduğu kooperatife alışveriş için giden işçinin başörtülü olduğu gerekçesi ile içeri alınmayan annesi ile ilgili yaşanan drama geçen ay değinmiştik. Geçtiğimiz günlerde benzeri bir skandal Ankara’da yaşandı. Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi bünyesindeki oyuncak müzesini çocuklarına gezdirmek isteyen bir grup anne, başörtülü oldukları gerekçesi ile müzeye alınmadılar.

Fransa ve Belçika’dan sonra İtalya’da da Müslüman hanımların peçe takmalarına yasak getiren bir yasa tasarısı parlamentoya sunuldu. Yıllardır işgal ettikleri ve sömürge haline getirdikleri onlarca ülkede su gibi kan akıtan, insanları açlığa mahkûm eden batılı egemenler hâlâ Müslümanlara köle zihniyeti ile muamele etmeye devam ediyorlar.

Buradan bir kez daha ilan ediyoruz ki; başörtüsü Allah’ın emridir. Müslüman kadının şiarıdır. Başörtüsü ile uğraşanlar Allah’a savaş açmıştır. Bu savaşın galibi mutlaka direnen Müslümanlar olacaktır.

Nato’nun Afganistan’daki katliamları devam ediyor. 11 Eylül olayları bahane edilerek Amerika’nın bölgedeki güvenliği ve ekonomik çıkarları doğrultusunda işgal edilen Afganistan’da oluk oluk Müslüman kanı akıyor. Kendisini dünyanın jandarması ilan eden Amerika, yandaşları ile birlikte dünyaya şekil verme çalışmalarını sürdürüyor. Kan, gözyaşı, katliam gibi kavramlar söz konusu olduğunda ilk akla gelen ülke olan Amerika, insanlığın gözünün içine baka baka barış, demokrasi, insan hakları, nükleer silahların sınırlandırılması gibi bir dizi kavramı utanmadan kullanarak yalan üzerine kurulu bir gündemi oluşturmaya çalışıyor. İçinde maalesef Türkiye’nin de bulunduğu Nato güçleri Amerikan planı çerçevesinde Afganistan’ın dizayn edilmesini öngörüyor. Nato güçleri bir yandan Afganistan halkını batı kültürü çerçevesinde ifsad çalışmalarını organize ediyor, bir yandan da Afganistan’ı direnen mücahid gruplardan temizleyerek Amerika için güvenli bölge haline getirmeye çalışıyor. Ancak bütün çabalarına rağmen Afganistan, Nato güçleri için adeta bir kâbusa dönüştü. Afganistan’da bataklığa saplanan ve her geçen gün insiyatif kaybeden Nato güçleri geçtiğimiz hafta Helmand’da 40 sivili katlettiler. Mücahitlere güç yetiremeyenler masum sivilleri öldürerek öç almaya çalışıyorlar. Afganistan cihadı mutlaka zafere ulaşacaktır. Büyük şeytan Amerika ve yandaşları Afganistan’da zelil olacaklardır.

Son olarak dünya Müslümanlarının en hassas sorunu olan Kudüs ve Filistin üzerinde durmak istiyoruz. Filistin direnişi devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Gazze’ye sızmak isteyen İsrail komandolarına Filistinli mücahitler tarafından acı bir ders verildi. İHH’nın Mayıs ayı içinde Gazze’ye gemilerle götüreceği insani yardım için tüm Müslümanları seferber olmaya çağırıyoruz.

Allah(c.c.) tüm mazlumların yar ve yardımcısı olsun…

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına Diriliş Saati Dergisi

Bir cevap yazın