İzmir’deki ayrımcılığı durdurun!

Bütün açılım ve demokratikleşme çabalarına karşın başörtüsü yasağı devam ediyor. Dahası, kamu gücünü kullanan ayrımcı kişi ve makamlar tarafından yasağın alanı sokağa doğru genişletiliyor. Başörtülü kadınlar, okullardan kamu kuruluşlarına, sürücü kurslarından hastanelere kadar kamusal hayatın pek çok alanında, bazen yasakçı mevzuata dayanılarak, bazen de o mevzuatta dahi yer almayan ve sırf kamu gücünü kullanan kişilerin önyargılarından kaynaklanan nedenlerle ayrımcılığa ve gayri insani muameleye maruz bırakılıyorlar; hakları ellerinden alınıyor. Yasağın keyfiliği ve bu alandaki ihlallerin cezalandırılmayışı ayrımcı önyargıyı harekete geçiriyor ve başörtülü kadınlara karşı nefret suçu işlemek isteyen herkes için elverişli bir ortam oluşturuyor.

Son olarak İzmir’de yaşananlar, sorun çözülmedikçe yasağın nasıl yayılma eğilimi taşıdığını göstermesi kadar, bu konudaki akıl ve vicdan tutulmasının ulaştığı boyutu yansıtması bakımından da önemli.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, orta öğretim ve üniversite eğitimi alan başörtülü kız öğrencilere “başı açık” fotoğraf getirmedikleri için yıllardır öğrenci kartı (paso) vermiyor ve onların diğer öğrencilerle aynı indirimden yararlanmalarını engelliyor. Bu durumda öğrencilerin önünde iki yol kalıyor: başı açık fotoğraf vermek veya öğrenci arkadaşlarının ödediği rakamın iki katına yakın bir parayla seyahat etmeyi göze almak. Ancak bu öğrencilerin mağduriyeti, başı açık fotoğraf vermeye zorlanmakla ve vermekle de bitmeyebiliyor. Başörtülü öğrenciler sık sık şoförlerin kimlik sorgulamasına ve hatta zaman zaman “bu fotoğraf sana benzemiyor”,“başını aç” türünden muamelelerine maruz kalıyorlar.

Belediye yetkilileri ise öylesine pişkin ve rahat davranıyorlar ki, uygulanan yasağın hukuki gerekçesini bulma ve belirtme ihtiyacı dahi duymuyorlar. Nitekim geçtiğimiz günlerde Büyükşehir Belediye Başkanı konuyu “marjinal bir grubun sorunu” olarak tanımladı ve uygulamayı “Yürürlükte bulunan Kılık Kıyafet Yönetmeliği’yle ilgili bir konu. Üniversite ve lise öğrencileri zaten fotoğraflarını açık çektiriyor, kimliklerini alıyor. sadece Açık Lise’de okuyan üç-dört öğrenci… Lisede başlığını çıkarıp fotoğraf çektiren kadın, dışarıdan lise bitirmede de bunu uygularsa bir problem kalmayacaktır” şeklinde savundu.

Belediye Başkanı, yürürlükteki yönetmeliğin belediye hizmetleriyle ilgili olmadığını bilmiyor olamaz. Aynı şekilde “üç-beş kişi”nin hakkının da onu ihlal etmeye gerekçe olamayacağını da. (Bunu ortalama hukuk bilgisine sahip herkes anlayabilir). Ayrıca öğrencinin lisede başını açmak zorunda kalıyor olması da belediyenin bu talebini meşrulaştırmaz. Belediye hizmetlerinden yararlanmada hizmetin gerektirdiği genel ve eşit kurallar dışında, bireylerin dini, felsefi, cinsel ve başka türden bir kimlik özellikleriyle ilgili başka bir kural veya kriter de getirilemez.

Bu uygulamayla belediye, özel hayata müdahale ediyor, din, vicdan, düşünce ve ifade özgürlüğünü ihlal ediyor, onları cinsiyet ve inanç temelli ayrımcılığa uğratıyor, seyahat özgürlüğünü engelliyor. Tüm bu hak ihlallerine imza atan belediye yetkilileri ise görevlerinin başında kalmaya devam ediyor. Bu uygulama ayrımcılık yasağını, öğrencilerin eğitim ve seyahat özgürlüklerini ihlal ediyor ve ayrımcılığa maruz kalan öğrencilerin ruh sağlığını da bozuyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesinin bir an önce bu ayrımcılıktan vazgeçmesini ve bu utanç verici apartheid uygulamasına son vermesini bekliyor; hukukun uygulanmasından sorumlu olan bütün yetkilileri bu açık hukuksuzluğa göz yummamaları konusunda uyarıyor ve adalet duygusuna sahip herkesi bu haksızlığı ortadan kaldırmak için çaba sarf etmeye çağırıyoruz.

 İZMİR ADALET GİRİŞİMİ

 

Bir cevap yazın