Eğitim ve sınav sistemine kayıtsız kalmayalım
Eğitim sistemi artık koca bir kara delik halini aldı. Çocukluğumuzu ve gençliğimizi yutarak büyümeye devam ediyor. Ve bu esnada hayatımızın en güzel ve masum yılları, köhnemiş yüksek duvarlar arasında rengini, ahengini kaybediyor.
Emir komutalarla, sıra sıra girilen sınıflarda günler sorgusuz sualsiz ezberlerle geçip gidiyor. İnandığı gibi yaşamak, düşündüğü gibi konuşmak isteyenlerden sadece düzene ayak uydurması isteniyor.
* * *
Sınav salonlarına başörtülü öğrencileri almamak, onların kimliğini, inançlarını ve değerlerini yok saymak nasıl bir zulümdür?
ÖSYM başkanı, nasıl olur da başörtülü öğrencilere “başınızı açın da gelin” demekten başka bir seçenek sunamaz?
YÖK, Danıştay’ın her iptalinden sonra katsayı farkını 15 puana kadar çıkartarak, zaten her tarafı eşitsizlik kokan bu sınav sistemini daha ne kadar zorlaştırabilir?
Güneydoğu’daki çocukları, sınav için evlerinden yüzlerce kilometre uzaklıklardaki okullara sürmek; 1915 model bir zorbalığın ürünü müdür?
5 bin liralık dershane borcu yüzünden annesinin cezaevine girmesine dayanamayıp intihar eden Soner Semih’in asıl katili bu zorba sistem değil midir?
Peki, soruyoruz: Mehmet Nuri isimli bir lise öğrencisini sırtından vurarak ölüme gönderen hangi düzendir?
Bu nasıl bir sistemdir ki, çocuklarını yaşatmaktan çok öldürmeyi biliyor?
* * *
Çoktan seçmeli görünüp de özünde tek tipçi, yasakçı sisteme sessiz kalmayalım.
Çocukların, gençlerin göz göre göre ifsad edilmesine, hayatlarının katledilmesine boyun eğmeyelim!
Unutmayalım ki, zulüm alışkanlık yapar ve zalimler asıl gücünü bizim tepkisizliğimizden alır!
Ve yine unutmayalım ki, ancak biz direnirsek bu zorba oyunun kuralları değişir, düzelir!
İşte o zaman Ece Nur’u başörtüsünden ötürü sürgün eden,
Anaokulu çocuklarının analarını oyuncak müzelerine, asker annelerini kışlalara başörtülü sokmayan,
İzmir’de başörtülü öğrenci kardeşlerimize indirimli otobüs pasosu vermeyen,
Dershane borcu yüzünden anneleri hapislere, evlatları mezara gönderen,
Yavrumuz Ceylan Önkol’u dağlarda, Mehmet Nuri’yi sınırlarda parçalayan,
Kızımız Berivan’ı ve onun gibi binlerce çocuğu dört duvarın karanlığına mahkûm eden,
Bu köhnemiş, yasakçı, karanlık ve zorba sistem bir gün değişir!
* * *
İnsanlığı yoksullaştıran, zamanı tüketen, emeği sömüren, nesli ifsad eden kapitalist hayat tarzına kul-köle olmak zorunda değiliz.
Çocuklarımızın gelişimini örseleyen, kişiliğini zedeleyen, inançlarını yok sayan, resmi ideolojinin dışındaki kimliklerini inkâr eden, yasakçı eğitim sistemine de boyun eğmek zorunda değiliz.
Adaletin, hakkaniyetin ve özgürlüğün sesi, vicdanı ve şahitleri olabiliriz!
Başka bir gelecek; adil ve özgür bir gelecek, bize dayatılan şıklara mahkûm kalarak değil, başka bir şıkkın daha mümkün olduğuna inanırsak gelecek!
İnsanların dini, kültürel ya da etnik kimliklerinden ötürü baskıya, zulme ve haksızlığa maruz kalmadığı bir gelecek, biz sorunlarımıza sahip çıkar, sorumluluklarımızı yerine getirirsek gelecek!
Bu zulüm, ancak biz direnirsek bitecek!
Gelin, sesimize ses, gücümüze güç verin!
Gelin, birlikte direnelim!
TOKAD & ÖZGÜR EĞİTİM-SEN